5 Ağustos 2021 Perşembe

EN BÜYÜK DÜŞMAN NEFİS


قَالَ اللهُ تَعَالَى:  وَاَمَّا مَنْ خَافَ مَقَامَ رَبِّهِ وَنَهَى النَّفْسَ عَنِ الْهَوٰى فَاِنَّ الْجَنَّةَ هِيَ الْمَأْوٰى. (سورة النازعات، ٤٠-٤١)

الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا )  :  وهر كيمده ، رابنين مقامندان ( حضورنده دوردورولوب حسابه جكلجكندن ) قورقمش ونفسنى هوادان ( كناح وغيرى مشرو شيلردن ) نهيتمش ( آلقويمش ) إيسه ، إشده محقق جنت ، ( اونون إيجن ) وارلاجق يردر  . "

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “ Ve her kim de, Rabbinin makamından (huzurunda durdurulup hesaba çekileceğinden) korkmuş ve nefsini hevâdan (günah ve gayr-i meşru şeylerden) nehyetmiş (alıkoymuş) ise, işte muhakkak cennet, (onun için) varılacak yerdir.”

 (Nâziât Sûresi, âyet 40-41)

Hicrî:   26   Zilhicce    1442    Fazilet Takvim

 

EN BÜYÜK DÜŞMAN NEFİS

 

İnsanda bütün günahların ve kötü ahlâkın baş sebebi “nefs-i emmâre”dir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Senin en büyük düşmanın (merkezi iki kaşının arasında olup) bütün vücudunu saran nefsindir.” buyurmuşlardır. Mehmed Şemseddîn Nûrî Hazretleri, Miftâhu’l-Kulûb isimli kitabında nefse dair şöyle buyurmuştur:

İnsanda iki ruh vardır: Birine hayvânî rûh denir ki, bu Cenâb-ı Hakk’ın Celâl sıfâtının tecellîsi ile yaratılmıştır. Diğerine de sultânî rûh denir. O da Cenâb-ı Hakk’ın Cemâl sıfatının tecellîsi ile yaratılmıştır. Hayvânî rûh, mübâlağa ve şiddetle kötülüğü emredicidir. Ona nefis ismi verilir. Hayvânî rûhun zevki, yiyip içmek, giyip kuşanmaktır. Yani zâhirde insana lezzet verecek ne varsa onların hepsinden safâ ve kuvvet bulup, sultânî rûha galip gelir. Sultânî rûhun zevki, zikir, fikir, ibadet ve Allâh’ın emirlerine itaat ve yasaklarından kaçınmaktır. Sultânî rûh, işte bunları yapmakla hayvânî rûha galip gelir.

Anlatıldığı üzere bu iki ruh vücuda hâkim olmaya çalışırlar. Sıfatları birbirine zıt olduğu için dâima muharebe ve mücadele hâlindedirler.

Mesela, bir vücutta sultânî rûh, hayvânî rûha gâlip olmayıp, hayvânî rûh kendi hâline bırakılırsa, emmârelik sıfatında kalır (yani insana sürekli kötülük yaptırır). Zamanla hayvânî rûh, sultânî rûha gâlip olur ki, bu hâlde o kimsenin dünya ve âhireti hüsranda kalır. Amma sultânî rûh, hayvânî rûhu kendi hâline bırakmayıp, her an mücâhede ve muhârebe ederse, o zaman hayvânî rûhu ister istemez kendine bağlar. Her emrine itâat ettirerek ilâhî emri yerine getirmiş olur. İşte bu kimselerin kurtuluşa ermesi umulur. Fakat yine de düşmesinden korkulur. Çünkü nefsin hilesi çoktur.”

Kişinin rûh-ı hayvânîden kurtularak, rûh-ı sultânîye kavuşup insâniyet sıfatı ile vasıflanmasının yolu nefsi ile cihâd etmesinden geçer. Bu da ancak ve ancak râbıta ve zikr-i kalbî ile mümkündür.

Hicrî:   26   Zilhicce    1442    Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder