عَنْ أَبِي طَلْحَةَ رَضِىَ اللهُ عَنْهُ : أَنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ضَحَّى بِكَبْشَيْنِ أَمْلَحَيْنِ فَقَالَ عِنْدَ الْأَوَّلِ: عَنْ مُحَمَّدٍ وَآلِ مُحَمَّدٍ وَقَالَ عِنْدَ الثَّانِي: عَمَّنْ آمَنَ بِي وَصَدَّقَنِي مِنْ أُمَّتِي. (طب)
أبو طلحه رضى الله عنه دان شويله روايت اولندى : بيغمبر أفنديمز صلى الله عليه وسلم إيكى آلاجه قوج قربان أتدى برينجسنده ‘‘ بو ، محمد و أهلى بيتى آدينه در ’’ ؛ ديكرنده ، ‘‘ بو ده أمتمدن بانه إيمان أدن و بنى تصديق أدنلر آدينه در ’’ بيوردولر . "
Ebû Talhâ radıyallâhü anh’ten şöyle rivâyet olundu: “Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem, iki alaca koç kurban etti. Birincisinde “Bu, Muhammed ve Ehl-i Beyti adınadır”; diğerinde, “Bu da ümmetimden bana iman eden ve beni tasdik edenler adınadır” buyurdular.
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
Hicrî: 25 Zilkâde 1446 Fazilet Takvim
KİŞİ HANGİ KURBANDAN YİYEMEZ?
Kişi, nezrettiği (adadığı) kurbandan kendisi yiyemez. Usûlünün (yani, ana-babası, dedeleri ve ninelerinin), fürû‘unun (yani çocukları ve torunlarının), aile ve akrabalarından, nafakası üzerine lâzım olanların da yemesi câiz değildir. Gayrimüslimlere ve zenginlere yedirmek de câiz olmaz. Yedirilirse o yedirdiği miktarın bedelini, fakirlere tasadduk etmek lâzım gelir.
Kişinin hayatta iken yaptığı vasiyeti üzerine, öldükten sonra malının üçte birinden kesilen kurbanı, vârisleri yiyemezler, zenginlere de yediremezler; onu fakirlere verirler. Fakat vârisler, kendi mallarından ölen kimse adına kestikleri kurbandan yiyebilir ve başkasına da yedirebilir. Zira bir kimse kurban kesse ve sevabını, vefat eden kimseye bağışlasa, kendi kurbanı gibi yer ve başkasına da yedirir.
KALP VE BEDENİN MUHTAÇ OLDUĞU ŞEYLER
Bedenin dünyada üç şeye ihtiyacı vardır; yiyecek, giyecek ve içinde yaşayacağı bir ev. Bedenin bu üç hakkını ve bunların gereklerini kifayet miktarı vermek gerekir ki, beden korunmuş olsun. İrfan yolunun yolcusu da, her zaman kalbini kötü huylardan temizlemeye gayret edip güzel huylar ile süslemeye itina göstermelidir. Kalplerin gıdası olan marifet ve muhabbet ile gıdalanıp ruhu hayat bulur.
Bedenin gıdası, gereğinden fazla alınırsa bedene zarardır. Fakat kalbin gıdası ne kadar fazla olursa o kadar faydalı ve güzeldir. Çünkü Hak Teâlâ, bütün dünyayı insan için, insanı da kendi marifet ve muhabbeti için yaratmıştır. Şu hâlde, nefsini bilmek suretiyle kendi Rabb’ini bilen ve yaratılış gayesine uygun bir şekilde ömrünü geçiren bir kimse Allâhü Teâlâ indinde, bitip tükenmeyen bir devlete ermiştir. Fakat kendi nefsini bilmediği için, Allâhü Teâlâ’dan habersiz olan gafil, onun muhabbetinden mahrum olur. Gelip geçici suretlere yönelip meylederek onların muhabbetleriyle dolar. Değerli ömrünün vakitlerini boşa harcayıp Cenâb-ı Hakk’ın gazabına uğrar. İnsaf edelim ki Hak Teâlâ, herkese merhametiyle muamele ederken, ona can u gönülden meyil ve muhabbet etmeyen, acaba nasıl bir insan olabilir?
“O (Allah) onları sever, onlar da Allâh’ı severler” (Mâide Sûresi, âyet 54) müjdesini unutmayalım. Onun rızası yolunda can u gönülden gayret gösterelim.
Hicrî: 25 Zilkâde 1446 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder