قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أُمَّتِي لَا تَجْتَمِعُ
عَلَى ضَلَالَةٍ فَإِذَا رَأَيْتُمْ اِخْتِلَافًا فَعَلَيْكُمْ بِالسَّوَادِ
الْأَعْظَمِ. (هـ)
رسول
الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر ." محقق اؤمتم ضلالت
( سابقلق ) اؤزرينه طوبلانماز شايت بر إختلاف كورورسه نز سوادى أعظم ( أك بيوك طوبلوليغه ، أهل سنت و
جماعته ) صقجه صارلنز ."
Resûlullah Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve
sellem) buyurdular: “Muhakkak ümmetim dalâlet (sapıklık) üzerine
toplanmaz. Şâyet bir ihtilâf görürseniz, sevâd-ı a’zam (en büyük
topluluğa, Ehl-i Sünnet ve Cemaat)a sıkıca sarılınız.”
(Hadîs-i Şerîf,
Sünen-i İbn-i Mâce)
Hicrî: 14 Muharrem 1439 Fazilet
Takvimi
EBEDÎ KURTULUŞ YOLU: EHL-İ SÜNNET İTİKADI
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular ki:
“Ey necib ve bahtiyar evlâdım! İnsanın inancını, kurtuluşa erecek olan fırkanın (Ehl-i Sünnet ve Cemâat'in) görüşlerine uygun olarak tashih etmesi, düzeltmesi lâzımdır. Bu Fırka-i Nâciye; Ehl-i Sünnet ve Cemâat (rıdvânullâhi teâlâ aleyhim ecmaîn) îtikâdı üzere olan fırkadır ki onlar cemm-i gafîr Sevâd-ı A'zam'dır (çok büyük topluluktur). Akâid bu şekilde tashîh edilirse uhrevî ve ebedî kurtuluş tasavvur olunur.
Kötü (bozuk) îtikât -ki bu Ehl-i Sünnet ve Cemâat'a uymayan inançlardır- öldürücü zehirdir ve ebedî ölüme ve azâba götürür. Amelde müdâhene (gevşeklik) ve ihmâlin mağfiret edilmesi ümid olunur. Ancak îtikâtta müdâhenede mağfirete ihtimâl bile yoktur. Allâhü Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Doğrusu Allah kendine şirk koşulmasını mağfiret etmez. Ondan berisini dilediğine mağfiret buyurur.” (Nisâ sûresi, âyet 48) (Mektûbât-ı Şerîfe 2/ m.67)
‘HABİBİM SEN OLMASAYDIN MAHLUKÂTI YARATMAZDIM’
Îsâ Aleyhisselâm'ın peygamber gönderilmesindeki bir gâye de Kur'ân-ı Kerîm'de Saf sûresinin "... Benden sonra gelecek olan bir resûlün müjdecisi olarak gönderildim ki o resûlün ismi Ahmed'dir...” meâlindeki 6. âyetinin beyanı ile Hazret-i Muhammed Mustafa'nın peygamberliğini müjdelemekten ibarettir.
Hazret-i Muhammed Mustafa'nın peygamberliğinin hikmet ve gâyesinden biri de bu hak dînin nihâyet her dîne gâlip olmasıdır.
Bu sûretle hakîkat-ı Muhammediye'nin zuhûru, Allâhü Teâlâ'nın bütün insanlar ve cinleri yaratmasının gayesidir. Bu da “Levlâke levlâke lemâ halaktü'l-eflâk” yani ‘Habibim, sen olmasaydın mahlukâtı yaratmazdım' buyurmasının manasıdır.
Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de “O, o Allah'tır ki resûlünü hidâyet kanunu Kur'ân ve Hak Din ile gönderdi, o dîni her dînin üstüne çıkarmak için. İsterse müşrikler hoşlanmasınlar.”
(Saf sûresi, âyet 9) buyurulmuştur.
Hicrî: 14 Muharrem 1439 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder