قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ثَلَاثٌ: لَيْسَ فِيهِنَّ لَعِبٌ
النِّكَاحُ وَالطَّلَاقُ وَالْعِتْقُ. (موطأ)
رسول الله أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر :"
اؤج
شيده اويون ( شاقه ) اولماز : نكاح طلاق و عازات ."
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Üç şeyde oyun (şaka) olmaz: Nikâh, talâk ve âzât.”
(İmâm Mâlik, Muvatta)
Hicrî: 18 Muharrem 1440 Fazilet
Takvimi
TALÂKA SEBEP OLAN LAFIZLAR
Talâk, nikâhı ortadan kaldırmak için kullanılan lafızlardan birini söyleyerek dînî nikâh bağını kaldırmaktır.
İslam hukukunda talâk (boşamak) için şâhide ihtiyaç olmadığı gibi kullanılan lafızlar manâyı ifâdede sarîh (açık) olduğu müddetçe niyete dahî ihtiyâç olmaz.
Talâk hakkında ve onu ifâdede açık olan lafızların niyet ve alâmete ihtiyaç olmaksızın, manası doğrudan tahakkuk eder ve talâk vâki olur. Binâenaleyh zevcesine hitâben bu tabirlerden birini söyleyen kimsenin ağzından bu sözler hatâ ile bile çıkmış olsa, manasını bilsin veya bilmesin zevcesi boş olmuş olur.
Kinâye olan lafızlar ise talâka (boşamaya) niyet edilerek veya tartışma ve öfke esnasında söylendiği zaman talâk vâki olur. (Bu lafızlar için fıkıh kitaplarına müracaât edilmelidir.)
Akıllı, bülûğa ermiş ve uyanık bulunan her insanın talâkı tahakkuk eder. Dolayısıyla şu kimselerin talâkları da doğrudan vâki olur:
• Aklı gitmediği müddetçe hasta kimsenin talâkı,
• Açık olan talâk lafzını hatâ ile bile olsa söyleyen kimsenin talâkı.
• İstihzâen (dalga geçmek veya alay için) söyleyen kimsenin talâkı. Yani sözünün ne hakîkî manasını ve ne de mecâzî mânâsını kastetmeksizin şaka yapmak isteyen bir kocanın talâkı vâki olur.
• Sefîhin yani aklı zayıf olan kişinin talâkı,
• Dilsizin işâretiyle yaptığı talâk,
• Gerek meşru bir sûrette vukû bulsun gerek bulmasın, ister caydırıcı olsun ister olmasın, mutlak olarak ikrâh ile talâka zorlanılan kişinin talâkı,
• Kullanılması dinimizce haram olan bir şeyi bile bile yiyerek veya içerek sarhoş olan kimsenin sarhoş iken yaptığı talâk. (Mübah bir şeyi mesela bal şerbeti veya ilaç içmekle veya ikrah edilerek meşru olmayan bir şeyi içmekle meydana gelen sarhoşluk sebebiyle yapılan talak vâki olmaz.)
Kalbinde Allah korkusu bulunan her mü’minin, bu hususta aklını başına alarak düşünmesi ve ağzından çıkacak sözlere dikkat ederek bir daha geri alınması mümkün olmayan sözleri söylemekten çekinmesi gerektir.
İslam hukukunda talâk (boşamak) için şâhide ihtiyaç olmadığı gibi kullanılan lafızlar manâyı ifâdede sarîh (açık) olduğu müddetçe niyete dahî ihtiyâç olmaz.
Talâk hakkında ve onu ifâdede açık olan lafızların niyet ve alâmete ihtiyaç olmaksızın, manası doğrudan tahakkuk eder ve talâk vâki olur. Binâenaleyh zevcesine hitâben bu tabirlerden birini söyleyen kimsenin ağzından bu sözler hatâ ile bile çıkmış olsa, manasını bilsin veya bilmesin zevcesi boş olmuş olur.
Kinâye olan lafızlar ise talâka (boşamaya) niyet edilerek veya tartışma ve öfke esnasında söylendiği zaman talâk vâki olur. (Bu lafızlar için fıkıh kitaplarına müracaât edilmelidir.)
Akıllı, bülûğa ermiş ve uyanık bulunan her insanın talâkı tahakkuk eder. Dolayısıyla şu kimselerin talâkları da doğrudan vâki olur:
• Aklı gitmediği müddetçe hasta kimsenin talâkı,
• Açık olan talâk lafzını hatâ ile bile olsa söyleyen kimsenin talâkı.
• İstihzâen (dalga geçmek veya alay için) söyleyen kimsenin talâkı. Yani sözünün ne hakîkî manasını ve ne de mecâzî mânâsını kastetmeksizin şaka yapmak isteyen bir kocanın talâkı vâki olur.
• Sefîhin yani aklı zayıf olan kişinin talâkı,
• Dilsizin işâretiyle yaptığı talâk,
• Gerek meşru bir sûrette vukû bulsun gerek bulmasın, ister caydırıcı olsun ister olmasın, mutlak olarak ikrâh ile talâka zorlanılan kişinin talâkı,
• Kullanılması dinimizce haram olan bir şeyi bile bile yiyerek veya içerek sarhoş olan kimsenin sarhoş iken yaptığı talâk. (Mübah bir şeyi mesela bal şerbeti veya ilaç içmekle veya ikrah edilerek meşru olmayan bir şeyi içmekle meydana gelen sarhoşluk sebebiyle yapılan talak vâki olmaz.)
Kalbinde Allah korkusu bulunan her mü’minin, bu hususta aklını başına alarak düşünmesi ve ağzından çıkacak sözlere dikkat ederek bir daha geri alınması mümkün olmayan sözleri söylemekten çekinmesi gerektir.
(Hukûku İslâmiye)
Hicrî: 18 Muharrem 1440 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder