Allâhü Teâlâ buyurdu ki:
وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَائِثَ
"...(o peygamber) Onlar için bütün o
tayyibatı; temiz, hoş şeylerin hepsini onlara helal kılar ve maddi ve
manevi habis; murdar şeylerin hepsini üzerlerine haram kılar."
(A
'rafsûresi, âyet 157)
Hicrî:19 Muharrem 1435
•Fazilet Takvimi
HARAM VE ŞÜPHELİ ŞEYLERE DİKKAT
Allâhü Teâlâ buyurdu ki:
وَيُحِلُّ
لَهُمُ الطَّيِّبَاتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيْهِمُ الْخَبَائِثَ
"...(o
peygamber) Onlar için bütün o tayyibatı; temiz, hoş şeylerin hepsini onlara
helal kılar ve maddi ve manevi habis; murdar şeylerin hepsini üzerlerine haram
kılar."
(A 'rafsûresi, âyet 157)
يَا اَيُّهَا
النَّاسُ كُلُوا مِمَّا فِى الْاَرْضِ حَلَالًا طَيِّبًا
"Ey insanlar, bütün
yeryüzünde bulunan şeylerden helal, tertemiz olanlarını yiyiniz. "
(Bakara sûresi, âyet 168)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
"Bir kimse on akçeye bir elbise alsa, o on
akçenin bir akçesi haram olsa, o elbise o kişinin üstünde kaldığı müddetçe
kıldığı namaz kabul olunmaz." buyurdular.
(Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
Abdullah bin Ömer (r.anhümâ):
"Namaz kılmaktan yay gibi, oruç tutmaktan çöp gibi kalsanız da, haram ve şüpheli şeylerden kaçınmazsanız, Allah o ibadetleri kabul etmez." buyurmuşlardır.
(Ruhu 'l-Beyan)
İmam-ı Rabbanî (k.s.) Mektûbât-ı
Şerife'de buyurdular:
فَكَانَ مَدَارُ
النَّجَاةِ عَلٰى جُزْأَيْنِ: اِمْتِثَالِ اْلأَوَامِر، وَاْلإِنْتِهَاءِ عَنِ الْمَنَاهِي. وَمُعْظَمُ
هَذَيْن الْجُزْأَيْنِ هُوَ الْجُزْءُ اْلأَخِيرُ الْمُعَبَّرُ عَنْهُ بِالْوَرَعِ
وَالتَّقْوَى
"Kurtuluşun temeli iki şey
üzerinedir: Emirlere sarılmak ve nehiylerden kaçınmak. Bu iki şeyden daha mühim
olanı da kendisinden verâ ve takva diye tabir olunan son cüzdür. Yani,
nehyedilen, yasaklanan şeylerden kaçınmaktır.
Haramlardan kaçınmak iki kısımdır.
Haramlardan kaçınmak iki kısımdır.
قِسْمٌ
يَتَعَلَّقُ بِحُقُوقِ اللّٰهِ
سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى، وَقِسْمٌ يَتَعَلَّقُ بِحُقُوقِ
الْعِبَادِ
1- Allâhü Teâlâ'nın hakları ile
alakalı kısım,
2- Kulların hakları
ile alakalı kısım.
وَرِعَايَةُ
الْقِسْمِ الثَّانِي أَهَمُّ مِنْ رِعَايَةِ الْقِسْمِ اْلأَوَّل، فَإِنَّ الْحَقَّ
سُبْحَانَهُ غَنِيٌّ عَلٰى اْلإِطْلاَقِ وَأَرْحَمُ الرَّاحِمِينَ، وَالْعِبَادُ
فُقَرَاءُ مُحْتَاجُونَ وَبُخَلاَءُ وَلِئَامٌ بِالذَّاتِ. قَالَ رَسُولُ
اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
İkinci kısma riayet birinci kısma
riayetten daha mühimdir. Zira Cenâb-ı Hak mutlak zengindir, merhamet edenlerin
en merhametlisidir. Kullar ise fakir, muhtaç ve cimridirler.
Resûlüllah
Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"مَنْ كَانَتْ لَهُ مَظْلِمَةٌ ِلأَخِيهِ مِنْ عِرْضِهِ أَوْ شَيْءٍ فَلْيَتَحَلَّلْهُ مِنْهُ الْيَوْمَ قَبْلَ أَنْ لاَ يَكُونَ دِينَارٌ وَلاَ دِرْهَمٌ
"مَنْ كَانَتْ لَهُ مَظْلِمَةٌ ِلأَخِيهِ مِنْ عِرْضِهِ أَوْ شَيْءٍ فَلْيَتَحَلَّلْهُ مِنْهُ الْيَوْمَ قَبْلَ أَنْ لاَ يَكُونَ دِينَارٌ وَلاَ دِرْهَمٌ
"Her kimin üzerinde,
kardeşine karşı nâmusundan veya başka şeyden dolayı bir haksızlık bulunursa,
dînâr ve dirhemin olmadığı yere varmadan önce, bugünden helalleşsin.
وَإِنْ كَانَ لَهُ عَمَلٌ صَالِحٌ أُخِذَ مِنْهُ بِقَدْرِ مَظْلِمَتِهِ
وَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ حَسَنَاتٌ أُخِذَ مِنْ سَيِّئَاتِ صَاحِبِهِ فَحُمِلَ
عَلَيْهِ
(Helalleşmeden giderse) Eğer onun
sâlih ameli varsa zulmettiği kadar o amelinden alınır. (Zulmettiği kimseye
verilir) Eğer iyilikleri yoksa zulmettiği kişinin kötülüklerinden alınır ve
zulmedene yüklenir."
(İmam-ı Rabânî, Mektûbât, c. 1,
M. 76)
Hicrî:19 Muharrem 1435
•Fazilet Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder