قَالَ
اللهُ تَعَالَى: قُلْ اِنَّمَا حَرَّمَ رَبِّىَ الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا
وَمَا بَطَنَ وَالْاِثْمَ وَالْبَغْىَ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَاَنْ تُشْرِكُوا باللهِ
مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِهِ سُلْطَانًا وَاَنْ تَقُولُوا عَلَى اللهِ مَا لَا
تَعْلَمُونَ. (سورة الاعراف، ٣٣)
الله تعالى
شويله بيوردى ( مئآلا ) : "
ده دكى :ربم آنجق حاسزلقلرى ، اونلاريك آجيغنى ، كزلسنى ، ( هر تورلى )
كوناحى ، حقسز يره ظلم و كبرى ، اللهه – حقنده هجبر زمان بر برهان إندرمديكى – هر حنكى
بر شىىء اورتاق طوتمانزى ، اللهه بله ميه جكنز شيلرى إسناد أتمنزى حرام أتمشدر ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu
(meâlen): “De ki: Rabbim ancak hayâsızlıkları, onların açığını, gizlisini, (her
türlü) günâhı, haksız yere zulüm ve kibri, Allâh’a -hakkında hiçbir zaman bir
bürhân indirmediği- herhangi bir şeyi ortak tutmanızı, Allâh’a bilemeyeceğiniz
şeyleri isnâd etmenizi haram etmiştir.”
(A’râf Sûresi, âyet 33)
Hicrî: 07 Şevval 1441 Fazilet
Takvimi
HARAM, MEKRUH VE MÜFSİD
Yapılması dînen, kat’î delil ile yasak olan fiillere haram; işlenmesi hoş görülmeyen ve amelin sevabını eksilten fiillere mekruh denilir.
Haramın hükmü, terk edildiği zaman sevap almaktır ve işlenildiği zaman günâha girmektir. Onu helâl ve mübah sayanlar (Allah korusun) küfre nispet olunurlar: İçki içmek, kumar oynamak, ana babaya âsi olmak gibi.
Mekrûhun hükmü, amelen haramın hükmü gibidir ki terk edildiğinde sevap alınır, işlenildiğinde günaha girme korkusu vardır. Mekrûhu helâl gören kimse, küfre nispet edilmez. Hanefî mezhebine göre midye, istiridye ve ıstakoz gibi balık cinsinden olmayan deniz canlılarını yemek, Cuma saatinde alışveriş yapmak, abdestte ve gusülde suyu israf etmek gibi.
Mekruhun tahrîmî ve tenzîhî olmak üzere iki nevi vardır.
Tenzîhî mekruhun helâle yakın demek olduğunda imamlarımızın ittifâkı vardır. Mekruh hakkında imamlarımız arasındaki ihtilaf, vacibin mukabili olan tahrîmî kısmındadır ki, onun manası İmâm-ı Âzam ve İmâm Ebû Yûsuf Hazretlerine göre haram değil ise de ona yakın olan demektir. İmâm Muhammed Hazretlerine göre ise o kısım, gayr-i meşrû haram demektir. Şu kadar ki, hakkında kat’îlik bulamadığı için İmâm Muhammed Hazretleri kendi eserleri olan kitaplarda ona haram demeyip mekruh demiştir.
Mutlak olarak sünnet denildiği zaman müekkede kısmı kast edildiği gibi mekruhta da mutlak olarak kullanıldığı zaman tahrîmî olan kısmı kast edilmiş olur. Mesela, başka su var iken kedi artığı olan suyu içmek ve kullanmak tenzîhen mekruhtur. Abdestte suyu israf etmek mekruh olduğu gibi taktîr etmek yani pek az kullanmak ile yıkamayı mesh derecesine getirmek de mekruhtur.
Müfsid, başlanılmış olan ameli bozan ve iptal eden şeydir ki haram ile mekruhun alt mertebesidir.
Müfsidin hükmü, başlanan bir ibâdeti bilerek özürsüz bir şekilde bozmakta günah, hata ile bozmakta mazur görülmek vardır. Ancak abdest gibi başka bir ibâdete vesîle olan ibâdetleri bozan şeyler bu hükmün haricindedir.
Haramın hükmü, terk edildiği zaman sevap almaktır ve işlenildiği zaman günâha girmektir. Onu helâl ve mübah sayanlar (Allah korusun) küfre nispet olunurlar: İçki içmek, kumar oynamak, ana babaya âsi olmak gibi.
Mekrûhun hükmü, amelen haramın hükmü gibidir ki terk edildiğinde sevap alınır, işlenildiğinde günaha girme korkusu vardır. Mekrûhu helâl gören kimse, küfre nispet edilmez. Hanefî mezhebine göre midye, istiridye ve ıstakoz gibi balık cinsinden olmayan deniz canlılarını yemek, Cuma saatinde alışveriş yapmak, abdestte ve gusülde suyu israf etmek gibi.
Mekruhun tahrîmî ve tenzîhî olmak üzere iki nevi vardır.
Tenzîhî mekruhun helâle yakın demek olduğunda imamlarımızın ittifâkı vardır. Mekruh hakkında imamlarımız arasındaki ihtilaf, vacibin mukabili olan tahrîmî kısmındadır ki, onun manası İmâm-ı Âzam ve İmâm Ebû Yûsuf Hazretlerine göre haram değil ise de ona yakın olan demektir. İmâm Muhammed Hazretlerine göre ise o kısım, gayr-i meşrû haram demektir. Şu kadar ki, hakkında kat’îlik bulamadığı için İmâm Muhammed Hazretleri kendi eserleri olan kitaplarda ona haram demeyip mekruh demiştir.
Mutlak olarak sünnet denildiği zaman müekkede kısmı kast edildiği gibi mekruhta da mutlak olarak kullanıldığı zaman tahrîmî olan kısmı kast edilmiş olur. Mesela, başka su var iken kedi artığı olan suyu içmek ve kullanmak tenzîhen mekruhtur. Abdestte suyu israf etmek mekruh olduğu gibi taktîr etmek yani pek az kullanmak ile yıkamayı mesh derecesine getirmek de mekruhtur.
Müfsid, başlanılmış olan ameli bozan ve iptal eden şeydir ki haram ile mekruhun alt mertebesidir.
Müfsidin hükmü, başlanan bir ibâdeti bilerek özürsüz bir şekilde bozmakta günah, hata ile bozmakta mazur görülmek vardır. Ancak abdest gibi başka bir ibâdete vesîle olan ibâdetleri bozan şeyler bu hükmün haricindedir.
(Nimet-i İslam)
Hicrî: 07 Şevval 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder