قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَا مِنْ رَجُلٍ عَلَّمَ وَلَدَهُ الْقُرْآنَ اِلَّا تُوِّجَ أَبَوَاهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِتَاجِ الْمَلِكِ وَكُسِيَا حُلَّتَيْنِ لَمْ يَرَ النَّاسُ مِثْلَهُمَا. (كنز)
رسول الله ( ﷺ ) بيوردولر : أولادنه قرآن كريمى أؤكرتن هجبر ( آننه -) بابا ، يوقدركى قيامت كونى او أبوين محقق حكمدار طاجيله طاجلاندرلماسين واونلره ، إنسانلرين ، بنزرينى كورمدكلرى ألبسه لر كيدرلمسين . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellembuyurdular: “Evladına Kur’ân-ı Kerîm’i öğreten hiçbir (anne-) baba, yoktur ki kıyamet günü o ebeveyn muhakkak hükümdar tacıyla taçlandırılmasın ve onlara, insanların, benzerini görmedikleri elbiseler giydirilmesin.”
(Kenzü’l-Ummâl)
Hicrî: 13 Recep 1443 Fazilet Takvim
KUR’ÂN-I KERÎM’İN MUSHAF HÂLİNE GELMESİ
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hâl-i hayatında iken Kur’ân-ı Kerîm’in tamamı farklı farklı sayfalara yazılmıştı. Bütün Kur’ân-ı Kerîm sayfaları bir arada toplu bir hâlde değildi. Peygamber Efendimizin vefatından sonra onun halifesi Hz. Ebûbekir (r.a.) tarafından Kur’ân-ı Kerîm, mushaf hâline getirildi.
Hazret-i Ebûbekir zamanında dinden dönenlerle Yemâme’de meydana gelen harpte yetmişten fazla hafızın şehit edilmesi üzerine, Kur’ân-ı Kerîm’in bir araya toplanması meselesi ehemmiyet kazandı. Hz. Ömer, bu husûstaki endişelerini Halife Hazret-i Ebûbekir’e arz edince bu vazife Zeyd bin Sâbit (r.a.) Hazretlerine verildi.
Ashâbın faziletlilerinden olan Zeyd bin Sâbit (r.a.), vahiy kâtipleri arasında bulunuyordu. Hz. Ebûbekir (r.a.), Kur’ân-ı Kerîm’i, mushaf olarak bir araya toplamak için önce onu davet etti. Zeyd bin Sâbit (r.a.), bu ağır vazife hakkında şöyle buyurmuşlardır: “Vallâhi bana büyük bir dağın nakli emredilseydi o, bana bu vazifeyi yerine getirmekten daha güç gelmezdi.”
Beraberce usûl kararlaştırıldıktan sonra kimin yanında, evinde yazılı âyet veya sûre varsa Mescid-i Nebevî’ye getirmesi emrolundu. Mescitte Hz. Zeyd ve Hz. Ömer (r.anhümâ) Hazretleri duruyorlardı. Sahâbenin önde gelenleri de bu vazifeye yardım ediyorlardı. Bu şekilde Zeyd (r.a.) Hazretleri, kâğıt ve levhalarda yazılmış olanları yazdı, iyice araştırdı ve hafızlara müracaat etti. Yazılmış olanların sadece yazılmış olmalarına bakmayarak Peygamber Efendimizden bizzât duymuş zâtlara arz etti ve Kur’ân-ı Kerîm’den olduğuna en az iki kişiye de şahitlik ettirdi. Gerek Zeyd Hazretleri’nin gerekse onun müracaat ettiği hafızların ezberinde Kur’ân-ı Kerîm tamamen bulunduğu hâlde böyle hareket etmesi, ihtiyattan ve hiçbir kimsenin gönlünde bir şüphe bırakmamak içindi.
Zeyd Hazretleri, vazifesini bitirdikten sonra Mushaf’ı, Hazret-i Ebûbekir’e (r.a.) teslim etti. Onun irtihalinden sonra Hazret-i Ömer’de (r.a.) kaldı. Ondan sonra da muhtereme kerîmesi ve Ezvâc-ı Tâhirât’tan olan Hazret-i Hafsa (r.a.) tarafından muhafaza edildi.
Hicrî: 13 Recep 1443 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder