قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَثَلُ الَّذِي يَذْكُرُ رَبَّهُ
وَالَّذِي لَا يَذْكُرُ رَبَّهُ مَثَلُ الْحَيِّ وَالْمَيِّتِ. (ق)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر
." رابنى ذكر
أدن كمسه إيله ذكرتمين كمسنين حالى ، ديرى إيله اؤلونون حالنه بنزر ."
Resûlullah Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve
sellem) buyurdular: “Rabb’ini zikreden kimse ile zikretmeyen kimsenin
hâli, diri ile ölünün hâline benzer.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun Aleyh;
Sahîh-i Buhârî ve Müslim)
Hicrî: 18 Safer 1439 Fazilet
Takvimi
MANEVİ HASTALIKLARA ÇARE ARAMALIDIR
İmâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh) Hazretleri buyurdular:
Kıymetli evladım. İnsanın vücudunda bir hastalık veya bir âzâsında ağrı olsa bunlardan kurtulmak için elinden gelen gayreti gösterir. Hâlbuki aynı kimse, kendisini ebedî ölüme götürecek ve sonsuz azaba dûçar edecek olan kalp hastalığına yakalanmıştır ki bu Allâhü Teâlâ'dan başkasına bağlanmaktır. Fakat aslâ bu hastalıktan kurtulmak için herhangi bir çare düşünmemekte ve gayret göstermemektedir. Bunun bir hastalık olduğunu bilmeyen kimse akılsızdır. Bunun hastalık olduğunu bildiği halde ehemmiyet vermeyen, çare aramayan kimse ise ahmaktır.
Bunun bir hastalık olduğunu anlayabilmek için akl-ı meâd sahibi olmak lazımdır. (Akl-ı Meâd: Maîşet düşüncesinden kurtulup kendisine verilen nur vasıtasıyla sadece âhireti düşünen akıldır.) Zira akl-ı maâş sahipleri yalnız işlerin dış yüzünü anlar, işlerin iç yüzünü düşünüp anlayamaz. Nasıl ki akl-ı maâş sahipleri manevî hastalıklara aldırmazsa akl-ı meâd sahipleri de âhiret mükâfatı ümit ettiği için zâhirî hastalıkları hastalık olarak görmez. Akl-ı maâş sahibi dar görüşlüdür. Akl-ı meâd sahipleri ise keskin ve uzak görüşlüdür.
Akl-ı meâd peygamberlerin ve evliyânın nasibidir. Akl-ı maâşa zenginler ve dünya erbabı rağbet eder. İkisinin arasında çok fark vardır. Ölümü çok hatırlamak, âhiret hallerini düşünmek, daha çok âhireti düşünüp onun için gayret eden toplulukla beraber olmak akl-ı meâd sahibi olmaya sebeptir. Beyit:
Varılacak hazineyi gösteriyorum sana.
Ben varamadım, umulur ki sen varırsın ona.
Vücuttaki hastalıkların, dîni hükümleri ve ibâdetleri yapmakta zorluk ve yorgunluğa sebep olduğu gibi manevi hastalıkların da aynı zorluk ve yorgunluğa sebep olduğunu iyi bilmek lazımdır...
Böyle olunca bu hastalıktan kurtulmayı düşünmek ve tabîb-i hâzıklara (mânevî hastalıkların doktoru Mürşid-i Kâmil'lere) mürâcaat etmek (sığınmak) lazımdır.
(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 1/m.219)
Hicrî: 18 Safer 1439 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder