قَالَ أَصْحَابُ رَسُولِ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : يَا رَسُولَ اللهِ مَا هَذِهِ الْأَضَاحِيُّ؟ قَالَ: سُنَّةُ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ، قَالُوا: فَمَا لَنَا فِيهَا يَا رَسُولَ اللهِ؟ قَالَ: بِكُلِّ شَعْرَةٍ حَسَنَةٌ. (هـ)
رسول الله صلى الله عليه و سلم ، يك آصحابى : بيغمبر أفنديمز صلى الله عليه وسلم إيكى آلاجه قوج قربان أتدى برينجسنده ‘‘ بو ، محمد و أهلى بيتى آدينه در ’’ ؛ ديكرنده ، ‘‘ بو ده أمتمدن بانه إيمان أدن و بنى تصديق أدنلر آدينه در ’’ بيوردولر . "
Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem’in Ashâb’ı:: “Yâ Resûlallah! Bu kurbanlar nedir?’ diye suâl ettiler. Peygamberimiz (s.a.v.), “Babanız İbrahim (aleyhisselâm)’dan gelen dînî bir vecîbedir.” buyurdular. ‘Yâ Resûlallah! Kurbanda bize ne sevap vardır?’ dediler. “Her bir kılı için bir hasene vardır.” buyurdular.
(Sünen-i İbn-i Mâce)
Hicrî: 26 Zilkâde 1446 Fazilet Takvim
HANGİ HAYVANLAR KURBAN OLMAZ?
Bir veya iki gözü kör, çok zayıf, kesileceği yere gitmeye kudreti olmayan, yani hiç yürüyemeyen hayvanları kurban etmek câiz olmaz.
Dişsiz hayvanı kurban etmek câiz değildir. Eğer dişlerinin çoğu var ise kerâhetle câizdir. Lâkin dişsiz hayvan, dişli hayvan gibi yayılıp karnını doyurur ise câiz olur.
Kuyruğu kesilmiş veya doğuştan kuyruğu olmayan hayvan, kurban olmaz.
Kulağının biri, dibinden kesilen yahut doğduğunda bir kulağı olmayan veya boynuzlarından biri veya ikisi kökünden kırılmış olan veya burnu kesik olan hayvanı kurban etmek câiz olmaz.
FRANSIZ BİR DOKTORUN TESPİTLERİ
Bir Fransız doktor, İstanbul’da yıllarca kalıp birçok tetkiklerde bulunduktan sonra iki ciltlik bir eser neşretmiştir. 1836 yılında Paris’te basılan bu eserde şu mühim tespitler yer alır:
İslâm dini, kardeşliği ve dâima kardeşçe geçinmeyi tavsiye etmektedir. İsrafı yasaklayıp kanaati düstur edindirmiş, şarap gibi sarhoş edici içkileri, her türlü hevâ oyunlarını menetmiş, kadınların evlerinde çocukların terbiyesi ve ev işleri ile meşgul olmalarını, sokağa da örtülü çıkmalarını emretmiştir. Bu vesileyle de cemiyet hayatı için hiç hayırlı olmayan temâyülleri mümkün olduğu kadar imha etmiştir. İşte bundan dolayı İstanbul’un en hareketli sokakları ve en kalabalık mahalleleri, gündüz az gürültülü olur, güneş battıktan biraz sonra da derin bir ıssızlık içinde kalır.
Bir Müslüman’ın diğer bir Müslüman’a hiddetle baktığı nadir görülür; kötü söz söylediği, yakasına yapıştığı ve dayak attığı ise hiç görülmez.
İhtiyarlığın, bizde eski zamanlarda hâiz olduğu nüfûz ve tesir, Müslümanlar arasında hâlâ devam etmektedir. Sakalları ağarmış bir ihtiyar, bir galeyanı, taşkınlığı birkaç atasözü ve bir iki âyet-i kerîme îrâdıyla derhâl yatıştırıp rezalete nihayet verebilir. Düello ve intiharın ne olduğu bilinmez. Avrupa’nın bazı şehirlerinde çok büyük polis kuvvetleri bulunduğu hâlde, cinayetleri önleyip canileri yakalamaya kâfi gelmemesine mukabil, İstanbul’da polisin hemen hiçbir işi yok gibidir.
Hicrî: 26 Zilkâde 1446 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder