Ayasofya Bizans döneminde Ortodoks Kilisesi, İstanbul'un fethin (İstanbul) 857 1453, e kadar kilise olarak devam etti
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye dönüştürüldü
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanından bu yana ve şimdiye kadar
müze olarak kullanılmaktadır
Yeryüzündeki en önemli mabetlerden biri olan
Ayasofya ile ilgili birçok efsane anlatılır. Terler Direk'ten Ağlayan
Sütun'a, levhalardan kapısına, melek figürlerinden, Ağlyan Sütun'a kadar
Ayasofya'nın neredeyse her köşesiyle ilgili birçok efsane var. Bu
efsaneler insanlarda öyle yer etmiş ki, birçoğu gerçek sanılıyor. Dilden
dile söylenegelen, zaman zaman yazılı kaynaklara yansıyan bu efsaneler
Ayasofya Efsaneleri adıyla kitaplaştı.
Kubbesinin altında ne efsaneler gizli!
Ayasofya başlangıçta bir kilise olarak yapıldığı için ibadet yönü Kâbe'ye dönük değilmiş. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethedip Ayasofya'yı cami yaptıktan sonra bir gün Hızır Aleyhisselam Ayasofya'ya gelmiş. Bakmış ki kıble Mekke'ye doğru değil. Solda, arkada dört köşe olan, Terler Direk denilen üzeri bakırla kaplı mermer direğe parmağını sokup ve sütunu döndürmeye başlamış. Onun dönüşüyle birlikte bütün bina da Kâbe yönüne dönmekteymiş. Bina tam Kâbe yönüne döneceği sırada kadının biri Hızır'ı fark etmiş ve "Bakın hele şu Hızır'ın yaptığına!" diye çığlık atmış. Hızır bunun üzerine işini tam olarak bitirmeden gözden kaybolmuş. Rivayete göre bu yüzden Ayasofya tam olarak Kâbe yönüne dönük değilmiş.Çoğumuzun bildiği bu efsanede anlatılmak istenen aslında Ayasofya'nın İstanbul'un fethinden sonra artık "kilise" kimliğini kaybederek "cami" kimliğine kavuşması, yönünün yani "kaderi"nin fetihten sonra değişmesi. Ancak bugün bile Ayasofya'yı ziyaret eden pek çok insan "Terler Direk" denilen sütundaki deliğe başparmaklarını koyarak çevirir ve dilek diler.
Terler Direk'in sırrı
'Terler Direk' "Bu sütunun neden terlediğiyle ilgili hem Bizans döneminde hem de Osmanlı döneminde pek çok efsane teşekkül ettirilmiştir. Bizans döneminde anlatılanlara göre: Ayasofya yaptırılırken Aziz Georgios diye önemli bir Hıristiyan azizi vardır. Bu aziz insanların hastalıklarına elleriyle derman olmaktadır. Ayasofya'nın yapımı bittikten sonra bu aziz, Ayasofya'ya gelen insanlara yardımcı olmak maksadıyla iyileştirici güçlerini terleyen sütuna aktarmıştır. O günden sonra bu sütuna değen bütün hastalar şifa bulmuşlar. Osmanlı döneminde var olan efsaneye Seyahatname'sinde yer veren Evliya Çelebi'ye göre ise; Terler Direk'in temelinde tılsımlı bir definenin olduğu söylenir. Başka bir söylentide "Kalede kuşatılmış olan Yâvedûd Sultan'ın yakıcı âhının sıcaklığından hâlen terler" denmektedir. Bir söylentide ise "Hz. Risâlet'in tükürüğüyle yapılan harç bu sütunun altında karıldığı için hâlâ onun rutubeti etkisinden terler." denilmektedir.
Peygamberin tükürüğü ile ayakta duran kubbe
Hz. Muhammed doğduğunda Ayasofya'nın kubbesi yıkılır. Birçok kez tamir edilmeye çalışılır ama tamir edilemez. Hz. Hızır yaşlı bir şeyh kılığında rahiplere görünerek, "Eğer bu kubbeyi tamir etmek istiyorsanız Hz. Muhammed'in tükürüğünden alıp zemzem suyu ile birlikte kirece karıştırın, onunla kubbeyi tamir edin. Başka çare yoktur." der. Rahipler bu kişinin Hızır olduğunu anlar. Hemen yola çıkar. Rahipler Mekke'de Ebu Talib'e gidip isteklerini söyler. Hz. Muhammed rahiplerin ricalarını kabul eder. Hz. Peygamber onlara, onunla ayakta durup ümmetine nasip olsun diye dua eder. Rahipler tükürüğü zemzem suyu ile karıştırıp harç yaparak kubbeyi tamir eder. Kubbenin Resulullah'ın ağız suyu ile yapılan yerleri hâlâ aydınlıktır.Hz. İsa'nın kanayan ikonası
Ayasofya'da üzerinde Hz. İsa'nın tasviri olan bir ikona vardı. İnancına ters düştüğü için bir gün bir Yahudi bu ikonaya saldırmış ve elindeki hançerle delik deşik etmişti. Ancak bir anda ikonadan kan damladığını görünce korkmuş ve onu bir kuyuya atıp kaçmıştı. Ne var ki, kandan bir miktar elbisesine bulaşmıştı. Oradan geçmekte olan bir Hıristiyan durumundan şüphelendi. Sorgulandığında Yahudi suçunu ikonayı attığı su kuyusunu gösterdi. Söylendiğine göre kuyudan çıkarılan ikona hâlâ üzerindeki hançerle durmakta ve kanlar akmaya devam etmekteydi.Peygamberin tükürüğü ile ayakta duran kubbe
Hz. Muhammed doğduğunda Ayasofya'nın kubbesi yıkılır. Birçok kez tamir edilmeye çalışılır ama tamir edilemez. Hz. Hızır yaşlı bir şeyh kılığında rahiplere görünerek, "Eğer bu kubbeyi tamir etmek istiyorsanız Hz. Muhammed'in tükürüğünden alıp zemzem suyu ile birlikte kirece karıştırın, onunla kubbeyi tamir edin. Başka çare yoktur." der. Rahipler bu kişinin Hızır olduğunu anlar. Hemen yola çıkar. Rahipler Mekke'de Ebu Talib'e gidip isteklerini söyler. Hz. Muhammed rahiplerin ricalarını kabul eder. Hz. Peygamber onlara, onunla ayakta durup ümmetine nasip olsun diye dua eder. Rahipler tükürüğü zemzem suyu ile karıştırıp harç yaparak kubbeyi tamir eder. Kubbenin Resulullah'ın ağız suyu ile yapılan yerleri hâlâ aydınlıktır.Hz. İsa'nın kanayan ikonası
Ayasofya'da üzerinde Hz. İsa'nın tasviri olan bir ikona vardı. İnancına ters düştüğü için bir gün bir Yahudi bu ikonaya saldırmış ve elindeki hançerle delik deşik etmişti. Ancak bir anda ikonadan kan damladığını görünce korkmuş ve onu bir kuyuya atıp kaçmıştı. Ne var ki, kandan bir miktar elbisesine bulaşmıştı. Oradan geçmekte olan bir Hıristiyan durumundan şüphelendi. Sorgulandığında Yahudi suçunu ikonayı attığı su kuyusunu gösterdi. Söylendiğine göre kuyudan çıkarılan ikona hâlâ üzerindeki hançerle durmakta ve kanlar akmaya devam etmekteydi.Devlerin el izi
Ayasofya, devlerin Kaf Dağı'ndan çıkarıp getirdikleri sütunlar ve mermerlerle yapılmış. İnşaat sırasında devlerden biri mermer getirirken bu kutsal mabette benim bir izim kalsın diye mermere vurmuş. Vurduğu gibi elinin izi orada kalmış. O iz hâlâ Ayasofya'nın duvarındaki mermerde gözükür.
Hz.Hızır'ın Ayasofya'nın temelini yaptırması
Ayasofya inşa edilirken temeli kazılır, temel Ahırka-pı'ya ulaşınca temelden su çıkmaya başlar. Bunun üzerine ateş yakılarak kurşun eritilir. Eritilen kurşun temelin içine akıtılır. Bu kurşun 7 yıl temelde kalır. Hz. Hızır temelini attığı inşaatın sorumluluğunu üstlendiğinden Agnados adlı geometriden anlayan bir mimar, 40 bin işçi 3 bin usta ile inşaata başlar.
Ayasofya'nın temeli yapılırken yetmiş metre kazılmış. 70 metre temelin üzerine üçüncü Ayasofya yapılmış. Temeli daha iyi tutsun diye altın ve gümüşle temel atılmış. Çünkü Ayasofya'yı yapan kral o kadar zengin ve dindarmış ki hazine odası diye yaptırdığı yerin altına temeli sağlamlaştıracak bir şey bulamadıklarından altın ve gümüşleri gömmüş. Sonra olur ki savaş sırasında Ayasofya yıkılırsa binayı tekrar bunlarla yaparım diye düşünmüş.
بناء مسجد أيا صوفيا
Ayasofya'nın inşaatı 5 yıl kadar kısa bir sürede tamamlanmış. O dönemin şartlarında bu imkânsızmış. Ama imkânsız gibi görülen bu şey başarılmış. Çünkü Süleyman mabedinde olduğu gibi Ayasofya'nın inşaatında da binlerce, mimar, usta ve işçiyle beraber manevi işçiler ve cinler çalışmış.
Söylenenlere göre; Ayasofya inşa edilirken kimse düşüp yaralanmasın diye bir melek inşaat bitene kadar burada beklemiş.
Ayasofya'nın isim efsanesi
İmparator Justiniaus, bir gün Ayasofya'nın inşa sahasındayken, bu mabede ne isim vereceğini düşünür. O anda oradan geçmekte olan bir kişi inşaata bakar ve 'Ayasofya' der. İmparator bunu duyar ve mabedin ismi böylece konulmuş olur.
Nuh Peygamber'in gemisinin tahtalarından yapılan kapı
Tufandan beri Hz. Nuh'un gemisi Cudi Dağı üzerinde durmaktadır. İstanbul'un kurucusu Kral Vezendon'un zamanında kızı Ayasofya, binayı yaptırırken Hz. Hızır'ın işaret etmesiyle Nuh Peygamber'in gemisinin tahtalarını getirip Ayasofya'nın kutlu orta kapısını bu tahtalarla yapar. Evliya Çelebi'ye göre kapının üzerinde hâlâ gemi çivilerinin yerleri bellidir.
Ayasofya'nın kubbesinde bulunan kemikler
Ayasofya'nın kubbesi yapılacakken zamanın keşişleri padişaha, "Eğer bu kubbenin depremden zarar görmeden, kıyamete kadar ayakta kalmasını istiyorsan, tuğlaların arasına geçmiş peygamberlere ait kemikleri koymalısın." derler. Keşişlerin bu tavsiyesini tutan padişah Arap memleketinden geçmiş peygamberlerin kemiklerini bulup kubbeye koydurur.
Ey Süleyman seni yendim
Ayasofya'nın inşası bittiğinde Padişah buyurur. Gümüş tekerlekli altından bir arabaya binip mabede gelir. Mihrabın karşısında, "Ey Süleyman! Yendim seni." diye haykırır. Çünkü Süleyman Peygamber'den sonra kimse böyle bir bina yaptırmamıştır.
Kubbedeki melek resimleri
Kubbenin dört köşesinde birer melek resmi var. Efsaneye göre bu resimler, Cebrail, Azrail, Mikail ve İsrafil'i temsil eder. Hz. Muhabbed dünyaya gelince bu melek resimleri göbeklerindeki ağızlarından konuşur. Cebrail resmi doğuda olacak olayları, Mikail resmi batıdan gelecek düşmanı ve kıtlığı, İsrafil resmi kuzeyde olacakları ve Azrail resmi de dünyadaki tüm padişahların ölümünü haber verir. Hz. Peygamber'den sonra resimlerin tılsımı bozulur. a.pektas@zaman.com.tr
Kubbenin dört köşesinde birer melek resmi var. Efsaneye göre bu resimler, Cebrail, Azrail, Mikail ve İsrafil'i temsil eder. Hz. Muhabbed dünyaya gelince bu melek resimleri göbeklerindeki ağızlarından konuşur. Cebrail resmi doğuda olacak olayları, Mikail resmi batıdan gelecek düşmanı ve kıtlığı, İsrafil resmi kuzeyde olacakları ve Azrail resmi de dünyadaki tüm padişahların ölümünü haber verir. Hz. Peygamber'den sonra resimlerin tılsımı bozulur. a.pektas@zaman.com.tr
(آيا صوفيا)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder