قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : اِنَّ الَّذِينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَاَخْبَتُٓوا اِلٰى رَبِّهِمْ اُولٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ. (سورة هود، ٢٣)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : محقق إيمان أديب صالح عمللرده بولونانلر و ربلرينه أدب و تواضو إيله إطاعت أدنلر ، إشده شبهسز كى اونلر جنتلكلردر . اونلر ، اوراده أبديا قالاجقلردر . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen- :Muhakkak iman edip sâlih amellerde bulunanlar ve Rablerine edep ve tevâzu ile itaat edenler, işte şüphesiz ki onlar Cennetliklerdir. Onlar, orada ebediyen kalacaklardır.”
(Hûd Sûresi, âyet 23)
Hicrî: 07 Zilkâde 1446 Fazilet Takvim
ALLÂHÜ TEÂLÂ’DAN KORKMAK
Mümin, en çok, Allâhü Teâlâ’dan korkar. Zira mümin, bedenine şiddetli hastalıklar, başına çeşitli musîbetler geldiğinde bunun, Allâh’tan olduğunu bilir ve ona razı olur. Gizli yahut aşikâr -hâşâ- “Ey Rabb’im, bana ne kötü şey verdin.” demez, böyle bir şeyi kalbinden de geçirmez. Bu hâller, ancak onun, Rabb’ini zikrini, ona sığınmasını artırır. Hâlbuki dünya sultanlarından biri tarafından başına bunun binde biri kadar bir sıkıntı gelse, hemen güvendiği kimselerin yanında o sultanın zulmünden, kötülüğünden bahseder durur.
Mümin; gece ve gündüz, gizli ve aşikâr her işinde Rabb’inin kendisini gördüğünü bildiğinden ona göre hareket eder. Nitekim soğuk bir gecede cünüp olsa, onca meşakkate rağmen kalkar, guslünü alır. Hâlbuki onun başına gelen hâli, Allah’tan başkası bilmemektedir. O, sırf Allah’tan korktuğu için böyle yapar. Yine kavurucu sıcak günlerde bile olsa orucunu tutar. Allah yolunda başına gelen her türlü sıkıntıya göğüs gerer. O, bunları yaparken yanında kimse yoktur. Hâlbuki bir sultandan sadece yanında iken çekinir, ondan ayrıldığında aslâ bir korkusu kalmaz. Bundan anlaşılacağı üzere mümin en çok, Allah’tan korkar.
ALLAH DOSTLARININ TEVECCÜHÜNÜ KAZANMAK
Ferîdüddîn Attâr (rah.), Mantıku’t-Tayr isimli eserinde şöyle yazmıştır:
Kuşlardan birisi, bir gün Hüdhüd kuşuna şöyle sordu:
“Sen ne sebeple, Cenâb-ı Hakk’a bizden daha yakın oldun? Hâlbuki görünürde bizden bir farkın yoktur.”
Hüdhüd şu cevabı verdi: “Ben bu makama, ne altın ne gümüşle, ne de sadece kendi tâatim sebebiyle nâil oldum. Sırf Süleyman aleyhisselâm’ın himmetli bir nazarının bana isabet eylemesi sebebiyle bu devlete nâil oldum. Bunun için ömrü, Mevlâ’ya tâat ile geçirmeli ki Süleyman aleyhisselâm gibi büyük bir zâtın nazarına nâil olunabilsin. Kul, Hak Teâlâ’nın dergâhında kabule ancak böyle lâyık olur.”
Hicrî: 07 Zilkâde 1446 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder