30 Eylül 2017 Cumartesi

BÜTÜN İLİMLER PEYGAMBERLERDEN GELMİŞTİR



عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ (رَضِىَ اللهُ عَنْهُ) قَالَ: رَأَيْتُ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يُصَلّيِ الضُّحَى سِتَّ رَكَعَاتٍ فَمَا تَرَكْتُهُنَّ بَعْدُ. (مجمع)
أنس بن مالك دن ( رضى الله عنه )  : " رسول الله ى ( صلى الله عليه وسلم )  ضُحى ( قوشلق ) نمازنى آلط ركعت قلاركن كوردم . بن او آلط ركعت قلاركن كوردم . بن او آلط ركعت هج ترك أتمدم ."
Enes bin Mâlik’ten (radıyallâhü anh): “Resûlullâh’ı (sallallâhü aleyhi ve sellem) duha (kuşluk) namazını altı rek’at kılarken gördüm. Ben o altı rek’atı hiç terk etmedim.” 
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau’z-Zevâid)
Hicrî:   13 Muharrem 1439  Fazilet Takvimi 

BÜTÜN İLİMLER PEYGAMBERLERDEN GELMİŞTİR


İlimler içinde en muteber olan ilim Kur'ân ilmidir. Kur'ân-ı Kerîm'de bütün ilimler vardır. Onun için bir kimse Kur'ân hâfızı olup onun îcâbıyla amel etse, cehennem ateşinden kurtulduğu gibi cennette derecesi başkalarından da yüksek olur. Zira o vakitte ona “oku ve yüksel" derler. Kur'ân-ı Kerîm'i başından sonuna kadar hem okur, hem de derecelerle yükselir.
Müslüman, evladını dört yaşını dört ay geçtiğinde dinini öğretmesi için hocaya götürmelidir.
Bir kimse hâfız değilse bari her gün Mushaf-ı Şerîf'in yüzünden olsun bir miktar okumalıdır. Geceleri okumak daha faziletlidir. Zira gece, kalp dünya fikirlerinden sâfî olur. İnsan gündüzün yorgunluğundan dinlenmiştir.
Allâhü Teâlâ gündüzü helâl rızık kazanılması için yaratmıştır. Bütün kazanç yolları bize babamız Âdem Aleyhisselâm'dan kalmıştır. Âdem Aleyhisselâm meşgûl olduğu işlerin tamamını evladlarına öğretti. Bu cihetten her zanaatın aslı Allâhü Teâlâ'dandır. Yani bir şey Hak Teâlâ tarafından öğretilmedikçe insan aklı ona yetmez. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm'de karga hikâyesi malumdur.
Âdem Aleyhisselâm'ın oğlu Kâbil, kardeşi Hâbil'i öldürdüğünde uzun müddet sırtında taşıyıp ne yapacağını bilemedi. Sonunda bir karganın bir kargayı öldürdüğünü ve sonra gagasıyla bir çukur kazıp onu toprağa gömdüğünü gördü. Bunun üzerine Kâbil: “Yazık bana ki bu kadar zamandır kardeşimi sırtımda taşıdım da onu karga gibi yer altına defnetmeyi bilmedim.” dedi ve orada bir kabir kazıp onu defnetti.
(İ. Hakkı Bursevî, Tuhfe-i Atâiyye)

BEYİT:

İlim bir lücce-i bî-sâhildir
Anda âlim geçinen câhildir (Nâbî)
(İlim sahili olmayan bir deryadır. Kendini âlim sanan cahildir.)
Hicrî:   13 Muharrem 1439  Fazilet Takvimi 


29 Eylül 2017 Cuma

HALÎFENİN TEVÂZUU



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا عَائِشَةُ تَوَاضَعِي فَإِنَّ اللهَ عَزَّ وَجَلَّ يُحِبُّ الْمُتَوَاضِعِينَ وَيُبْغِضُ الْمُتَكَبِّرِينَ. (كنز)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر   ."   أى عائشه ! متواضع ( آلجق كونولى )  اول . محقق الله تعالى متواضع اولانلرى سوَرْ ، كبرلى اولانلره ده بغض أدر ."

Resûlullah Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Ey Âişe! Mütevâzı (alçak gönüllü) ol. Muhakkak Allâhü Teâlâ mütevâzı olanları sever, kibirli olanlara da buğzeder.” 
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)
Hicrî:   12 Muharrem 1439  Fazilet Takvimi 

HALÎFENİN TEVÂZUU

Emevî halîfelerinden Ömer bin Abdülaziz (rahimehullâh) bir gece bir şeyler yazıyordu. Yanında bir müsafiri vardı. Kandil de sönmek üzere idi. Müsâfir, “Kandile yağ doldurayım da, sönmesin” dedi.
Ömer bin Abdülaziz (rh.): “Hayır. Müsâfirine iş yaptırmak, kişinin keremine yakışmaz.” buyurdu. Müsafir, “Öyleyse hizmetçiyi çağırayım.” dedi. “Hayır, o şimdi uyumuştur.” deyip kendisi kalktı, yağdanlığı aldı ve kandile yağı doldurdu.
Müsâfir, “Ey mü'minlerin emîri, niçin böyle yapıyorsunuz?” deyince Halife Ömer bin Abdülaziz (rh.);
“Kandile yağ almaya kalktığım zaman da Ömer idim, dönüp geldiğimde gene Ömer'im.” buyurdu. (Risâle-i Kuşeyriyye)

EVLİYÂ’NIN HİMMETİ, YAKDI BENİ KÂL EYLEDİ

Sultan Birinci Ahmed Han merhum, Üsküdar'a gittiği bir günde Aziz Mahmud Hüdâî Hazretlerine tesadüf eder. Derhal atından iner, şeyhini bindirip kendisi de rikâbında; atın arkasından yaya olarak yürür. Hüdâî Hazretlerinin gönlü pâdişâhın yaya olarak yürümesine râzı olmaz ve:
“Sırf şeyhiminin duâsı ve emri yerini bulsun diye bindim.” der. (Zira şeyhi Üftâde Hazretleri memnun olduğu bir hizmetinden dolayı Aziz Mahmud Hüdâî'ye: “Oğlum, pâdişahlar rikâbında yürüsün” diye duâ etmişti.)
Sultan Ahmed Han, bu hâdise üzerine şu beyitleri söylemiştir:
Varımı ben Hakk'a verdim, gayri varım kalmadı
Cümlesinden el çeküb pes dü-cihânım kalmadı
Çünki hubbullâh erişdi, çekdi beni kendüye
Açdı gönlüm gözün gayrı gümânım kalmadı.
Evliyâ'nın himmeti yakdı beni kâl eyledi,
Sâfîyim, buldum, safâyı, dü-cihânım kalmadı,
Ahmedî der: Yâ İlâhî sana şükrüm çokdurur,
Hamdü lillâh aşk-ı Hak'dan gayrı varım kalmadı
Lugatçe: Dü-cihân: İki âlem. Hubbullâh: Allah sevgisi. Gümân: Şek, şüphe. Kâl: Madeni eriterek saf hale getirmek ameliyesi.
Hicrî:   12 Muharrem 1439  Fazilet Takvimi 

28 Eylül 2017 Perşembe

AKSIRANA ‘YERHAMÜKELLÂH’ DEMEK MÜSTEHAPTIR




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا عَطَسَ أَحَدُكُمْ وَحَمِدَ اللهَ كَانَ حَقًّا عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ سَمِعَهُ أَنْ يَقُولَ لَهُ يَرْحَمُكَ اللهُ. (خ)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر   ."   برينز آقسريب ! ألحمدلله !  دديكنده  ! يرحمك الله ! دمك اونى إشتن هر مسلمان اؤزرنده بر حقدر ."
Resûlullah Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Biriniz aksırıp ‘Elhamdüllillah’ dediğinde ‘Yerhamükellâh’ demek onu işiten her Müslüman üzerinde bir haktır.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)
Hicrî:   11 Muharrem 1439  Fazilet Takvimi 

AKSIRANA ‘YERHAMÜKELLÂH’ DEMEK MÜSTEHAPTIR


Teşmît: Bir kimsenin doğru yolda olması için duâ etmektir. Aksıran “Elhamdülillâh” der, onu işiten de “Yerhamükellâh” diye duâ eder. Bu müstehaptır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: “Biriniz aksırdığı vakit ‘elhamdülillâh' desin. Din kardeşi veya arkadaşı ona ‘yerhamükellâh' desin. O da ‘Yehdîkümüllâhü ve yuslihu bâleküm' desin.” (Allah size hidâyet versin ve hâlinizi ıslâh etsin) (S. Buhârî)
Resûlullah Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular ki:
“Müslümanın Müslüman üzerindeki hakkı altıdır: Ona rastladığın vakit selâm ver. Seni dâvet ederse git. Senden nasîhat isterse nasîhat et. Aksırır ve ‘Elhamdülillâh’ derse ‘Yerhamükellah' de. Hastalanırsa kendisini ziyâret et. Ölürse cenâzesinde bulun.” (S. Müslim)
Aksıran kimse ‘Elhamdülillâh' demezse ona ‘Yerhamükellâh' denilmez. Ebû Mûsâ el-Eş'arî, Resûlullah (sallallâhü aleyhi ve sellem) Efendimizden şöyle işittiğini söyledi:
“Biriniz aksırır ve ‘Elhamdülillâh' derse ona ‘Yerhamükellâh' diyerek mukâbelede bulununuz. Eğer Allâh'a hamdetmezse mukâbelede bulunmayınız.” (S. Müslim) (Selamet Yolları, Fazilet Neşriyat)
SAĞLIĞIMIZ: Bazı Hatalı Alışkanlıklar!
•    İçinde demir vitamini olan yiyecekler kalsiyumlu gıdalar ile beraber yenilmemelidir.
Mesela: Süt ve yoğurtta bulunan kalsiyum, pekmezdeki demirin vücuda alınmasını azalttığı için yoğurt veya süte pekmez karıştırılmamalıdır. Ispanak gibi demir vitamini bulunan sebzeler de yoğurtla yenilmemelidir.
•    Kaynar süte veya çaya konulan balın protein, mineral ve enzimleri kaybolur. Bal konulacak su, çay ve süt ılık olmalıdır.
Hicrî:   11 Muharrem 1439  Fazilet Takvimi 


ALLAH’TAN KORKANDAN HER ŞEY KORKAR”



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ بَكَى مِنْ خَشْيَةِ اللهِ غَفَرَ اللهُ لَهُ. (كنز)
رسول الله أفندمز محمد مصطفى ( صلى الله عليه وسلم ) بيوردولر   ."   الله قورقوسون دان آغلايان كمسي الله تعالى باغشلر ."

Resûlullah Efendimiz Muhammed Mustafa (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Allah korkusundan ağlayan kimseyi Allâhü Teâlâ bağışlar.” 
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü’l-Ummâl)
Hicrî:   07 Muharrem 1439  Fazilet Takvimi 

“ALLAH’TAN KORKANDAN HER ŞEY KORKAR”


Tâbiînin büyüklerinden Hasan-ı Basrî Hazretleri, Irak valisi Ömer bin Hübeyre'ye şöyle nasîhat etti:
“Ey Ömer bin Hübeyre! Eğer sen Allâhü Teâlâ'dan korkarsan, o seni korktuğun her kimseden korur. Korktuğun kimseler ise seni Allâhü Teâlâ'dan aslâ koruyamazlar.
Ey Ömer! Ben bu ümmetin en büyükleri olan Ashâb-ı Kirâm Efendilerimizden nicelerine yetiştim. Vallâhi dünyâ bütün varlığı ile kendilerine yöneldiği halde onlar dünyâdan kaçıyorlardı. Hâlbuki siz dünyâyı, dünyanın onları istediği gibi istiyorsunuz, dünyâ da onların kendisinden kaçtığı gibi sizden kaçıyor.
Ey Ömer! Ben seni Allâhü Teâlâ'nın seni korkuttuğu bir makâm (kıyâmet günü Cenâb-ı Hakk'ın huzurunda hesâb vermek için duracağın gün) ile korkutuyorum! O günü aslâ hatırından çıkarma!
Ey Ömer! Eğer sen Allâhü Teâlâ'ya itâat edersen, seni insanların şerlerinden muhâfaza eder. Eğer sen Allâhü Teâlâ'ya isyânda insanlarla birlikte olursan, Cenâb-ı Hak seni insanlara havâle eder, onlar ise sana asla acımazlar." (Nahvü’l-Kulûb, İmâm Kuşeyrî)

MUTFAĞIMIZ: Aşure

Malzemeler: 1 kg döğme buğday, 2 kg şeker, yarım kg nohut, yarım kg kuru fasulye, yarım kg kuru üzüm, 1 su bardağı pirinç, 1 su bardağı ince doğranmış kuru incir, 1 su bardağı ince doğranmış kuru kayısı, 3 tane ince doğranmış elma, 1 su bardağı ceviz, 1 su bardağı nar, biraz tarçın, 1 su bardağı fındık, 1 paket çam fıstığı, 1 paket kuş üzümü.
Yapılışı: Buğday akşamdan pişirilir. Nohut, kuru fasulye, kuru üzüm akşamdan ıslatılır. Ertesi gün ayrı ayrı haşlanır suları süzülür. Bütün malzeme büyük bir tencerede karıştırılır, aşurenin kıvamına göre su ilâve edilir.
Kaynamaya başlayınca incir, kayısı, elma ve şeker katılır ve bal rengine gelinceye kadar pişirildikten sonra aşure bekletilmeden kâselere boşaltılıp üzeri ceviz, fındık, nar, fıstık ve tarçınla süslenir.
Bu malzemeden takriben 40-50 kişilik aşure çıkar.
Hicrî:   07 Muharrem 1439  Fazilet Takvimi