Hadîs-i Şerîf:
"İnsanlara öyle bir zaman gelir ki, o devirde kişi, ele geçirdiği
malı helalden mi, haramdan mı kazandığına hiç aldırmaz."
(Hadîs-i Şerîf,
Sahîh-i Buhârî)
Hicrî: 16 Şevval 1435 •Fazilet Takvim
BİR KISIM DİNİ TABİRLER
Kurbet: Yakınlık demektir. Dinde kurbet: "Hak Teâlâ'ya manevi yakınlığa sebep olan herhangi bir güzel ameldir. Sadakalar, nafile kılınan namazlar gibi.
Teklif: Bir kimseye meşakkatli bir şeyi emretmektir. Dinde teklif: İslamiyet'in "Ehliyet ve salahiyet sahibi olan insanlara bazı şeyleri yapmalarını, bazı şeyleri de terk etmelerini emretmesinden ibarettir.
Bu emirleri yapmaya memur ve vazifeli olan bir insana da "mükellef" denir.
Kurbet: Yakınlık demektir. Dinde kurbet: "Hak Teâlâ'ya manevi yakınlığa sebep olan herhangi bir güzel ameldir. Sadakalar, nafile kılınan namazlar gibi.
Teklif: Bir kimseye meşakkatli bir şeyi emretmektir. Dinde teklif: İslamiyet'in "Ehliyet ve salahiyet sahibi olan insanlara bazı şeyleri yapmalarını, bazı şeyleri de terk etmelerini emretmesinden ibarettir.
Bu emirleri yapmaya memur ve vazifeli olan bir insana da "mükellef" denir.
Hicrî: 15 Şevval 1435 •Fazilet Takvim
EVLİYANIN ŞEFÂATİ
Hâce Bahâüddîn Hazretlerinin irtihâlinden sonra müritlerinden biri, Buhârâ'da bir bayram gecesi rüya gördü: Rüyasında, bayram gecesinde gayet büyük bir çadır kurulmuştu. Hâce Bahâüddîn ve Hâce Alâüddîn Hazretleri bu çadırın yakınında idiler. Sonra bu çadırın Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) çadırı olduğu kendisine mâlum oldu. Hâce Bahaüddîn Hazretleri, peygamberimizle görüşmek üzere çadıra girdi. Bir müddet sonra sevinçli bir şekilde dışarıya çıktı ve buyurdu ki:
"Kabrimin yüz fersah (1 fersah yaklaşık 5 km.dir.) yakınına defnolunan kimseye -Allâh'ın izniyle- şefâat etme salâhiyeti verdiler. Hâce Alâüddîn Attâr'a da kabrine kırk fersah yakınına defnolunanlara şefâat salâhiyeti verdiler. Bizi seven ve bize tâbî olan en aşağı mertebedeki kimselere de kabrinin bir fersah yakınındakilere şefâat salâhiyeti verdiler."
BİR KISIM DİNİ TABİRLER
İbadet: Lügatte kullukta bulunmak demektir. Istılahta: Yapılmasında sevap olup Allah rızası için Allâhü Teâlâ'ya ta'zim etmek için yapılan ameldir. Namaz kılmak, oruç tutmak gibi.
Taat: Emre imtisal etmek, emri tutmak demektir ki, buna itaat da denir. Dinde taat: Yapılmasından dolayı sevap bulunan -niyetli veya niyetsiz- herhangi bir ameldir. Kur'ân-ı Kerîm'i okumak gibi Hak Teâlâ'nın emirlerini gönül isteği ile yerine getirmek birer taattir.
Niyet: Kasd manasınadır. Yani, kalbin bir şeye azim etmesi, yönelmesi demektir. Dinde niyet: Yapılan bir vazife ile Hak Teâlâ'ya taatda bulunmayı ve ona manen yaklaşmayı kasd etmekten ibarettir. Bir amelin ibadet olabilmesi için niyete ihtiyaç vardır. Mesela: Biz namazlarımızı yalnız Allâhü Teâlâ'nın emrine itaat emek, rızasını kazanmak için kılarız. İşte bu, namaz hakkında niyettir. Yoksa başkalarına göstermek veya spor yapmış olmak için namaz tarzında yapılacak hareketler, ibadet değildir. Niyetle yapılan taharet, mesela abdest de bir ibadettir.
İbadet: Lügatte kullukta bulunmak demektir. Istılahta: Yapılmasında sevap olup Allah rızası için Allâhü Teâlâ'ya ta'zim etmek için yapılan ameldir. Namaz kılmak, oruç tutmak gibi.
Taat: Emre imtisal etmek, emri tutmak demektir ki, buna itaat da denir. Dinde taat: Yapılmasından dolayı sevap bulunan -niyetli veya niyetsiz- herhangi bir ameldir. Kur'ân-ı Kerîm'i okumak gibi Hak Teâlâ'nın emirlerini gönül isteği ile yerine getirmek birer taattir.
Niyet: Kasd manasınadır. Yani, kalbin bir şeye azim etmesi, yönelmesi demektir. Dinde niyet: Yapılan bir vazife ile Hak Teâlâ'ya taatda bulunmayı ve ona manen yaklaşmayı kasd etmekten ibarettir. Bir amelin ibadet olabilmesi için niyete ihtiyaç vardır. Mesela: Biz namazlarımızı yalnız Allâhü Teâlâ'nın emrine itaat emek, rızasını kazanmak için kılarız. İşte bu, namaz hakkında niyettir. Yoksa başkalarına göstermek veya spor yapmış olmak için namaz tarzında yapılacak hareketler, ibadet değildir. Niyetle yapılan taharet, mesela abdest de bir ibadettir.
Hicrî: 16 Şevval 1435 •Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder