13 Ekim 2017 Cuma

RÜŞVET ŞÂİBESİ OLAN ŞEYLERDEN DE SAKINMALIDIR



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ رَجُلٍ عَلَّمَ وَلَدَهُ الْقُرْآنَ اِلَّا تُوِّجَ أَبَوَاهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِتَاجِ الْمَلِكِ وَكُسِيَا حُلَّتَيْنِ لَمْ يَرَ النَّاسُ مِثْلَهُمَا. (كنز)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر   ."   أولادنه قرآن كريمى اؤكرتن ( آنا ) بابا قيامت كونو محقق سلطان تاجى ايله تاجلانديريلر و اونلره إنسانلرين بنزرنى كورمدكلرى ألبسه لر كيدريلر ."
Resûlullah Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Evlâdına Kur’ân-ı Kerîm’i öğreten (ana) baba kıyâmet günü muhakkak sultan tâcıyla tâclandırılır ve onlara insanların benzerini görmedikleri elbiseler giydirilir.” 
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)
Hicrî:   23 Muharrem 1439  Fazilet Takvimi 

RÜŞVET ŞÂİBESİ OLAN ŞEYLERDEN DE SAKINMALIDIR


Rüşvet, hakların zayi olmasına sebeptir, zulme vesîledir. Allahü Teâlâ'dan korkan, hukûka riâyet eden bir kimse rüşvet günâhını işleyemez. İnsan yalnız rüşvetten değil, rüşvet şâibesi olan şeylerden de çok sakınmalıdır.
Resûl-i Ekrem (sallallâhü aleyhi ve sellem) Efendimiz, Ashâbı'ndan bir zâtı, Zübyan Kabilesi'nin zekâtlarını tahsil etmesi için göndermişti. Bu zat vazifesini yapıp Medîne-i Münevvere'ye döndüğünde zekât mallarını huzûru nebevîye takdim etmiş ve demişti ki:
“Yâ Resûlallah!.. Bu malların şu miktarı sizindir. Yani: Zekât malıdır. Şu miktarı da benimdir, bana hediye verdiler.” Nebiyyi Zîşan Efendimiz (s.a.v.) buna çok üzüldü. Hemen minbere çıkıp hamd ve senâdan sonra şöyle buyurdu:
“Cenâb-ı Hakk'ın bana emir buyurduğu işlerden birinin yapılması için bazı kimseleri memur etmiştim. Şimdi onlardan biri gelmiş, ‘Bu malların şu kadarı sizin, bu kadarı da benimdir, bana hediye olarak verdiler' diyor. O kimse anasının, babasının evinde oturmuş olsa idi, kendisine hediye getirirler mi getirmezler miydi, görseydi.”
Vaktiyle en büyük devletlerden birinin elçisi memleketine âit bir meselenin halledilmesi için, diğer devletin yüksek bir memuruna rüşvet teklif eder. Ondan şu cevabı alır: “Eğer yapılması istenilen mesele, memleketim hakkında fâideli ise rüşvet vermeğe lüzum yok, ben onu zaten yaparım. Yok memleketim için zararlı ise dünyayı versen o hıyâneti işlemem.”
İşte ahlâkta metânet, vatana muhabbet böyle olur. Hakikaten bir memur, eğer yapılması zaten lâzım gelen bir şeyi rüşvet alarak yaparsa rüşvet verene zulüm etmiş olur. Yok yapılmayacak bir şeyi rüşvet alarak yaparsa başka bir şahsa veya memuru bulunduğu bir topluluğa, devlete zulüm ve hıyânet etmiş olur. Allâh'ın zâlimler ve hâinler hakkındaki va'di ise mâlumdur. Bir memurun rüşvet değil, hediye alması bile çok kere rüşvet şâibesinden uzak olamayacağı cihetle caiz görülemez.
(Hukûku İslâmiye)
Hicrî:   23 Muharrem 1439  Fazilet Takvimi 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder