4 Şubat 2025 Salı

HER İNSAN, ALLÂH’IN BİR OLDUĞUNU BİLİP TASDİK ETMEKLE MÜKELLEFTİR


 

قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : ذٰلِكُمُ اللّٰهُ رَبُّكُمْ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ خَالِقُ كُلِّ شَىْءٍ فَاعْبُدُوهُ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَىْءٍ وَكِيلٌ. (سورة الانعام، ١٠٢)

الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : إشته ( شو كمال صفتلرله موسوف اولان ) ربينز الله در . اوندان باشقه إله يوقدر . هر شئ ياراطان اودور . او حالده اونه عبادت و قللق أديك . او هر شى أؤزرينه وكلدر ( هر حصوصده و هر شيده اونه إتمات و توكل اولونور ) . "

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen: İşte (şu kemal sıfatlarla mevsuf olan) Rabb’iniz Allah’tır. Ondan başka ilâh yoktur. Her şeyi yaratan odur. O hâlde ona ibadet ve kulluk edin. O, her şey üzerine vekildir (her husûsta ve her şeyde ona itimat ve tevekkül olunur).”

(En’âm Sûresi, âyet 102)

Hicrî:  05  Receb    1446  Fazilet Takvim

 

 

HER İNSAN, ALLÂH’IN BİR OLDUĞUNU BİLİP TASDİK ETMEKLE MÜKELLEFTİR

 

Allâhü Teâlâ, İsrâ Sûresi’nin 15. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Kim doğru yola giderse (hidayet yolunu takip ederse) ancak kendisi için doğru yola gitmiş olur (kendisi hidayete erer) ve her kim sapıtırsa (dalâlete düşerse) ancak kendi aleyhine sapıtmış bulunur. Ve hiç bir günahkâr kimse başkasının günahını yüklenmez. Ve biz, bir Resul gönderinceye kadar kimseye azâp edici değiliz.” buyurmaktadır.

Bu âyet-i kerîme, insanların bir mazeret beyan etmelerine mahal bırakmayıp her birinin işlediği amellerinden mesul olacağını ihtar buyuruyor. Herkesin, kendi doğru veya yanlış hareketine göre mükâfat ve ceza göreceğini beyan ediyor. Resul gönderilince, hidayet ve dalâlet tebliğ edilmiş bulunur. Fakat onu kabul edip etmemek, herkesin kendi boynuna, kendi iradesine bağlıdır. Yani, Allâhü Teâlâ tarafından hiçbir kavme vaktiyle bir peygamber gönderilmedikçe onlar, küfürlerinden dolayı dünyada topluca helâk edilmemiş, büsbütün mahvedilmemiştir.

Malumdur ki, beşeriyet tarihi boyunca her kavme bir peygamber gönderilmiş, sonra bütün insanlığa da Hâtemü’l-Mürselîn (Son Peygamber) Muhammed Mustafa (s.a.v.) Hazretleri gönderilmiştir. Onun şerîatı; tebliğ ettiği dinin hükümleri, kıyamete kadar bâkîdir. Onun şerîatının bütün hükümleri doğuda ve batıda yayılmış, bunlara dair binlerce kitap yazılmıştır. Artık hiçbir millet, İslâmiyet’ten haberdar olamadık diye kendisini mazur sayamaz. Her insan, Allâh’ın bir olduğunu bilip tasdik etmekle mükelleftir. Çünkü Allâhü Teâlâ’nın varlığına iman, fıtrat (yaratılış) gereğidir. Her insanın temiz fıtratı, yaratılışı, Allâh’ın varlığına şahitlik eder. Bir insan nerede bulunursa bulunsun, gözleri önünde parlayıp duran binlerce eşsiz eser, bir Hâlık-ı Azîm’in (Yüce Yaratıcı’nın) varlığını ispata kifayet eder.

Tefsîr-i Kebîr’de yazılı olduğu üzere insanlara, kâinatın yaratıcısının varlığını telkin etmek ve anlatmak bakımından akıl da bir nevi İlâhî bir delildir. Peygamberlerin nübüvvet ve risâletini tasdik için de akla ihtiyaç vardır.

meyveleri, ağaçların, kabuk çatlaklarına sıkıştırıp sonra da içlerini yemek gibi âdetleri de vardır.

Hicrî:  05  Receb 1446  Fazilet Takvim

 

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder