ÇOCUK HAKLARINDA MÜLKİYET MESELESİ
İnsanların birçoğu ergenlikten önce, bazıları da askerden
gelmeden çocuğun mal-mülk sahibi olamayacağını zanneder… Çocuğa mülkiyet
hakkı tanınmayınca diğer mali ibadetlerdeki hükmü de hatıra gelmiyor.
Dînî hassâsiyet sâhibi Müslümanların merak ettikleri meselelerden birisi de “İslam Hukuku’nda Çocukların Mülkiyet Hakkı Olup Olmadığı” meselesidir. Bu meselenin izahında birkaç cihet vardır. Evvela şunu bilmek lazımdır ki, çocuğun mülkiyet hakkı vardır. Bu hak, Usûl-i Fıkıh’ta insanın kendisiyle lehine ve aleyhine olan haklara ehil (sahip) olduğu “zimmet” diye tabir edilen bir vasfı vardır. İnsanın, doğumdan önce lehine olan hakları, doğumdan sonra da hem lehine hem de aleyhine olan hakları vardır.
Doğumdan önce lehine olan haklar: Vefat eden bir yakınının mirasından hak sahibi olması, kendisi için vasiyet edilebilmesi, nesebinin sabit olması gibi haklardır. Aleyhine olanlar ise; mesela velisi cenin için bir şey satın alsa cenin onu ödemekle mükellef olmaz. (1)
Buna göre çocuk daha ana rahmindeyken bile miras, hibe, vasiyet gibi yollarla bazı şeylere malik olduğu gibi doğumunda, sünnet merasiminde veya başka zamanlarda kendisine hibe edilen şeylere de malik olur. Bunlar o çocuğun mülküdür.
Çocuğun mülkünde annesi ve babası tasarrufta bulunabilir mi?
Bu mevzuda fıkıh kitaplarının tamamında, anne ve babanın muhtaç oldukları takdirde, çocuklarının mallarından ihtiyaç miktarı istifade edebilecekleri hususu kaydedilmektedir. Şöyle ki;
•”Bir kimse kendi borcunu küçük evladının malından ödeyebilir, kendi borcu için küçük evladının malını satabilir veya rehin verebilir. Ve muhtaç olursa onun malından ihtiyacı kadar yiyebilir ve bilahare ödemesi gerekmez.” (2)
•”Nikâh ve Sünnet düğünlerinde getirilen hediyeler, gelinlerden, çocuklardan veya bunların babalarından veya analarından hangisinin namına getirilmiş ise onun olur. Ve eğer kimin namına getirildiği bilinmezse mümkünse getirenlere sorulur. Bu hususta sözleri muteberdir. Çünkü temlik eden onlardır. Sorulması mümkün olmadığı takdirde ise bulundukları beldenin bu husustaki örf ve âdetine bakılır. Mesela: Sünnet cemiyetlerinde getirilen hediyeler, çocuklara layık şeyler ise onlara ait olur. Yalnız büyük erkeklere münasip şeylerse babalarına, kadınlara mahsus şeyler ise annelerine verilir.
Altın ve gümüş para, bardak, kaşık ve saat gibi erkeklere de kadınlara da layık olan şeyler olunca bakılır: Bunlar babanın akrabası tarafından getirilmiş ise babaya, annenin akrabası tarafından getirilmiş ise anneye verilir.
Eğer bundan farklı bir hükme delalet eden bir sebep veya vecih bulunursa o zaman ona göre hareket edilir. Müsafirlerin hariçten getirdikleri hediyeler hakkında da bu muamele cereyan eder.” (3)
Netice olarak, çocukların her yaşta mülkiyet hakkının gözetilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Mübah olduğu yerlerde ve ihtiyaç haricinde çocuğun malını gözetmek hem bir borç hem de bir haktır. Mülkiyet hakkı verilen çocuğun böylece mali ibadetleri yapması da kolaylaşır ve erken yaşta bu alışkanlığı kazanır.
“Rasulullah (s.a.v.) efendimizin “sen de malın da babana aittir” ifadesi şu manayadır: Baban ihtiyaç duyduğu zaman kendi malından alıyormuş gibi senin malından ihtiyacı kadarını alır. Eğer senin malın yoksa fakat çalışabiliyorsan, çalışıp onun nafakasını vermen lazımdır.” (4)
“Çocuğa hediye edilen şeylerden annesi ve babası muhtaç olmadığı müddetçe istifade edemezler. Bu mubah değildir. Hatta hediye edilen şey meyve gibi yenilebilecek şeylerden olsa dahi bazılarına göre anne babası yiyemez” (5) diyenler olmuştur. Fakat bu görüşte dahi “muhtaç olmadığı müddetçe” diye kayıt düşülerek istisna edilmiştir.
Ancak Hanefi Mezhebi’nin büyük İmamlarından, İmam-ı Muhammed Hazretlerinin de dahil olduğu bazı âlimlere göre anne babasının istifade etmesi mubahtır. (6) Netice olarak, her yaşta çocukların mülkiyet hakkının gözetilmesi anlaşılmaktadır. Mübah ve ihtiyaç olmayan durumların haricinde çocuğun malını gözetmek hem bir borç hem de bir haktır. Mülkiyet hakkı verilen çocuğun böylece diğer mali ibadetleri yapması da kolaylaşır ve çocuk erken yaşta bu alışkanlığı kazanır.
Dipnotlar:
Dînî hassâsiyet sâhibi Müslümanların merak ettikleri meselelerden birisi de “İslam Hukuku’nda Çocukların Mülkiyet Hakkı Olup Olmadığı” meselesidir. Bu meselenin izahında birkaç cihet vardır. Evvela şunu bilmek lazımdır ki, çocuğun mülkiyet hakkı vardır. Bu hak, Usûl-i Fıkıh’ta insanın kendisiyle lehine ve aleyhine olan haklara ehil (sahip) olduğu “zimmet” diye tabir edilen bir vasfı vardır. İnsanın, doğumdan önce lehine olan hakları, doğumdan sonra da hem lehine hem de aleyhine olan hakları vardır.
Doğumdan önce lehine olan haklar: Vefat eden bir yakınının mirasından hak sahibi olması, kendisi için vasiyet edilebilmesi, nesebinin sabit olması gibi haklardır. Aleyhine olanlar ise; mesela velisi cenin için bir şey satın alsa cenin onu ödemekle mükellef olmaz. (1)
Buna göre çocuk daha ana rahmindeyken bile miras, hibe, vasiyet gibi yollarla bazı şeylere malik olduğu gibi doğumunda, sünnet merasiminde veya başka zamanlarda kendisine hibe edilen şeylere de malik olur. Bunlar o çocuğun mülküdür.
Çocuğun mülkünde annesi ve babası tasarrufta bulunabilir mi?
Bu mevzuda fıkıh kitaplarının tamamında, anne ve babanın muhtaç oldukları takdirde, çocuklarının mallarından ihtiyaç miktarı istifade edebilecekleri hususu kaydedilmektedir. Şöyle ki;
•”Bir kimse kendi borcunu küçük evladının malından ödeyebilir, kendi borcu için küçük evladının malını satabilir veya rehin verebilir. Ve muhtaç olursa onun malından ihtiyacı kadar yiyebilir ve bilahare ödemesi gerekmez.” (2)
•”Nikâh ve Sünnet düğünlerinde getirilen hediyeler, gelinlerden, çocuklardan veya bunların babalarından veya analarından hangisinin namına getirilmiş ise onun olur. Ve eğer kimin namına getirildiği bilinmezse mümkünse getirenlere sorulur. Bu hususta sözleri muteberdir. Çünkü temlik eden onlardır. Sorulması mümkün olmadığı takdirde ise bulundukları beldenin bu husustaki örf ve âdetine bakılır. Mesela: Sünnet cemiyetlerinde getirilen hediyeler, çocuklara layık şeyler ise onlara ait olur. Yalnız büyük erkeklere münasip şeylerse babalarına, kadınlara mahsus şeyler ise annelerine verilir.
Altın ve gümüş para, bardak, kaşık ve saat gibi erkeklere de kadınlara da layık olan şeyler olunca bakılır: Bunlar babanın akrabası tarafından getirilmiş ise babaya, annenin akrabası tarafından getirilmiş ise anneye verilir.
Eğer bundan farklı bir hükme delalet eden bir sebep veya vecih bulunursa o zaman ona göre hareket edilir. Müsafirlerin hariçten getirdikleri hediyeler hakkında da bu muamele cereyan eder.” (3)
Netice olarak, çocukların her yaşta mülkiyet hakkının gözetilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Mübah olduğu yerlerde ve ihtiyaç haricinde çocuğun malını gözetmek hem bir borç hem de bir haktır. Mülkiyet hakkı verilen çocuğun böylece mali ibadetleri yapması da kolaylaşır ve erken yaşta bu alışkanlığı kazanır.
“Rasulullah (s.a.v.) efendimizin “sen de malın da babana aittir” ifadesi şu manayadır: Baban ihtiyaç duyduğu zaman kendi malından alıyormuş gibi senin malından ihtiyacı kadarını alır. Eğer senin malın yoksa fakat çalışabiliyorsan, çalışıp onun nafakasını vermen lazımdır.” (4)
“Çocuğa hediye edilen şeylerden annesi ve babası muhtaç olmadığı müddetçe istifade edemezler. Bu mubah değildir. Hatta hediye edilen şey meyve gibi yenilebilecek şeylerden olsa dahi bazılarına göre anne babası yiyemez” (5) diyenler olmuştur. Fakat bu görüşte dahi “muhtaç olmadığı müddetçe” diye kayıt düşülerek istisna edilmiştir.
Ancak Hanefi Mezhebi’nin büyük İmamlarından, İmam-ı Muhammed Hazretlerinin de dahil olduğu bazı âlimlere göre anne babasının istifade etmesi mubahtır. (6) Netice olarak, her yaşta çocukların mülkiyet hakkının gözetilmesi anlaşılmaktadır. Mübah ve ihtiyaç olmayan durumların haricinde çocuğun malını gözetmek hem bir borç hem de bir haktır. Mülkiyet hakkı verilen çocuğun böylece diğer mali ibadetleri yapması da kolaylaşır ve çocuk erken yaşta bu alışkanlığı kazanır.
Dipnotlar:
- Molla Hüsrev, Mir’âtul-Usul
- Hukuku İslamiye Kamusunda(cilt 5 191)
- Hukuk-i İslamiyye, c.5, s.191
- Avn’ül-Ma’bûd
- Hukuk-i İslamiyye, c.4, s.257 ; Fetâvâ-i Hindiyye
- Fetâvâ-i Hindiyye, Bahr-i Raik, Mecme’ul-Enhurİnsan ve Hayat Dergisi
İnsan ve Hayat Dergisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder