20 Mayıs 2020 Çarşamba

ÎMAN




قَالَ اللهُ تَعَالَى: رَبَّنَا اِنَّنَا سَمِعْنَا مُنَادِيًا يُنَادِى لِلْاِيمَانِ اَنْ اٰمِنُوا بِرَبِّكُمْ فَاٰمَنَّا رَبَّنَا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَكَفِّرْ عَنَّا سَيِّـَٔاتِنَا وَتَوَفَّنَا مَعَ الْاَبْرَارِ. (سورة آل عمران، ١٩٣)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا )  :    "  أى ربمز ! بز ـ ربكزه إيمان أديكز ـ ديه إيمانه جاغران بر ندا أدجى إشتديك ، همن إيمان أتديك . أى ربيمز ! آرتق كوناحلريمزى بزه مغفرت بيور و بزيم قصورلريمزى بزدن أؤرت و رحلريمزى صالح قوللار إيله برابر آل  ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Ey Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize îman ediniz’ diye îmâna çağıran bir nidâ edici işittik, hemen îman ettik. Ey Rabbimiz! Artık günahlarımızı bize mağfiret buyur ve bizim kusurlarımızı bizden ört ve ruhlarımızı sâlih kullar ile beraber al.
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 193)
Hicrî:   27  Ramazan  1441  Fazilet Takvimi

ÎMAN


İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe Hazretleri, Ehl-i Sünnet ve Cemâat Mezhebi’nin esasını beyan ettiği nasîhatlerinde der ki:
Îman, dil ile ikrar (söylemek) ve kalb ile tasdiktir. Yalnız ikrar ile îman olmaz. Zîrâ olsa idi münâfıkların mümin olması lâzım gelirdi. Aynı şekilde yalnız marifet (bilmek) ile de îman olmaz, eğer olsa idi ehl-i kitabın da hepsinin mümin olması lâzım gelirdi. Allâhü Teâlâ, münâfıklar hakkında (meâlen): “…Allah şâhitlik eder ki, münâfıklar hiç şüphesiz yalancıdırlar.” (Münâfikûn S., âyet 1) buyurmuş, ehl-i kitap hakkında da (meâlen): “O kendilerine kitap verdiğimiz ümmetlerin âlimleri onu (o Peygamberi), oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden bir takımı hakkı bile bile gizlerler” (Bakara Sûresi, âyet 146) buyurmuştur. Sonra amel, îmandan ayrıca bir iştir. Meselâ, ‘fakirin zekâtı yoktur’ denilir de ‘îmanı yoktur’ denilmez. Yine, ‘fakirin zekâta îmanı yoktur’ da denilmez.
Aynı şekilde İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe Hazretleri, ‘el-Âlim ve’l-Müteallim’ isimli kitabında der ki: Îman; tasdik, mârifet, ikrar ve İslâm’dır. Îman hakkında bunlar muhtelif isimlerdir. Ve hepsinin manası yalnız îmandır. Şöyle ki, ‘Allâhü Teâlâ, Rabbim’dir’ diye ikrar eden, kalbiyle de Allâhü Teâlâ, Rabbim’dir diye tasdik eder (inanır) ve teyakkun eder (şüphe etmeden inanır). Allâhü Teâlâ, Rabbim’dir diye bilir, tanır ve kalbiyle ve lisanı ile arz-ı teslimiyet eder.
Tasdik hususunda insanlar üç mertebedir:
Bir kısmı Allâh’ı ve Allah’tan geleni hem kalbiyle ve hem lisanı ile tasdik eder. Bu kimseler Allah indinde ve insanlar nezdinde mümindir.
Bazısı da lisanı ile tasdik ve kalbiyle tekzip eyler. Bunlar münafık, yani Allah indinde kâfir ve insanlar nezdinde mümindir. Çünkü insanlar onun kalbini bilemezler ve zâhiren gördükleri ikrar ve şahâdete binaen ona mümin demeleri lâzım gelir ve kalbini bileceğiz diye zorlanmaları da câiz değildir.
Diğer bir kısmı da kalbiyle tasdik, lisanı ile tekzip eyler. Bu hâl kişinin îmanını gizlemek mecburiyetinde bulunduğu (ikrâh-ı mülcî) hâlinde câizdir. Onu tanımayanlar nazarında kâfir diye isimlendirilir. Allah indinde ise mümindir.
(Elmalılı, Hak Dîni Kur’an Dili Tefsiri, Fazilet Neşriyat)
Hicrî:   27  Ramazan  1441  Fazilet Takvimi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder