23 Şubat 2022 Çarşamba

FIKIH İLMİ


 

قَالَ اللهُ تَعَالَى : ... فَلَوْلَا نَفَرَ مِنْ كُلِّ فِرْقَةٍ مِنْهُمْ طَٓائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدِّينِ وَلِيُنْذِرُوا قَوْمَهُمْ اِذَا رَجَعُٓوا اِلَيْهِمْ لَعَلَّهُمْ يَحْذَرُونَ. (سورة التوبة، ١۲۲)

الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا ) :  بونونله برابر مؤمنلرين هبسى بردن سفربر اولمايب هر قبيله دن بر طائفه طوبلانساده ، دينده فقه تحسيل أتسه لر ( دينى علملرى إيجه أؤكرنسه لر ) و قوملرى دوندكلرى زمان اونلارى الله ، يك عذابيله قورقطسه لر يه ! اومولور كى اونلار ساقنرلر  . "

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Bununla beraber müminlerin hepsi birden seferber olmayıp her kabileden bir tâife toplansa da, dinde fıkıh tahsil etseler (dînî ilimleri iyice öğrenseler) ve kavimleri döndükleri zaman onları Allâh’ın azabıyla korkutsalar ya! Umulur ki onlar sakınırlar.”

(Tevbe Sûresi, âyet 122)

Hicrî:  22   Recep   1443 Fazilet Takvim

 

FIKIH İLMİ

 

Lügatte bir şeyi bilmek ve anlamak manasına gelen fıkıh; kişinin amel cihetiyle lehine ve aleyhine olan dînî hükümleri bilmesi, demektir. Fıkıh, amelî hükümlere yani ibadetlere, -insanlar arasındaki alışveriş ve nikâh gibi- muâmelelere ve cezâlara ait bütün dînî meseleleri içine alan, İslâm hukukunu meydana getiren malûmâtların bir araya gelmiş hâlidir. Bunun dayandığı kaynak da Edille-i Şer’iyye denilen Allâh’ın Kitâbı, Resûlullâh’ın sünneti, ümmetin icmâı ve müctehidlerin kıyâsıdır. Bu dört kaynak, fıkhın esasını teşkîl eder.

Fıkhı, şimdiki tertip üzere toplayıp müstakil bir ilim hâline getiren ise, Tâbiîn’den ve müctehidlerin önde gelenlerinden İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe (rah.) Hazretleridir. İmâm-ı Âzam’ın talebelerinden olan İmâm Ebû Yûsuf ve İmâm Muhammed rahimehümellâh da onun mezhebine çok büyük hizmetler etmişler ve bu ilmin tamam olmasında hocalarına büyük yardımlarda bulunmuşlardır. Fıkıh, onların zamanında kemâl mertebeye ulaşmıştır. O zamana kadar fıkıh ilminin bir araya getirilmesine ve yazarak kayıt altına alınmasına lüzum görülmemiştir. İnsanlar arasında ihtilâfların artması sebebiyle âlimlere mürâcaatlar çoğalmış olduğundan fıkhın başlı başına bir ilim ve fen olarak tedvînine/derlenmesine ihtiyaç hâsıl olmuştur. İmâm-ı Âzam (rh.), bugünkü tertip üzere muhtasar olarak fıkhın meselelerini bir araya toplamıştır.

Her mükellefin evvelâ itikâdını sağlamca Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat üzere öğrenmesi, daha sonra ibadetlerini lâyıkıyla yerine getirebilecek, haramlardan kendisini muhafaza edebilecek ve insanlar arasındaki muâmelelerini kısaca bilecek kadar fıkıh ilmi öğrenmesi farz-ı ayın kılınmıştır. Diğer kısımlarını öğrenmek ise farz-ı kifâyedir. Binâenaleyh içlerinde fıkıh ilmini bilen bir tek âlim bile bulunmayan Müslüman topluluklarının tamamı günahkâr olur. Yani bir şehir halkının veya cemiyetin, içlerinden en az bir kişiye din ilimlerini tahsîl ettirmeleri farz-ı kifâyedir. Eğer bu dînî ilimleri tahsîl ettirmezler ve bu husûsta onlara yardımcı olmazlarsa tamamı büyük vebal altında kalırlar.

Hicrî:  22  Recep   1443 Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder