قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : اُدْعُ اِلٰى سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ اَحْسَنُ اِنَّ رَبَّكَ هُوَ اَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ وَهُوَ اَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ. (سورة النحل، 125)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : ( أى رسولم ) رب ينيك يولونه حكمت و كوزل نصيحت إيله دعوت أت و اونلرله أك كوزل بر سورتده مجادله ده بولون . محقق كى او سنيك رب يك ، يولندان سابانلر أك إي بلندر و او ، دوغرى يوله أرمش اولانلرى ده حقيله بلندر . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen: (Ey Resûl’üm) Rabb’inin yoluna hikmet ve güzel nasihat ile davet et ve onlarla en güzel bir sûrette mücadelede bulun. Muhakkak ki o senin Rabb’in, yolundan sapanları en iyi bilendir ve o, doğru yola ermiş olanları da hakkıyla bilendir.”
(Nahl Sûresi, âyet 125)
Hicrî: 15 Şâban 1446 Fazilet Takvim
ALLÂHÜ TEÂLÂ VE PEYGAMBERİ’NE DAVET
Âl-i İmrân Sûresi’nin 104. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Ve sizden hayra davet eden, iyiliği emreden, kötülükten nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte felâh bulanlar onlardır...” buyurulmuştur.
İyiliği emretmek ve kötülükten nehyetmek dinimizin mühim esaslarındandır. Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem: “(İnsanları) hidâyete (imana, itaate ve Allâh’ın nuruna) davet eden kimseye, kendisine uyanların sevabı kadar sevap verilir. Bu, onların sevabından da bir şey eksiltmez. Bir kimse (insanları) dalâlete (inkâra, isyana ve gaflete) çağırırsa kendisine tâbi olanların günahları kadar ona günah yazılır. Bu, tâbi olanların günahlarından da hiçbir şey eksiltmez.” buyurmuşlardır.
Biliniz ki Allâhü Teâlâ’ya, onun yoluna, dinine ve ona tâate insanları davet etmek peygamberlerin vasfıdır. Allâhü Teâlâ, kendilerine bunu emretmiş ve tavsiye buyurmuştur. Bildikleri ile amel eden âlimler, evliyalar ve sâlih zâtlar bu husûsta peygamberlerin vârisleridirler. O âlimler, insanları Cenâb-ı Hakk’ın yoluna ve ona itaate, sözleriyle, fiilleriyle büyük bir gayretle davet etmekten hiçbir zaman geri durmamışlardır. Peygamberler aleyhimüsselâm ve onlardan sonra hidâyete davet eden zâtlar, cahillerin ve kendilerine karşı gelenlerin verdikleri eziyetlere göğüs germişler, sabrederek sevabını sadece Allâhü Teâlâ’dan beklemişlerdir. Şu hâlde, Allâhü Teâlâ’nın dinine davet eden kimselerin son derece sabırlı, tahammülkâr, anlayışlı, yumuşak huylu ve müsâmahakâr olmaları gerekmektedir.
Allâhü Teâlâ’nın dinini bilen, peygamberleri örnek alıp onun yoluna davet eden âlimler, insanlara geçmişte Allâhü Teâlâ’nın insanları helâk ettiği günleri hatırlatmalı, dünyaya yönelip âhiretten gâfil olanlara Allâhü Teâlâ’nın üzerlerindeki haklarını bildirmelidir. Nitekim Allâhü Teâlâ Ahzâb Sûresi’nin 21. âyet-i kerîmesinde şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki sizin için Resûlullah’ta (yalnız sözlerinde değil bütün fiil ve hâllerinde) pek güzel bir örnek vardır...”
Hicrî: 15 Şâban 1446 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder