قَالَ
صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا كَانَ فِي آخِرِ
الزَّمَانِ لا بُدَّ لِلنَّاسِ فِيهَا مِنَ الدَّرَاهِمِ وَالدَّنَانِيرِ يُقِيمُ
الرَّجُلُ بِهَا دِينَهُ ودُنْيَاهُ.(طب)
"آحر زامانده انسانلره درهم و دينار ( يعنى زنكنلك ) لازم
در تاكى كشى بونلرله دينىنى ودنياسنى
آياقته طوطه بلسين ."
“Âhir zamanda insanlara, dirhem ve dinar (yani zenginlik)
lazımdır. Ta ki kişi bunlarla dinini ve dünyasını ayakta tutabilsin.”
(Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr)
Hicrî: 20 Şaban 1436 Fazilet
Takvimi
ZEKÂT VE SADAKANIN EN MAKBULÜ
Bakara Sûresi’nin 273. âyeti
لِلْفُقَرَاءِ الَّذٖينَ اُحْصِرُوا فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ لَا يَسْتَطٖيعُونَ ضَرْبًا فِى الْاَرْضِ يَحْسَبُهُمُ الْجَاهِلُ اَغْنِيَاءَ مِنَ التَّعَفُّفِ تَعْرِفُهُمْ بِسٖيمٰیهُمْ لَا يَسْپَلُونَ النَّاسَ اِلْحَافًا
âyetin tefsiri:
“Emir ve teşvik olunduğumuz infak ve sadakalar Allah yolunda tutulmuş, din uğrunda ilme, cihada kendini vakfetmiş, yeryüzünde şuraya buraya gidemeyen yani Allah yolunda meşgûliyetlerinden dolayı nafakalarını kazanmaya gücü olmayan fakirler içindir. Hallerini bilmeyen -iffetlerini muhafaza için tahammül edip istemeye tenezzül etmediklerinden- onları zengin zanneder. Sen onları nezâhetlerinden, sîmâlarından tanırsın. İnsanlardan istemezler. Hele, ısrar hiç etmezler.”
Bu âyet-i kerîme Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmuştur. Ashâb-ı Suffe dört yüz kişi kadar vardılar. Medine’de -meskenleri, akrabaları- hiçbir şeyleri yoktu. Dâimâ Kur’ân-ı Kerîm öğrenirler, Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) sohbetlerini dinleyerek istifâde ederler, bütün vakitlerini, ilim ve ibâdete ayırırlar, bir harb olursa giderlerdi. Bunlar Resûlullah’ın medresesinin kendilerini Allah yoluna vakfetmiş talebeleri idiler.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bir gün Ashâb-ı Suffe’nin başlarında durup hallerine bakmışlar, fakirliklerini, çektikleri zahmeti görmüşlerdi. Kalblerini ferahlandırmak için buyurdular ki:
“Ey Ashâb-ı Suffe! Size müjdeler olsun ki her kim şu sizin bulunduğunuz hal üzere ve bulunduğu halden râzı olarak bana kavuşursa o (âhirette) benim refiklerimden (arkadaşlarımdan)dir.”
Bu âyet-i kerîme Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmakla beraber hükmü umûmîdir. Allah rızası için nöbet bekleyen, Allah rızası için ilim öğrenen, Allah yolundaki hizmetlere Allah rızası için kendisini vakfeden ve bu halde malı mülkü olmayan, muhtaç olduğu halde nafakasını kazanmaya vakit bulamayan veya yetişemeyen Müslüman fakirler bu âyetin hükmüne girer.
Bunlar da infak ve sadakaların verileceği en güzel yerlerdir.
وَمَا تُنْفِقُوا مِنْ خَيْرٍ فَاِنَّ اللّٰهَ بِهٖ عَلٖيمٌ
Bilhassa bu yerlere herhangi bir hayır yaparsanız Allâhü Teâlâ muhakkak onu bilir, ecir ve mükâfâtını zâyi etmez.
Hicrî: 20 Şaban 1436 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder