قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَشَدُّ النَّاسِ بَلَاءً
اَلْأَنْبِيَاءُ ثُمَّ الصَّالِحُونَ ثُمَّ الأَمْثَلُ فَالأَمْثَلُ. (طب)
رسول
الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر ." إنسانلريك أك شتدتلى بلايا
اوغرايانلرى بيغمبرلردر ، صكره عالم لر ، صكره ده ( دره جه و رتبه سى ) بونلره يقين اولانلردر ."
Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “İnsanların
en şiddetli belâya uğrayanları peygamberlerdir, sonra âlimler, sonra da
(derece ve rütbesi) bunlara yakın olanlardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî,
el-Mu‘cemü’l-Kebîr)
Hicrî: 24 Zilhicce 1438 Fazilet
Takvimi
FIKIH İLMİNİN EHEMMİYYETİ
Büyük Hanefî Fakîhlerinden Şemsü'l-Eimme Serahsî (rahmetullâhi aleyh) der ki:
Muhakkak Allâhü Teâlâ'ya imandan sonra farzların en kuvvetlisi ilim tahsîl etmektir. Nitekim Aleyhisselâtü Vesselâm Efendimiz buyurmuşlardır ki:
“İlm(-i hâl) öğrenmek her Müslüman erkek ve kadına farzdır.”
“Muhakkak peygamberler aleyhimüsselâm altın ve gümüş miras bırakmadılar. Onlar ancak ilmi miras bıraktılar. Kim ondan alırsa pek büyük bir hisseye nâil olmuş olur.”
Peygamber mîrâsı olan ilim iki kısımdır: Tevhîd ve Sıfât (Akâid) ilmi ve Fıkıh ilmi.
İlm-i Tevhîd'de asıl olan Kitap ve sünnet-i seniyyeye sarılmak (yapışmak), bid‘at ve hevâlardan sakınmak ve Ashâb-ı Kirâm'ın, Tâbiîn'in ve Selef-i Sâlihîn'in yoluna gitmektir. Onların bedenlerini toprak örtse de eserleri bâkîdir.
Fıkıh ilmi: “Kendisine hikmet verilene muhakkak çok hayır verilmiştir.” meâlindeki Bakara sûresinin 269. âyet-i celîlesinde beyan buyurulan ‘çok hayır'dır. İbn-i Abbâs Hazretleri: “(Âyet-i celîledeki) hikmet, helâl ve harama dâir hükümleri bilmektir” buyurmuştur.
Allâhü Teâlâ -meâlen-: "... Fakat her fırkadan bir tâife (topluluk) toplansa da dinde fıkıh tahsil etseler ve döndükleri zaman kavimlerini inzar eyleseler (kavimlerini irşad etsinler, Allâh'ın azâbı ile korkutsunlar), belki sakınırlar” (Tevbe sûresi, âyet 122) buyurarak mü'minleri fıkıh yani din ilmini öğrenmeye davet etmiştir. İnsanları Allâh'ın azâbıyla korkutmak ve hidâyet yoluna dâvet vazîfesi fakihlere (hakîkî din âlimlerine) verilmiştir ki bu peygamberlerin derecesidir. Onu âlimlere miras bırakmışlardır. Nitekim hadîs-i şeriflerde buyurulmuştur ki: “-Hakîkî- âlimler, peygamberlerin vârisleridir.”
“Allah her kime hayır murad ederse onu dinde fakîh kılar.” Bu sebeple Sahâbe-i Kirâmın büyükleri ve Tâbiîn fıkıh ilmini tahsîl eylediler.
(Sadru’ş-Şerîa: Şerhu Vikâye)
Hicrî: 24 Zilhicce 1438 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder