28 Ekim 2015 Çarşamba

ÎMANIN SAHİH VE MAKBUL OLMASI ÜÇ ŞARTA BAĞLIDIR




َسْتَعِيذُ بِاللهِ : ... وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآَخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَعِيدًا. (سورة النساء, 136)
" هر كيم اللهه ملكلرينه كتابلرينه بيغمبرلرينه و آخرت كونونه كفر ادر ( بونلردان برينى انكار ادرسه )  هدايتدن اوزاق بر ضلالته دوشمش  ( آرتق يولونى بولاماياجق دره جه ده شاشرمش ) اولور ."
Her kim Allâh’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret gününe küfreder (bunlardan birini inkâr ederse) hidayetten uzak bir dalâlete düşmüş (artık yolunu bulamayacak derecede şaşırmış) olur.” 
(Nisâ sûresi, âyet 136)
Hicrî: 14 Muharrem 1437  Fazilet Takvimi

SAHİH VE MAKBUL ÎMAN


Îman, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.), Allâhü Teâlâ’dan getirip tebliğ buyurduğu, bildirdiği her hususu tereddüdsüz kabul ve tasdik etmektir.
Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bildirdiği şeylerin esasları: Allâhü Teâlâ’ya, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kaza ve kadere îmandan ibarettir.
Bu altı esas İslam inancının temelini teşkil eder.
Îmanın sahih ve makbul olması üç şarta bağlıdır.
Birincisi, îman, yeis halinde; hayattan ümidini kesince olmamalıdır. Bir kâfir, ölmek üzere iken Allâhü Teâlâ’nın azâbını gördüğü bir anda îman etse bu îmanı makbul olmaz.
İkincisi, îman eden bir kimse inanılması zarûrî olan bir şeyi inkâr etmemeli veya bir küfür alametini tercih etmemelidir. Bir kimse Allâhü Teâlâ’yı ve bütün peygamberleri tasdik ettiği halde yalnız Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafâ’nın (s.a.v.) peygamberliğini veya dinin farz olan bir hükmünü inkâr etse veya kendi isteğiyle puta tapmak, Hıristiyanlık alâmeti olan zünnar bağlamak gibi kendisinde küfür alâmetleri görülse derhal dinden çıkmış olur. Çünkü îman bölünmeyi kabul etmediği için, dinin esaslarından birini inkâr tamamını inkâr demektir.
Üçüncüsü, dinin hükümlerinin tamamını kabul edip güzel görmeli ve hiçbirini inat ve kibirle terk etmemelidir. Bir kimse namaz, oruç gibi dinin emirlerini çirkin görse veya Cenâb-ı Allâh’ın emrine muhalefet kasdıyla dinin bir hükmünü terk etse, nehyine karşı inat ederek bir haramı işlese îmandan çıkmış olur.
Bir kimse senelerce sahih bir îmana sahip olduğu halde ömrünün sonunda bir sebeple îmandan çıksa ebedî olarak azaba müstahak olur. Bundan Allâhü Teâlâya sığınırız. Önceki îmanı, ibadet ve tâatı kendisine fayda vermez.
Ömrü küfür ve günah ile geçmiş olan bir şahıs, hayatının sonunda îman şerefine nâil olsa ve imanla vefat etse ebedî saâdete mazhar olur, cennete girer. Önceki küfür ve günahları kendisine zarar vermez.
Hicrî: 14 Muharrem 1437  Fazilet Takvimi





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder