قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَمَنْ يَتَصَبَّرْ يُصَبِّرْهُ
اللهُ وَمَا أُعْطِيَ أَحَدٌ عَطَاءً خَيْرًا وَأَوْسَعَ مِنَ الصَّبْرِ. (خ)
رسول الله أفندمز ( ﷺ ) بيوردولر ،: " كيم صبرتمك إسترسه الله تعالى اوكا صبر إحسان
أدر . صبردان دها خيرلى و صبردان دها فضله ( صدره ) كنشلك ورن بر نعمت كمسيه ورلمه
مشدر ."
Resûlullah Efendimiz
sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim sabretmek isterse Allâhü Teâlâ ona
sabır ihsân eder. Sabırdan daha hayırlı ve sabırdan daha fazla (sadra) genişlik
veren bir nîmet kimseye verilmemiştir.”
(Sahîh-i Buhârî)
Hicrî: 19 Ramazan 1441 Fazilet
Takvimi
SABRIN DERECELERİ VE MÜKÂFÂTLARI
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Sabır üç kısımdır: Musîbete sabır, tâate sabır ve masiyete sabır.
Her kim, musîbete (başına gelen herhangi bir belâ veya sıkıntının acısına) sabreder ve onu güzelce karşılarsa, Allâhü Teâlâ, onun için (cennette) üç yüz derece yazdırır ki her iki derecenin arası yer ile gök arası kadardır.
Her kim, tâate (Allâhü Teâlâ’nın emirlerini yerine getirmekteki meşakkatlere) sabrederse, Allâhü Teâlâ onun için (cennette) altı yüz derece yazdırır ki her iki derecenin arası yeryüzü ile yerin yedi kat aşağısı kadardır.
Her kim de masiyete (günah işlememeye, günahları terk etmeye) sabrederse, Allâhü Teâlâ ona (cennette) dokuz yüz derece yazdırır ki her iki derecenin arası yeryüzü ile Arş-ı A’lâ’nın nihâyeti arasının iki katı kadardır.”
Abdülkâdir Geylânî (k.s.) Hazretleri de: “Din şu üç kâide üzerine kurulmuştur: Allâhü Teâlâ’nın takdirine sabretmek, emirlerini yerine getirip yasakladıklarını terk etmek.” buyurmuştur.
Takdir olunana sabretmek mertebelerin en aşağısıdır. Zîrâ iyi veya kötü, mümin veya kâfir her insan isteyerek veya istemeyerek belâya, başına gelen musîbetlere sabredebilir.
Allâhü Teâlâ tarafından emredilen şeyleri yerine getirmek üzere sabır, ikinci derecededir. Çünkü emredilenlerin birçoğunda adâlet, ihsân, ihlâs ve iyilik gibi hasletler nefsin hoşuna gider.
Günâha sabretmek, yani nefsin hevâsının, arzu ve isteklerinin hilâfına amel ederek onu tabîatının dışına sürüklemek diğerlerinden daha zor ve daha meşakkatlidir. Her kim nefsin hoşuna giden şeylerden olan günahları işlemeyerek sabrederse, dâr-ı dünyâda fânî olan sevgiliyi (nefsi) terk etmiş, dünyâ ve âhirette bâkî olan sevgiliyi (Allâhü Teâlâ’yı) tercih etmiş olur. Buna da ancak Allâhü Teâlâ’ya vaadinde sâdık olanlar sabredebilir.
(Feyzü’l-Kadîr)
Hicrî: 19 Ramazan 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder