قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَرْبَعَةٌ مِنَ الشَّقَاءِ جُمُودُ الْعَيْنِ وَقَسَاءُ الْقَلْبِ وَطُولُ الْأَمَلِ وَالْحِرْصُ عَلَى الدُّنْيَا. (ز)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : دورت شى شكايت دندر ( آخرت بدباحليغنيك علامتلرندندر ) ؛ كوزلريك قوروماسى ( الله قورقوسوندان آغلاياماماسى ) ، قلبيك قاطلاشماسى ، طولى أمل ( صونى كلمز دنيا آرضوسو ) و دنيايه قارشى حرصلى اولمق . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Dört şey şekâvettendir (âhiret bedbahtlığının alâmetlerindendir); gözlerin kuruması (Allah korkusundan ağlayamaması), kalbin katılaşması, tûl-i emel (sonu gelmez dünya arzusu) ve dünyaya karşı hırslı olmak.”
(Müsnedü’l-Bezzâr)
Hicrî: 20 Zilkâde 1446 Fazilet Takvim
KALBİ MUHAFAZA ETMEK
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, Marifetnâme kitabında, kalbi korumanın ehemmiyetini şöyle bildirmektedir:
Dünyada insan iki şeye muhtaçtır. Onlardan biri, bedenini helâk olmaktan koruyup selâmete erdirmektir. Diğeri, kalbini helâkten koruyup (manevî) gıdasını vermektir.
Kalbin gıdası, Mevlâ’nın muhabbet ve marifetini elde etmektir. Çünkü kalbin ihyâsı, Rabb’ini; yaratıcısını bilip bulması, ona candan yönelip muhabbet etmesiyledir. Kalbin helâk olması ise yaratıcısından gafil, habersiz olması ve mâsivâya (Allah’tan gayrı şeylere) meyletmesidir. Nefsin hevâsına (gayrimeşrû arzularına) uyup dünyaya kapılmasıdır.
Beden, kalbin kalıbı ve zarfı olduğu için onu dahi korumak lâzımdır. Fakat asıl olan ve kendisine hizmet edilmesi gereken, kalptir (gönüldür). Beden ise ikinci derecededir ve hizmetçidir. Nitekim hacıların hac yolunda bineği deve olduğu gibi, kalbin bineği de bedendir. Hacının develerine yem ve su verip tımarlarını yapması, hızlı sürmeyip onlara iyi bakması gerekir. Bu sayede o develer üzerinde, huzur içinde, gideceği yere varır. Aynı şekilde irfân yolunun yolcusu da başta temizliğe riâyet edip yeme-içmede ve uykuda orta bir yol üzere olup bedeninin hakkını vererek onu gözetmelidir. Böylece vücudunun sıhhatiyle kalbi, zevk ve huzur içinde kavuşmak istediği yere, Cenâb-ı Hakk’ın rızasına, yüksek manevî derecelere ulaşabilsin.
Yine hac yolcusu, yolu bırakıp da gece gündüz sadece devesinin hizmetiyle meşgul olursa, Kâbe’ye ulaşamaz. Ebediyen hasret ve pişmanlık içinde kalır. Bunun gibi irfân yolunun yolcusu da ömrünü sadece bedeninin ve nefsinin zevkleri peşinde harcarsa; yeme-içmede, uyumada, giyinmede, evlenmede ve ev edinmede, nefsin ihtiyacından fazla hazlara yönelirse hakkın marifetine vâsıl olamaz.
Hicrî: 20 Zilkâde 1446 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder