Şeytan ve Nefs-i Emmâre
Şeytan
yeme ve içme sebebiyle Âdem oğluna musallat olur. İnsan ikisini (yeme ve
içmeyi) terk ettiği zaman, mide ve ferç şehvetini kestiği takdirde şeytan asla
kendisine müdâhele etme yolunu bulamaz. Şeytanı ıslâh etmenin yolu kişinin
midesine ve beline sahip olmasından geçer.
Amma
nefs-i emmâre'nin ıslâhının yolu vardır. Nefs-i emmârenin islah yolu, beş vakit
namazdır. Çünkü namazın farz olmasının sebebi nefsin ıslâhıdır. Zirâ namazda üç
tabaka lezzet vardır.
1-
Büyük Melik'in (Allah'ın) huzurunda el bağlamak,
2-
Onun için rükü'a varmak,
3-
Onun için secde etmek.
Nefis, hudû',
(boyun eğmek) huşû' ve tezellül (tevâzu) ile ıslah olur.
Şeytân-ı Merîd
Nuh
Aleyhisselâm, gemiden çıktığında, Şeytan aleyhilla'ne geldi. Nuh Aleyhisselâm,
ona sordu:
-"Ey
Allah'ın düşmanı! Âdem oğlunun hangi
ahlâkı, sana ve senin askerlerine, onları dalâlete sokmanızda ve helâk'a götürmenizde
en yardımcıdır." Şeytan:
-"Biz
Âdem oğlunun, Şahih (aşırı cimri) harîs (dünyaya düşkün), hasûd (kıskanç),
cebbâr (zorba) ve acûl (aceleci) gördüğümüz zaman, ona bir kere dokunuruz. Bu
ahlâklar birinde toplandığı zaman, biz onu "Şeytan merîd" diye isimlendiririz.
Çünkü bu kötü ahlâklar, şeytanların reisinin ahlâkıdır.
Şeytan ve Dünya Ehline
Haberde
rivâyet edildiğine göre: İblis aleyhilla'ne, her gün dünyayı ellerinin üzerine
kaldırır ve şöyle seslenir:
-"Kim
kendisi için zarar verip, fayda sağlamayan dünyayı satın alır?" Dünya ehli
olanlar:
-"Biz"
diye cevap verirler. Şeytan şöyle seslenir:
-"Acele
etmeyin! Gerçekten onun büyük kusuru vardır." Onlar:
-"Bir
sakıncası yoktur,"derler. Şeytan:
-"Dünyanın
değeri, altın ve gümüş değil; onun fiyatı cennette ki, nasibiniz
(makamınız)dır. Ben dünyayı dört şeye karşılık satın aldım: Allah'ın laneti,
Allah'ın gadabı, Allah'ın azabı ve Allah ile ilişkimi kesmek. Ben cenneti
bunların karşılığında sattım, cenneti verip, dünyayı satın aldım,"der.
Dünya ehli olanlar:
-"Bu
bizim için caizdir. Kabul ediyoruz," derler. Şeytan yine kendilerine:
-"Bu
alış verişte beni kârlı çıkarmanızı istiyorum. Bunun için söylediklerime
kalblerinizi açmanız ve ebediyen başka sözlere kulak asmamanızdır."der.
Onlar:
-"Evet!"
derler. Ve şeytanın sözlerini tutarlar. Bunun üzerine Şeytan şöyle der:
-"Ne
kötü bir ticâret!"
“Asla
ve temele kavuşan,
fâni cihandan ahd bütünlüğü ve bekâ
iste.
Zîrâ bu yaşlı sevgili bir damadın
gönlündedir
ve hiçbirine vefası yoktur.”
“Dünyaya
bel bağlanmaz ki,
O her birinde bir başkasınındır.
Dünyaya gönül bağlamak mutribler gibi
olmaktır.
Oynaşıp bırakır. Dünya senin bu aşkına
lâyık değildir.
Zîrâ o sevenlerin her birini bıraktı.
Yeni sevgililer peşinde.”
Şeytan Mü'minlerle Uğraşır
Efendimiz
(s.a.v.) Hazretlerine, şeytanın vesvesesi soruldu. Efendimiz (s.a.v.)
Hazretleri:
سُئِلَ النَّبـِيُّ صَلَّى
اللَّه عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنِ الْوَسْوَسَةِ فَقَالَ عَلَيْهِ السَّلام
السّارِقُ لاَ يَدْخُلُ بَيْتاً فِيهِ شَيْءٌ
فَذَلِكَ مَحْضُ اْلإِيمَانِ
-"Hırsız,
içinde bir şey olmayan eve girmez. İşte bu imanın tâ kendisidir."
Hazreti Ali bin Ebi Tâlib (r.a.) şöyle buyurdular:
"Bizimle ehli kitabın namazlarının arasındaki fark, şeytanın vesvesesidir.
Kâfirler, şeytana muvâfık amel işledikleri için, şeytan onların amellerinden el
çekmiştir. Mü'minler ise, şeytana muhâ-lefet ediyor ve onunla savaşıyorlar.
Muhârebe ise mûhâliflerle olur."
Hikâye (Şeytan)
Hikâye
olunduğuna göre; Horasân
ehlinden bir adam Irak tarafına doğru yola çıktı. Oradaki âlimlerin birine
gidip gelerek, dört bin hikmetli hadis öğrendi. Sonra da memleketine dönmek
için üstâzından izin istedi. Üstazı kendisine:
-"Sana
öğrendiğin hadislerden sonra çok hayırlı bir kelime öğreteceğim," dedi. O:
-"Nedir
o?"diye sordu: Üstazı:
-"Horasân’da
Şeytan olur mu?" diye sordu:
-"Evet!"dedi.
Hocası:
-"
Size vesvese verir mi?" diye sordu.
-"Evet!"
dedi. Hocası, sordu:
-"Onun
vesvesesine karşı ne yaparsınız?" diye sordu. Adam:
-"Onu
reddederiz," dedi. Hocası:
-"Eğer
ikinci defa vesvese verirse ne yaparsınız?" diye sordu. Hocası:
-"Eğer
Allah'ın düşmanı size eziyetlerde bulunur, sizi Allah'a itaatten meşgûl
ederse, onun vesvesesini reddetmekle
meşgûl olmayın. Şeytana karşı yabancının çoban köpeğine davrandığı gibi
davranın. Allah'a sığının. Çünkü şeytan, (Allah'ın) köpeklerinden bir köpektir,"dedi.
Cenâb-ı Allah, bizi ve sizi şeytanın hilelerinden ve şerrinden korusun.
[1] Vehb bin Münebbih: Büyük hadis âlimidir. Tabiîndendir. 645 (H. 24) tarihinde San’a da doğdu. İyi bir
eğitim gördü. San’a kadısı oldu. 737 (H. 124) tarihinde San’a da vefat etti.
[2] Hâfız-ı Şirâzî diye meşhûr olan bu büyük İslâm şâirinin asıl adı,
Şemseddin bin Kemâleddindir. 1318 (H.
720) yılında Şiraz’da doğdu. İyi bir eğitim gördü. Nakşıbendi yoluna mensûb
olan Hâfız Şirâzî hazretlerinin Tirmurlenk ile sohbetleri meşhurdur. Hâfız-ı
Şirâzî, “Divânı”nı büyük bir aşk ve heyecan ile yazdığı için Müfessir İsmail
Hakkı Bursevî hazretleri ondan nakiller yaptı. Hâfız Şirazî hazretleri, 1389
(H. 791) tarihinde Şiraz’da vefat etti.
[3] Sa’dî Şirazî (k.s.) hazretlerinin asıl adı, Müslühüddin Şeyh Sadî’dir.
1193 (H. 589) yılın da Şiraz da doğdu. İyi bir eğitim gördü. Abdülkadir Geylânî
hazretlerinin talebesi ve halifelerindendir. Büyük bir âlim ve evliyâydı.
Bostan ve sonra da yazmış olduğu Gülistan isimli eserleri dünya
şahâserlerindendir. Ruhu’l-beyân tefsiri, Bostan ve Gülistan’dan bir çok
beyitler almıştır. Şeyh Sadî hazretleri,
1292 (H.691) yılında Şiraz’da vefat etti.
Ruhul Beyan c. 1,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder