17 Haziran 2012 Pazar

Osmanlı İdaresinde Tosya









Osmanlı İdaresinde Tosya





Tosya, 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından kesin olarak Osmanlı Topraklarına katılmıştır. Aslında Tosya, fiili olarak Celebi Mehmet (1423) zamanından itibaren Osmanlı idaresinde bulunuyordu. Fatih Sultan Mehmet'in Kastamonu'yu alması ile Batı Karadeniz bölgesindeki siyasi parçalanmışlık son bulmuş oldu.







 


Tosya'nın Osmanlı idari taksimatında yer alması 1461 yılından sonra olmalıdır. Başlangıçta, Rumeli ve Anadolu eyaleti olarak teşkilatlanan Osmanlı İmparatorluğunda Kastamonu, Anadolu eyaletinin merkezi olan Kütahya'ya bağlı idi. 'Paşa Sancağı' da denilen bu eyalet merkezlerinde Beylerbeyi otururdu ve taşra kuvvetlerinin başkomutanı , sancak yöneticilerinin amiri durumunda idi.

XVIII. yüzyılda Kastamonu, Anadolu eyaletine bağlı bir sancak merkezi idi. Ancak Kastamonu merkezinde sancak beyi oturmuyor, yerine vekil olarak tayin ettiği mütesellim onun görevlerini yerine getiriyordu.

1756 tarihinde Kastamonu'ya bağlı otuz üç kaza bulunmakta idi. H.1211-1217 (1796-1802) tarihleri arasında Tosya Şer'iyye sicilinden anlaşıldığına göre Tosya, Kastamonu'ya bağlı Çankırı sancağının bir kazası idi. Öyle Anlaşılıyor ki Tosya, daha sonraki idari düzenlemeler sonucunda Kastamonu'ya bağlanmıştır.

Osmanlı Devleti XIX. Yüzyılda taşra yönetiminde yeni düzenlemeler yaptı. Osmanlı Yönetiminde esas yönetim birimi olan sancak, Tanzimat tan sonra 'liva', eyaletlerde 'Vilayet' olmuştu.

1864 yılında çıkarılan vilayet nizamnamesi ile ülke yeniden yapılanmış idi. Vilayetlerde bir vali ve onun maiyyetinde diğer devlet görevlileri vardı.

1869 yılında yayınlanan vilayet salnamesine göre Kastamonu dört Sancaktan oluşmaktadır. Tosya bu salnameye göre Çankırı sancağından ayrılarak Kastamonu sancağına bağlanmıştır. Bu tarihte Kastamonu merkez, Sinop, Çankırı, ve Bolu olmak üzere dört sancaktan müteşekkil idi. 1907 yılında Bolu, 1918 yılında da Çankırı ve Sinop Kastamonu'dan ayrılarak müstakil birer vilayet olmuşlardır. Tosya Cumhuriyet döneminde de Kastamonu'nun bir kazası olarak idari yapıda yer almıştır.


Celal - Zade Mustafa Çelebi: Tarihin (Koca Nisanci) diye tanidigi büyü devlet ve kanun adami Celal - Zade Mustafa Çelebi 896 H. 1491 M. yilinda Tosya'da dogmustur. Babasi Kadi Celâlettindir. Celal - Zade Mustafa Çelebi ilk medrese tahsilini Tosya'da yaptiktan sonra Istanbul’a gelerek Sahn-i seman medresesine girmistir. Piri Mehmet Pasa ile Nisanci Seydi Beylerin yakin ilgisine mazhar olmustur. Medreseyi birakarak 1516 da Yavuz Sultan Selim zamaninda Divan-i Hümayun katipligine alindi. Çaliskanligi vazifesini kavrayisi ve ketumlugu ile kisa zamanda temayül eden Mustafa Çelebi, Sultan Selim'in itima­dini kazanmis ve devletin en güvenilir kisilerinden biri olmustur. Sultan Selim'in gizli emirlerini o yazar, divan kitabeti usulüne ve derece tesrifatina aykiri mütalaalarinda padisahi o ikna ederdi.

Teskirecilik (özel kalem müdürü) zamaninda 1525’lerde reisül kitaplik makamina getirilmis 10 yil bu hizmette bulunmustur.

Kanuni Sultan Süleyman zamaninda hazirlanan tüm kanunlarda Celal-Zade Mustafa Çelebi'nin elinden çikmis olup, 23 yil nisan­cilik görevi yapmistir. Devlet idaresine ait kanunlar onun tarafin­dan hazirlandigindan, devrinde (Müftî-i kanun) olup (Koca Nisanci) diye söhret yapmistir.

Mustafa Çelebi'nin iki ayri cephesi vardir. Birincisi devlet, ka­nun ve nizamlara vukufu, yeni kanunlar yapmadaki kudreti, ikinciside ilmi hayatidir. Çelebi'nin türkçe insadaki kudret ve maharetinin üs­tünlügünde bütün teskireler müttefiktirler. Arap'ça ve Farsça’da sair ve bilgin olarak örnek bir yazardir. Mustafa Çelebi II. Selim zama­nindada 13 ay kadar nisancilikta kalmistir. 1567 ekiminde 75 yas­larinda iken ölmüstür. Eyüp nisancisinda yaptirmis oldugu caminin bahçesinde ve kendisinden önce vefat etmis olan, kardesi Salih Çe­lebi'nin yaninda gömülüdür. Eyüp'te bir mahalleye onun adi veril­mistir.

Celal - Zade Salih Çelebi: Tosya’da dogmus olup, dogum tarihi belli degildir. Koca nisanci Celal-Zade Mustafa Çelebi'nin küçük kardeşidir.

Dogum yili hakkinda degisik tarihler verilmekte ise de kendi divaninin ön sözünde 1561 Ekiminde müderrislikten çekilisi ile ilgili (ol zamanki evvel-i evam-i sebabtan sitap eden ömür kafilesi menzili heftale etmistir.) sözlerinden anlasildigi üzere 899 hicri, 1493 miladi olmasi gerekir. Medrese tahsilini mütakip Istanbul’da ibni Kemal Ahmet Semseddinin derslerine devam eden Celal-Zade Salih Çelebi eserlerinin temize çekilmesinde hocasina yardimci olurdu. Ünlü Haddat Sen Hamdullah’tan yazi mesk ettigi için yazisi güzeldir.
Kanuni’nin padisah oldugu 1520 yilinda Ibni Kemalden ayrila­rak padisah hocasi Hayrettin Efendiye danisment kaydedildi. Kanuninin Belgrat, Rodos ve Budin seferlerini yazarak kardesi Mustafa Çelebi'nin delaleti ile Kanuniye takdim edildi. Eserler begenildiginden 1524 senesinde Murat Pasa medresesi müderrisligi ile Istanbul’a çagrildi. Bu görevde 10 yil kaldiktan sonra Ali Pasa müderrisligine tayin olundu, ilmi ve fazileti ile kisa zamanda tanindi. Veziri -Azam Ayas Pasanin da teveccügünü kazandi. Sahn-i Seman ve Edirne Sultan Beyazit müderrisliginden sonra sirasi ile Sam ve Misir kadiliginda bulundu. 1565 yilinin Eylül ayinda 74 yasinda iken vefat etti.

Eserler: 1 - Belgrat fetihnamesi, 2 - Rodos fetih­namesi, 3- Tarih-i Feth-i Budun, 4 - Tarih-i Sultan Süleyman 5- Firuz Sah Menakibi tercümesi 6- Ta­rih-i Misr-i Cedid, 7-Kitap-ül muhtasar fi Ahbar-il Beser 8-Leyla ve Mecnun manzumesi 9 - Dürer-i Nesayih, 10 - Cevami ul hikayet ve levami-ur Rivayet tercüme­si, 11 - Miftah serhi hasiyesi, 12- Mevakif Serhi ha­siyesi, 13- Vikale Serhine hasiyesi, 14- Islâh-ul-izah hasiyesi, 15- Tagyir-üt, Tenkih talikasi 16 – Münseat, 17 - Divan.

Ismail-i Rûmi : Tosya'da dogmustur. Dogum tarihi belli degildir, ögrenimini Kastamonu'da tamamladiktan sonra Bagdat'a giderek tasfiye-i bâtin etmis, sonrada Piri Sanî unvanina mazhariyetle Istanbul'a gelmistir.
Ismail-i Rumî Istanbul’da iken Tophane civarindaki Kadri hane dergâhini kurarak bu tarikati tühmim ile meskul olmustur. Anadolu ve Rumeli'nin muhtelif Vilayetlerine gönderdigi mürsitle halki hak yolunda irsada çalismistir. Devrin padisahi Sultan Ahmet'in saygi ve ilgisini kazanmistir. Hatta onun ahlak ve faziletine hayran olan Sultan Ahmet bir gün Osmanli ülkelerindeki Rumi’ye tekkelerine fer-manla varidatlar tahsis etmistir. Sultan Ahmet Camii açilis töreninde de bulunan Rûmî bu münasebetle, kadri tarikat, üzerine bir ayin yapmistir.

(Kildi Ismail Efendi nakl-i gülzar-i cinan) misrasinda söylendigi üzere 1041 H. yilinda ölmüstür. Mezari Tophanedeki Kadri-hane der-gâhindadir. Halen Istanbullular tarafindan ziyaret edilmekte olup bu kabrin yaninda halifelerinden bazilari gömülüdür. Kabir kubbe ile çevrili degildir. Kadri hanedeki caminin yanindaki evde oturan Gavsi Erkmengul, Ismail-i Rûmî ahfanmdandir.

Rûmî Kadri tari'katinda bu tarikati kuran Abdülkadir-i Geylâniden sonra ikinci piri sayilir. Tasavvuf tarihinden Rumiye diye bilinen tarikatine kendi adina izafeten (Ismailliye) de denilir.

Ismail-i Rûmî hakkinda Hafiz Ahmet Rifat efendinin (Nuhfe-ül riyaz-ül âliye fi Beyan-i tarikat-ül Kadiriye) sinde genis bilgi vardir. Bundan baska Ismail-i Rûmî ile hulefasindan bazilari hakkinda Tek-furdagli (Tekirdag) Ali efendinin Tuhfe-i Rumi adli eseri ile Bursali Tahir'in Osmanli Müelliflerinden mufassal bilgi verilmektedir.

Tosya'da halk arasinda Ismail-i Rûmî ile ilgili çesitli rivayetler anlatilmaktadir. Kendi yaptirdigi hamam (Tekke hamami) ile cami halen Hocaimat mahallesinde bulunmaktadir.

Reisülkuttap Tosyali Ebubekir Ratip Efendi : Ebubekir Ratip Efendi Tosyalidir. Küçük yasta Istanbul’a gelerek Halil Hamit Pasa zamaninda Amedi (dis isleri) Kalemine levamina baslamistir. III. Selimin sehzadeligi sirasinda ona kafes arkadasligi etmis gençlikleri büyük inkilap padisahi ile bir arada geçmistir. Sehzade Selim III. Selim unvani ile padisah oldugu vakit (1789) Av­rupa'nin ilim, siyaset ve askerlik gibi çesitli alanlarda kaydettigi göz alici gelismeleri incelemek istemis bu amaçla en güvenilir sah­siyet olarak Ratip efendi olaganüstü elçi sifati ile Avusturya’ya gönderilmeye karar verildi. Ratip efendinin asil ve gizli görevi Avrupa’nin medeni üstünlügünü sebep ve sonuçlari ile inceleyip bir raporla padisaha bildirmektir. Ratip efendi Avusturya’da 227 gün ka­larak gelismeleri anlatan risalesini hazirladi. Istanbul’la döndü. 1791 yilinda 500 sayfalik nemce sefaretnamesi adi ile bilinen eserini padisaha sundu. Bu eser sefaretname olmaktan çok fikir ve hürriyet tarihimizin en degerli bir vesikasi olarak önem tasir. 1794’te Hariciye nezareti görevini yürüten Reisi Küttaplik makamina getirildi. Tarihler 3 dilde sair oldugunu, nazim ve nesirde binazir bulundugunu kayit etmektedir, inkilaplari mütasip çevreleri tedirgin edecegi muhakkakti. Nitekim irtica III. Selimi tazzike basladi. Sonunda Sultan III. Selim bu iddiali arkadasim Rodos’a sürmeye sonrada 1799’da Limiide bogdurmak suretiyle idama mecbur oldu.

Kazasker Mustafa Izzet Efendi :Degerli bilgin ve devlet adamlarimizdan Mustafa Izzet Efendi 1801 M. yilinda Tosya'da dogdu. Babasi destanağazade soyadi ile taninan Mustafa Agadir. II. Mahmut tarafindan taninmasi ile bir ara padisaha imam ve sehzadelerinde yardimcisi olmustur. Devrinin ilmi piyadelerini alarak Rumeli kazaskerligine kadar yükselen Mustafa Izzet Efendi meclis-i vaâ azaligi, Reyüsül Ülamalik ve naki bülesraflik gibi makamlarda bulunmustur, 19. yüzyil alim, fazil, mutasavvif, musiki sinas, neyzen ve Kompozitör bir sahsiyet olarak taninir. Ayasofyanin içindeki Celî denilen büyük ve yuvarlak yazilar onun­dur. 1877’de Istanbul da ölmüstür. Mezari Tophane Kadirhanededir.

Sipka Kahramani Müsiir Süleyman Pasa :Tarihin Sipka kahramani diye tanidigi büyük Türk Müsür Süley­man Hüsnü Pasa Istanbul Süleymaniye’de dogdu. Babasi Mehmet Halit efendidir. Soyca anne tarafindan Tosya’da Metfumseyh Pinar'a baba tarafindan Bursa’da yatan Emir Sultana baglidir. Süleyman Pasa 1876 Sirp savasinda harp müsürü idi. Abdülhamit Padisah olunca onu uzaklastirmak için müsür rütbesi ile Bosna ve Hersek komutanligina atadi. 93 harbi diye bilinen 1877-1878 Osmanli-Rus savasinda Tuna ordulari baskomutanligina getirildi. Sipka geçidinde büyük kahra­manliklar gösterdi ve adi tarihe Sipka Kahramani olarak geçti. 93 harbi kaybedildiginden Süleyman Pasa birazdan Rauf pasanin kis­kirtmasi ile Abdülhamit tarafindan Gelibolu'da tutuklattirildi. Bagdat’a sürüldü. 16.7.1890 da orada öldü. Eserleri: Mebani-ül insa iki cilt­tir. Tarih-i alem en önemli eseridir. Harbiye’de okutulmak için yazil­mistir. Paris cografya kongresinde iftihar madalyasi almistir. Bun­lardan baska ilm-i Sarf-i Türki, ilmihal, Hiss-i inkilap ve Bagdat’ta yaz­digi Ümdetü'l hakayiıta önemli eserlerindendir.

Raffet Bey : 1850 de Istanbul Tophanede dogmustur. Bahriye hakimlerinden Tosyali Ali Beyin ogludur. 7 yasinda saray musikisi takimina giren Saffet Bey Italyan Robert ile Saray Musikisi Sefi Gualli Pasadan ders almis, 1886’da gönderildigi Paris’te musiki tahsilini tamamla­yarak dönmüstür. Saray orkestra sefi iken birçok ögrenci yetistirmis, birinci dünya savasindan sonra emekliye ayrilmistir. Resit Saffet Atabinen'in babasi olan Saffet Bey 23 Haziran 1939 da ölmüstür. Mezari Kavaktaki aile kabristanidir.

Dr. Rifat Osman Tosyali : Tarihe ait eserleri ile taninmis hekimlerimizdendir. 1874’te Is­tanbul’da dogmustur. Aslen Tosyali – Zade Osman Efendinin ogludur. 1898 de Askeri Tibbiyeyi Hekim Yüzbasi olarak bitiren Dr. Rifat Osman, Alman Profesörü Rider’in Gülhane Hastanesinde kurdugu rotgen subesinde ihtisasindan sonra Edirne Selanik ve Manastirda bu cihazi kurmustur. Emekliye ayrilinca Edirne’de yerlesmistir. Edirne Rehnümasi ile Edirne Saray ve kasirlari adli eserler onundur.

Iskodra Kahramani Hasan Riza Pasa : Tarihin Iskodra kahramani olarak tanidigi büyük insan degerli asker Hasan Riza Pasa aslen Tosyali’dir. 1871’de dogmustur. Babasi Bagdat Valilerinden Namik Pasadir. Balkan Devletlerinin eski efen­dileri Türkler aleyhine birlestigi Balkan Savasi yillari Hasan Riza Pasanin hareketli günleridir. Zira, Sirbistan, Karadag, Bulgaristan ve Yunanistan’da harbe girdigimiz bu savasta Iskodra Valisi Hasan Riza Pasa bütün askeri dehasini kullaniyordu. Bizzat ates hattina girdigi zamanlar oluyordu. Ordularimizin yenilmesi nedeniyle anavatanla baglantisi kesilen Iskodra kalesinin görülmemis sekilde savunarak Iskodra kahramani unvanina hak kazandi. 30 Ocak 1913 yilinda Esat Pasanin davetine giderken vurularak öldürüldü.

Rasit Saffet Atabinen : Yazar ve diplomat olarak özellikle yurt disinda Türkiye için ya­rarli yayinlari ile taninmis olan Rasit Saffet 4 Eylül 1884 de Istanbul’da ana tarafindan büyükbabasi Bedestani Mustafa Efendinin Sariyer’deki yalisinda dogdu. Babasi mizika-i Mümayum atik miralayi Saffet beydir. Soyca danismetlerin Tosya kolundandir. Yerli ve ya­banci gazete ve dergilerde yazilar çikmis olup, kitaplarindan bazilari da sunlardir. Umumi harbin menseleri Türklük izleri, Avrupa’da eski Türkler. Çekler ve Tuna Türkleri Sarki Avrupa’da Türk kani ve medeniyeti izleridir.2 Subat 1965’te Istanbul’da ölmüstür. Mezari Koca Mustafa Pasadaki Sümbül Efendi Camii avlusundaki Haşim Efendi türbesindedir.


ABDURRAHMANPASA CAMII : Ilçemiz görüntüsü ile bü­tünlesen bir abide olarak her taraftan rahatlikla seyredilebilen cami, H. 992 M. 1584 yilinda Maras'li Abdurrahman Pasa tarafindan yapti­rilmistir. 1917 yilinda onarim gördügü bildirilen camii 1943 yilindaki depremde hasar görmüs, tamirati ve restorasyonu esnasinda revzenlerle kalem isi süsleme­leri, sekizgen kaide üzerine oturtulmus ve camiinin kuzeybati kesiminde bulunan çokgen minaresi de yeniden insaa edilmistir.
Topografik konumu açi­sindan çevreye hakim bir noktada bulunan ve Mimar Sinan döneminin merkezi planli camiileri arasinda yer alan yapinin toplam 2459,15 m2’lik alan üzerinde son cemaat yeri de dahil olmak üzere 732 m2’lik bölümüne insaa edilmis olup, 1500 ki­si almaktadir.

Duvarlari, kesme tas ve tugla ile örül­müs, üzeri dört yarim kubbe ve ortasinda bir ana kubbe ile örtülmüstür. Kubbelerde agizlari deliklerle belirlene­bilen yerlestirilmis ufak küplerin vasitasi ile akustik ses düzeni tesis edilmistir. Simetrik planlanmadigi an­lasilan kuzey köselerindeki küçük kubbelerin benzerleri güney kisminda yoktur. Bes kenarli mihrap önü bölümü yarim kubbe boyunca disari tasirilmistir. Mihrabin sag ve sol tarafindaki pencere kenarlarina kaideler arasina yerlestirilmis, çalisma siste­mi olarak çözülemeyen top­lam dört adet dönen mermer sütun bulunmaktadir. Bu sü­tunlarin görevleri, camiinin herhangi bir bölümünde vaki hasar veya göçmenle­rin tespitinde terazi vasfiyla sikismakta ve dönme özelli­gini kaybetmektedirler. Örtü sistemi, ikisi sekizgen ve bagimsiz, ikisi duvara biti­sik dört adet fil ayagi olarak da tabir edilen ayakla tasin­maktadir. Bes gözlü son ce­maat yerinin kubbeleri, sivri kemerler ve alti mermer sü­tun üzerine oturtulmustur. Camiye kuzey ve bati cep­helerindeki iki kapidan giri­lir. Mermer mih­rap, minber nisi de kapi gibi mukarnas dolguludur. Iri ve çok sayidaki pencerelerle cami içi aydinlatilmistir.
Bu camimiz gibi önemli fakat fazla dikkat çekmeyen bir mimari özellik de güney dogu kisminda ve avlu dol­gusunu besleyen ve Beledi­ye Hamamina bakan bir du­vari mevcuttur. Bu duvarin özelligi, üzerindeki dolgu zeminine ragmen aksi isti­kamete egimli, yani disa egimli adeta yerçekimine karsi koyarcasina insaa edil­mis ve insaa tarihinden bu yana da herhangi bir kayma veya yikilma söz konusu ol­mamistir.

ÇESMELER ve SU KAYNAKLARI : Eskiden Tosya'nin iç­me suyu dört ana kaynaktan gelirdi. Bu kaynaklar kuzey­deki Tosya Dagi'nda bulunan derelerden alinmislardir.

Birinci kaynak Seydo (seyidoglu) Deresinden gelen Seydo suyudur. Ikincisi Tosya Dagi'nin Ekincik yüzün­deki Kirse deresinden gelen Kale suyudur. Üçüncüsü; Ha­ci Hüseyin Suyu ve dördün­cüsü de Sofu suyudur. Bun­lardan Kale suyu 1934 de ölen Menfi Hoca (Haci Ismail Efendi) tarafindan tamir et­tirilmistir. Yukarida belirtilen su kaynaklarindan bas­ka birde Seyh Ismail Rumi'nin Seyh deresinden getir­digi ve yaptirdigi hamami ve camiyi besleyen halen kesik durumdaki su vardir. Bu su kaynaklarindan Kale suyu 25.Haci Hüseyin suyu 4. Seyh deresinden gelen su 2 ve Sofu suyu 112 kadar çesmeyi beslemekteydi.

Günümüzde sehrin su­yu; Berçin iliman membasindan sanayide 25 lt. Ber­çin Elmaciktan saniyede 15 lt. Tosya Dagi'ndan saniy­ede 10 lt., Kale suyu saniyede 2 lt ve Papazönündeki iki ayri su kuyusundan saniyede 50 lt. seklinde gelmektedir.

Tosya'da 150'nin üze­rinde çesme vardir. Ancak terkos geldikten sonra bu çesmeler peyder pey kapa­tilmis, bunlardan çok azi terkos suyuna baglanip akan halde birakilmistir. Çesme­lerin disinda 120 kadar da ev küpü bulun­makta idi. Bu küplere çesme sularindan su verilir ve karsi­liginda 10 lira yillik ücret ali­nirdi. Çesmele­rin ve küplerin suyunu ayar­layan destimen (su dagitici) es­ki tabiriyle ve­zin denilen ölçüyü düzenlerdi.

Dere Çesmesi : Çesme Tosya'nin Dilküsah Mahal­lesi Zopturoglu sokaktadir. Çesme üzerinde su kitabe vardir "Sahibül Hayrat, El hac Ahmet Bey. Sene 1196 H. (1781 M.) tarafindan yapil­mistir."

Halim Baba Çesmesi : Çesme Tosya'nin Ilyasbey Mahallesi'ndedir. Üzerinde su kitabe vardir: "Sahibül hayrat-vel hasenat Karabacak Zade Esseyit el hac-Abdullah Aga Serdengeçtiyan Ruhuna fatiha 1211 H. (1796 M.) yilinda Karabacak Zade Haci Abdullah Aga yaptirmistir."

Ali Osman Aga Çesmesi : Çesme Tosya'nin Harsat Ma­hallesi Kelleci sokaktadir. Önünde sivri kemer ve muh­telif taslardan yapilmis ay­na tasi vardir. Kitabesinde su yazilidir: "Sahip el hayrat vel hasenat Destani Aga'nin zevcesi Serife Hanim'in rizaenlillah sene 1215 H. (1800 M.) yilinda yaptirdigi çesmedir."

Karasu Çesmesi : Çesme Tosya'nin Seyh Mahallesi Çaybasi sokaktadir. Kitabesi söyledir: "Ali Pasa ki Misir, Kahire Valisi Gazi'nin çiragi hassi ibrahim Efendi Ahmet ve Ekrem O Bahr-i atifet çesmeyi yapti lütfetti zülâlikildi icrafi sebilillah olup tamam vere cemete âbi selsebil ve kevserde Diyari Tosya'da bu çesmeden bir su içen adam dedim tarih dilen-yi ayni getirdi. Haci Ibrahim Efendi içmege zemzem."

HAMAMLAR :
Büyük Hamam : Çarsi içerisinde olup Candarogullarindan ibrahim Beyin yaptir­digi rivayet edilmektedir. 1932 yilinda yangin, 1943 depremden zarar görmüs oldugundan tamir edilmistir.

Çifte Hamam : Abdurrahman Pasa Caminin yaninda olup, Mevlana Selahattün adli bir sahis yaptirmistir. 16 nci yüzyilda yapildigi tahmin edilmektedir.

Tekke Hamami : Hocaimat mahallesinde olup, 1637 yilinda ölen Seh Ismail-i Rumi tarafindan moloz tasi ve harçla imal edilmistir, içerisinde tastan bir aslan agzindan su akmakta olup, ayrica seh kurnasi adi verilen bir odasi da mevcuttur.

Küçük Hamam (Vikvik Hamam) : Çarsi içinde olup, kullanilmaya baslanali tahminen 80 yil ol­mustur. Esas yapilis tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bir kazi sirasinda açilan kubbe deliginden hamamin varligi tespit edilmis ve etrafi açilarak hizmete açilmistir. Bilahare Vakiflar Genel Müdürlügünce restorasyon yapilmis ancak orijinal hali bozulmustur.

DIGER MIMARI YAPILAR:
1-) Kale : Tosya'da müstahkem bir kale gö­rülmemekle birlikte yer adlarina bu ismin veril­mis oldugunu görüyoruz. Belki de be yerler savunma amaçli tabii kale olarak kullanilmistir. Örnegin "Kale yakasi" tabiri geçer. Simdi de prehistorik (prehistorique) dönemden Hitit ve Roma dönemleriyle Türk damgasini tasiyan yapilardan söz edelim.

Gavur Kayasi Kalesi : Bu kale Tosya'nin bir saat güneyinde, Çüsçüs Kislasi mevkiinde, tam Devrez Çayi'nin kenannda tabii ve sarp bir kayadan ibarettir. Devrez Çayi bir kavis çizerek kaleyi dolanmaktadir. Sarp olan ön tarafinda da hiçbir veçhile üzerine çikmak mümkün degildir. Ancak kuzeybatisindan çikilmaktadir. Üzerinde bazi bina temelleri, batisinda bir kaya mezari ile bir tünelden baska birsey yoktur. Kalenin dogusunda ve Devrez'in üzerinde iki köprü ayagi bulunmasi vaktiyle (batiya doguya baglayan Bagdat yolu) yolun buradan yani kalenin dibinden geçtigini gös­termektedir.

Emirler Sehri Kalesi : Bu sehir harebesi Tosya'nin üç saat dogusunda Sofular ve Kus­çular Köyleri arasindadir. Harabenin etrafi harçsiz surlarla çevrilmis fakat bugün bunlar yikilmis haldedir. XVII. Yüzyil baslarinda Tosya'ya ugrayan Polanyali Simeon'un seyahatnamesinde ileri sürdügü Tosya'nin doguya bakan yüksek tepe­sinde, Pasanin oturdugu bir kale, sehirde de yolun en güzel kervansarayinin oldugunu be­lirtmesi, yapilan arastirmalari dogrulamak­tadir.

2) Höyükler :
Yüce Tepe : Vaktiyle iskan yeri iken bu gün terk edilen bu küçük höyük Devrez kenarinda, Tosya'nin iki saat güneybatisinda Bayat Köyü'nün Taskaynar mahallesinde bu­lunmaktadir. Devrez Çayi höyügün kuzey dibinden akmaktadir. Boyu 50, eni 30 ve yüksekligi bilhassa ortada 6 metredir. Harman Tepe : Küçük bir iskan yeri olan burasi, Devrez Çayi boyunda , Tosya'nin iki saat dogusundaki Saz Ovasi'nda bulunan Sofular Köyü arazisi içindedir. Boyu 50, yüksekligi 3 metredir. Buranin 50 metre kadar batisinda boyu 75, eni 50, yüksekligi 5 metre olan bir iskan yeri daha vardir. Bu iskan yerine de Harman Tepe denilmektedir.





TOSYA NÜFUS:

2000 Genel Nüfus Sayımına göre İlçe Merkezinin nüfusu 23.257, köylerin nüfusu 18.738 olup, toplam ilçe nüfusu 41.995 kişidir. Nüfus yoğunluğu ovalık alanlarda yüksek, dağlık alanlarda ise düşüktür.

Merkez nüfusunun 11.431’i erkek, 11.826’sı kadın; Köy nüfusunun ise 8.879’u erkek, 9.859’u kadındır

TOSYA İDARÎ DURUM:

İlçemize bağlı 1 belde ve 52 köy bulunmaktadır. İlçe merkezi 23 mahalleden, Ortalıca Beldesi 2 mahalleden oluşmaktadır.

Küçük yerleşim merkezleri en az 10–15 haneli köy altı yerleşim birimleri olup; mahalle olarak adlandırılmaktadır.

İlçede; 24 adet İlçe Müdürlüğü ile Zonguldak Meteoroloji Bölge Müdürlüğüne bağlı Tosya Meteoroloji İstasyon Müdürlüğü bulunmaktadır.



TOSYA SOSYAL DURUM :

İlçemiz, tarih boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Yakın tarihe kadar çeşitli azınlıklarla beraber yaşamış olması sebebiyle; kendi içine kapanık, gelenek ve göreneklerine sıkı bir şekilde bağlı bir yaşantı ve kültür yapısı ortaya çıkarmıştır. Sosyal kurumların gelişmemiş olmasında geleneksel yapı rol oynamaktadır. Buna karşın Kaymakamlıkça düzenlenen panel, konferans ve yarışmalar, Belediye Başkanlığınca düzenlenen açık hava konserleri, okulların getirmiş oldukları gezici tiyatro grupları, geleneksel halı saha futbol turnuvası sosyal ve kültürel yaşantının hareketlenmesini sağlamıştır.

—Halkın Örf ve Adetleri

İlçemiz, Anadolu kültürünü gelenekleriyle günümüzde de sürdürmektedir. Özellikle düğün ve bayramlarda genç kızlar ve kadınlar üçetek, sevai, bindallı, camfes, kadife, kutnu gibi yerel giysilerini giymektedirler.

—Sosyal Tesisler

—Belediye Başkanlığına ve şahıslara ait üç adet düğün salonu,

—Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğüne ait 1500 kişilik kapalı spor salonu, 2500 kişilik çim zeminli stadyum ve 300 kişilik Yatılı İlköğretim Bölge Okulu spor salonu,

—Şehrin muhtelif yerlerinde çocuk oyun bahçeleri ile İlçe Merkezinin dışından geçmekte olan D–100 karayolu üzerinde faaliyet gösteren üç dinlenme tesisi,

—İlçemiz Halk kütüphanesinde 100 kişilik konferans salonu,

—Ayrıca, Halk Eğitim Merkezi ve okullarda da salonlar mevcut olup, belli dönemlerde okullar ve öğrenciler tarafından çeşitli oyun ve müsamerelerde kullanılmaktadır.



TOSYA SAĞLIK:

Tosya Devlet Hastanesi 125 yataklı olup, 2 Genel Cerrahi Uzmanı, 1 Dâhiliye Uzmanı, 2 Kadın Hastalıkları Ve Doğum Uzmanı, 1 İntaniye Uzmanı, 1 Çocuk Hastalıkları Uzmanı, 1 Ortopedist, 1 Çocuk Hastalıkları Uzmanı, 1 Göz Hastalıkları Uzmanı, 2 Diş Tabibi, 5 Pratisyen Hekim, 1 Psikolog ve 1 Diyetisyen hizmet vermektedir. Hastanede; 1 Müdür, 2 Müdür Yardımcısı, 1 Şef, 17 Sağlık Memuru, 5 Laboratuar Teknisyeni, 5 Anestezi Teknisyeni, 22 Hemşire, 3 Ebe, 1 Ayniyat Saymanı, 8 Genel İdare, 23 Hizmetli Ve 40 Temizlik İşçisi Görev yapmaktadır. (28.06.2005 tarihi itibariyle)

Devlet Hastanesinde; Nöroloji, Üroloji, Kardiyoloji ve KBB Uzmanına ayrıca, 20 Hemşireye ihtiyaç bulunmaktadır. (28.06.2005 tarihi itibariyle)

İlçe merkezinde 3, köylerde ise 8 Sağlık Ocağı ( Ortalıca, Akbük, Yenidoğan, Çevlik, Çepni, Aşağı Kayı, Kilkuyu ve Büyük Sekiler ) mevcut olup; Ortalıca ve Akbük dışındaki Sağlık Ocaklarında doktor bulunmamaktadır. (28.06.2005 tarihi itibariyle)

TOSYA ULAŞTIRMA:

İlçemiz D–100 karayolu üzerindedir. 775 nolu Kastamonu-Çorum Devlet Karayolu da İlçemizden geçmektedir. İl Merkezine 71 km, Ankara’ya 240 km., İstanbul’a ise 430 km. uzaklıktadır.

Toplam 308 km. köy yolunun, 159 km.si asfalt (%52), 149 km.si stabilize (%48) yoldur.

Elektriği, telefonu ve suyu bulunmayan köy bulunmamaktadır.

İlçemize bağlı Gökçeöz, Çaybaşı, Akbük, Ermelik, Yenidoğan, Dağardı, Sekiler, Çevlik, Aşağıkayı, Gövrecik, Kayaönü, Kilkuyu, Gökomuz, Yağcılar, Suluca, Ortalıca, Sapaca, Ekincik olmak üzere 18 köyde telefon santrali bulunmaktadır.

TOSYA KÜLTÜR VE TURİZM:

İlçemizde halkın sosyal yaşantısında “bağ kültürü”nün önemli bir yeri vardır. Halkın büyük bir kısmı baharın gelmesi ile beraber bağlara gidip “gümele” adı verilen ahşap iki katlı bağ evlerine yerleşmektedir. Buralarda son bahara kadar hem bağ işlerini yapıp kışlık erzakını temin etmekte hem de şehrin gürültüsünden uzak huzurlu bir yaz dönemi geçirmektedir. Ayrıca yine ilçemiz sınırlarında bulunan Üçoluklar, Dipsizgöl, Yeşilgöl, Çukurhan, Kösençayırı gibi dinlenme ve mesire yerleri yaz aylarının gelmesi ile sosyal yaşantıyı hareketlendirmektedir.

İlçe, Anadolu kültürünü gelenekleriyle günümüzde de sürdürmektedir. Özellikle düğün ve bayramlarda genç kızlar ve kadınlar üçetek, sevai, bindallı, camfes, kadife, kutnu gibi yerel giysilerini giymektedirler. Bu giysilerin yaka, omuz, göğüs ve etekleri hayvan motifleriyle süslemektedir.

—Yöresel Yemekler

Tosya’nın kendine özgü değişik yemekleri vardır. Bunlardın en önemlisi düğünde, bayramda, cenaze evinde sabah öğle ve akşam her öğünde ana yemek olan pirinçten yapılan “Tosya Pilavı” dır. Hemen ardından Ramazan boyunca iftarda her gün yenen fırında “caba “ denilen toprak kâselerde pişirilen yarma buğdaydan yapılan “keşkek” yemeği gelir. Bunun yanında tarhana çorbası, toyga aşı, erişte, lop, kaha, bişi, bazlama. kül çöreği, cevizli tarhana, mıhlama, serme, kaygana, güveç, kabak ve lahana saçalaması, gavur pancarı sayılabilecek diğer yöresel yemeklerdir. Tatlı olarak ta pekmezli un helvası. çekme helva taş kadayıf, kızılcık reçeli, elma ve erik pelverdesi sayılabilir. Kış yiyeceği olarak da turşu, kurutulmuş sebze, pekmez, salca, yaş ve kuru tahrana hazırlanmaktadır.

İnşaatı yarım kalan Kültür Sitesine yeterli ödenek ayrılarak tamamlanmalı veya bina başka bir kurumu devredilmelidir. Bu bina, kurulacak olan Kastamonu Üniversitesi bünyesinde Tosya’da açılacak Fakültenin binası olarak değerlendirilebilir.

TOSYA GEZİLİP GÖRÜLECEK YERLER:

İlçemiz sınırlarında bulunan Üçoluklar, Dipsizgöl, Yeşilgöl, Çukurhan, Kösençayırı gibi dinlenme ve mesire yerleri doğal güzellikleriyle görülmesi gereken yerlerdendir.

-Üçoluklar mesire yeri şehir merkezinde bulunmaktadır.

-Dipsizgöl ilçeye 20 km. mesafededir. 1 Adet 8 Odalı–23 yataklı bina; 2 adet bungalov (4 oda–10 yataklı); 1 Adet 5 oda–14 yataklı olmak üzere dört adet bina bulunmaktadır. Ana tesis bünyesinde 1 adet restoran ile 1 adet toplantı salonu, mevcuttur. Hafta sonları Bainsball (savaş oyunu) oynanmakta, gölde balık tutma imkânı bulunmakta olup 2 adet yürüyüş parkuru mevcuttur


Kastamonu’ya bagli Tosya kazasi pirincinin lezzeti ile taninmis bir yerdir. Pirinc piyasasinda sik sik ismi gecen ve “Tosya pirinci” namini tasiyan pirinc urunu uzun yillar bu kazanin basli basina ihracatini teskil etmistir.


Bolgede ilk pirinc tarimina 1500’lu yillarda baslanmis, Ilgaz daglarindan asagi inen Devrez Suyu’nun, topragi bu cesit tarima elverisli hale getirmesiyle gelistirilmistir.

1925 yilinda cumhuriyetin ilk celtik fabrikasi Tosya’da kurulmustur. Pirinc ticareti Tosya ekonomisinin bel kemigi haline gelmistir. 1980’li yillara kadar adi pirinc yetistiriciligiyle ozdeslesen Tosya’nin, Tosya Ticaret Odasi’nin denetimi altinda “Tosya Pirinci” muhurlu cuvallarinin 67 vilayetten 545 kazada tam 985 musterisi vardi. Liberal ekonomi politikalariyla serbestlesen piyasada ulkenin cesitli yerlerinde yetisen pirincin Tosya pirinci adi altinda satilmasi zamanla bolgenin ekonomisine buyuk zarar vermistir. Modernlesen tarim tekniklerine ayak uyduramamasi ve tarim uzerinde dogrudan etkisi olan birtakim sosyal sorunlari nedeniyle uretimde dusus gozlemlenmistir.



Dişariya pirinc satan ihracatci kimligini yitirse de bolge halkinin yaşayışı, beslenişi ve kültürü pirincle iç içedir. Verimliligi duşuk olsa da hala Turkiye’nin en lezzetli pirincini yetiştirdiklerini soyleyen çiftçiler, Tosya pirincinin farkının, diger bolgelerde yetişenlerin aksine, Devrez Çayı’nın cok soguk ve tatlı suyuyla beslenmesi oldugunu belirtiyolar. Tosya pirincinin pişirilme teknigi de cok farklı. Bolgedeki pirinç tarmını ve ekonomiyi yeniden canlandırmak için her sene agustos ayında duzenlenen
Geleneksel Tosya Pirinç Festivali’nde dışarıdan gelen konuklara pişirme tarifleri
dagtılıyor.:



 

 

 


 

Tosya Pirinci

1 yorum:

  1. meşhur tosya pirincini denemeyen varsa tavsiye ediyorum.siyez bulguru köy bulguru hepsinde ayrı bir güzel tat var.bizzat kendi yöresinde getiren www.yoresel tatlarimiz.com sitesinden alabilirsiniz.sanem

    YanıtlaSil