قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: طَالِبُ الْعِلْمِ طَالِبُ
الرَّحْمَةِ طَالِبُ الْعِلْمِ رُكْنُ الْإِسْلَامِ وَيُعْطَى أَجْرُهُ مَعَ
النَّبِيِّينَ. (فيض)
رسول
الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ،: " علم
طلب أدن كمسه ( الله تعالى نيك ) رحمتنى طلب أدندر . علم طلب أدن ، إسلاميك ركنى
در . اونون أجرى بيغمبرلرله برابر وريلر
."
Resûlullah Efendimiz
sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “İlim talep eden kimse (Allâhü
Teâlâ’nın) rahmetini talep edendir. İlim talep eden, İslâm’ın rüknüdür. Onun
ecri peygamberlerle beraber verilir.”
(Münâvî, Feyzü’l-Kadîr)
Hicrî: 05 Şevval 1441 Fazilet
Takvimi
İMÂM EBÛ YÛSUF’UN (RAH.) İLİM ÖĞRENME VE ÖĞRETME AŞKI
Hanefî mezhebinin büyük âlimi “Ebû Yûsuf” künyesiyle meşhur olan Yakup bin İbrâhim el-Ensârî, H. 113 senesinde doğup H. 182 senesinde vefat etmiştir.
İmâm-ı Âzam Hazretlerinin talebesi olup onun ilmini ve mezhebini neşreden kişilerin en başında gelir. 17 sene onun meclisine devam etmiştir. Hastalığı hariç, bayram namazları dâhil bütün namazlarını İmâm-ı Âzam Hazretleriyle birlikte kılmıştır. Abbâsî halîfelerinden Mehdî, Hâdî ve Hârun Reşîd zamânında kâdîlık yaptı. İlk defa ‘kâdılkuzât’ diye isimlendirilen kişidir.
İmâm Ebû Yûsuf (rah.) şöyle anlattı: “Benim bir çocuğum vefat etmişti. Hocam Ebû Hanîfe’nin bir sözünü kaçırırım diye onun cenâzesine ve defnine gidemedim, bütün bu vazîfeleri dostlarıma ve akrabalarıma bıraktım. Çünkü bir şey kaçırsam onun pişmanlığı benden gitmezdi.”
İmâm Ebû Yûsuf Hazretleri, ölüm döşeğinde iken talebelerinden bazılarıyla fıkhî meseleler hakkında konuşuyordu. Sırf, ‘Onlara fazladan bir şeyler öğretebilir miyim?’ diye bir an bile olsa ilmî meseleleri konuşmaktan, anlatmaktan geri kalmazdı. Talebelerinden Kâdî İbrahim bin Cerrâh el-Kûfî anlatıyor:
“Vefât ettiği hastalığı sırasında İmâm Ebû Yûsuf Hazretlerini ziyârete gittim. Onu gördüğümde baygın bir hâlde idi. Kendine gelince, bana ‘Ey İbrahim! Hacda şeytan taşlamakla alâkalı şu mesele hakkında ne dersin?’ diye sordu. Hayret ederek ‘Bu hâlinizde bile mi ilim?’ dedim. Bana: ‘Bunda ne beis olabilir ki, belki bu söyleyeceklerimizle birisi kurtulur’ dedi.
Sonra bazı ilmî meseleleri müzakere edip onun yanından kalktım. Daha kapıya bile varmadan, onun için atılan çığlığı duydum. Bir de baktım ki ruhunu teslim etmiş. Hazret-i Allah ona rahmet etsin.”
İmâm-ı Âzam Hazretlerinin talebesi olup onun ilmini ve mezhebini neşreden kişilerin en başında gelir. 17 sene onun meclisine devam etmiştir. Hastalığı hariç, bayram namazları dâhil bütün namazlarını İmâm-ı Âzam Hazretleriyle birlikte kılmıştır. Abbâsî halîfelerinden Mehdî, Hâdî ve Hârun Reşîd zamânında kâdîlık yaptı. İlk defa ‘kâdılkuzât’ diye isimlendirilen kişidir.
İmâm Ebû Yûsuf (rah.) şöyle anlattı: “Benim bir çocuğum vefat etmişti. Hocam Ebû Hanîfe’nin bir sözünü kaçırırım diye onun cenâzesine ve defnine gidemedim, bütün bu vazîfeleri dostlarıma ve akrabalarıma bıraktım. Çünkü bir şey kaçırsam onun pişmanlığı benden gitmezdi.”
İmâm Ebû Yûsuf Hazretleri, ölüm döşeğinde iken talebelerinden bazılarıyla fıkhî meseleler hakkında konuşuyordu. Sırf, ‘Onlara fazladan bir şeyler öğretebilir miyim?’ diye bir an bile olsa ilmî meseleleri konuşmaktan, anlatmaktan geri kalmazdı. Talebelerinden Kâdî İbrahim bin Cerrâh el-Kûfî anlatıyor:
“Vefât ettiği hastalığı sırasında İmâm Ebû Yûsuf Hazretlerini ziyârete gittim. Onu gördüğümde baygın bir hâlde idi. Kendine gelince, bana ‘Ey İbrahim! Hacda şeytan taşlamakla alâkalı şu mesele hakkında ne dersin?’ diye sordu. Hayret ederek ‘Bu hâlinizde bile mi ilim?’ dedim. Bana: ‘Bunda ne beis olabilir ki, belki bu söyleyeceklerimizle birisi kurtulur’ dedi.
Sonra bazı ilmî meseleleri müzakere edip onun yanından kalktım. Daha kapıya bile varmadan, onun için atılan çığlığı duydum. Bir de baktım ki ruhunu teslim etmiş. Hazret-i Allah ona rahmet etsin.”
Hicrî: 05 Şevval 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder