14 Mayıs 2020 Perşembe

KUR’ÂN-I KERÎM’İN KALPLERE TESİRİ




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ اللهَ يَرْفَعُ بِهَذَا الْكِتَابِ أَقْوَامًا وَيَضَعُ بِهِ آخَرِينَ. (م)
رسول الله  أفندمز  ( ﷺ )  بيوردولر   ،:  "  محقق الله تعالى قرآن كريم ( ى اوقويوب اونونله عمل أتملرى ) سببيله بعضى قوملرى يوكسلتر . بغضيلرينى ده ( قرآنله عمل أتمدكلرندن دولاي ) آلجالتر  ."

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak Allâhü Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm(’i okuyup onunla amel etmeleri) sebebiyle bazı kavimleri yükseltir, bazılarını da (Kur’ân’la amel etmediklerinden dolayı) alçaltır.”
(Sahîh-i Müslim)
Hicrî:   21  Ramazan  1441  Fazilet Takvimi

KUR’ÂN-I KERÎM’İN KALPLERE TESİRİ


Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Mekke-i Mükerreme’de, geceleri evinde namaz kılardı. Bir gece müşriklerin ileri gelenlerinden Ebû Cehil, Ebû Süfyan bin Harb ve Ahnes bin Şerîk birbirlerinden habersiz olarak Resûlullâh’ın (s.a.v.), Kur’ân-ı Kerîm okumasını dinlemeye gelmişlerdi. Her biri bir yere oturmuşlardı. O gece Resûlullâh’ı dinleyerek sabahladılar. Şafak sökünce de dağıldılar. Ancak yolda karşılaştılar ve birbirlerini ayıpladılar. “Kimse bir daha gelmesin. Câhillerimizden biri bizi görür de kalbinde bir fitne uyandırırız.” diyerek aralarında sözleştiler. Sonra ayrıldılar.
İkinci gece birbirlerinden habersiz olarak yine geldiler. Kur’ân-ı Kerîm’i dinleyip ayrılırken yolda yine karşılaşıp birbirlerini kınadılar ve artık bir daha gelmeyeceklerine dair birbirlerine yine söz verdiler.
Üçüncü gece olunca, dayanamayıp yine geldiler, sabah olunca yolda karşılaştıklarında yine birbirlerine: “Bir daha gitmeyeceğimize dair bir antlaşma yapmadıkça bu sıkıntıdan kurtulamayız.” dediler. Bir daha oraya dönmeyeceklerine dair söz verdiler ve ayrıldılar.
Sabah olunca Ahnes bin Şerîk asâsını aldı ve önce Ebû Süfyân’ın evine gitti. Sonra da, Ebû Cehil’in evine gitti ve ona: “Ey Ebu’l-Hakem, Muhammed’den işittiklerin hakkında fikrin nedir?” diye sordu. Ebû Cehil:
“Biz ve Abdimenâfoğulları şerefte yarıştık; onlar yedirdiler, biz de yedirdik, içirdiler, biz de içirdik, verdiler, verdik. Ama tam yarış atları gibi başa baş hale gelmiştik ki, ‘Bizden, kendisine gökten vahiy gelen bir peygamber var.’ deyiverdiler. Biz bunda onlara nasıl yetişeceğiz? Allâh’a yemin ederim ki asla ona îman etmeyeceğiz ve asla onu tasdik etmeyeceğiz.” dedi.
Bunun üzerine Allâhü Teâlâ, İsrâ Sûresi’nin 47 ve 48. âyet-i kerîmelerini inzâl buyurdu (meâlen): “Biz pek iyi biliriz, seni dinleyecekleri zaman, onların neyi dinleyeceklerini. Onlar, o zaman bir gürûhturlar, o zaman, o zâlimler derler ki: ‘Başka değil, büyülenmiş bir kimseye tâbi oluyorsunuz.’ Bak senin için nasıl misaller îrad ettiler, artık onlar sapıtmış oldular, artık onlar doğru bir yola (gitmeye) güç yetiremezler.”
Hicrî:   21  Ramazan  1441  Fazilet Takvimi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder