قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّ الدُّعَاءَ يَنْفَعُ مِمَّا نَزَلَ وَمِمَّا لَمْ يَنْزِلْ فَعَلَيْكُمْ عِبَادَ اللهِ بِالدُّعَاءِ. (ت)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : محقق دعا ، ( بلا و مصيبتلردن ) باشه كلنه ده هنوز كلمه مش اولانه ده فايده ورير . او حالده أى الله ، يك قللرى ، سزه ( هر حالده ) دعا أتمنزى تاوصيه أده رم . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak dua, (belâ ve musîbetlerden) başa gelene de henüz gelmemiş olana da fayda verir. O hâlde ey Allâh’ın kulları, size (her hâlde) dua etmenizi tavsiye ederim.”
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 26 Muharrem 1447 Fazilet Takvim
MEVLÂ’DAN GELENE RAZI OLMAK
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri, Mektûbât-ı Şerîfe’sinde şöyle buyurmuştur:
“Hamd, Allâhü Teâlâ içindir; selâm Allâhü Teâlâ’nın seçkin kulları üzerine olsun. Makbul kul, Mevlâ’sının takdirine râzı olandır. Nefsinin rızasına tâbi olan kimse ise, nefsinin kuludur. Eğer faraza Mevlâ’sı; kuluna, boğazına bıçak dayayıp kesmesini emreylese dahi, kulun o vakitte mesrûr; sevinçli ve mütebessim olması ve Mevlâ’sının bu emrine râzı olması lâzımdır. Hattâ bu emirden sevinç duymalıdır. Eğer bu fiilden dolayı kendisinde, Mevlâ’sının emrini kerîh görmek gibi bir hâl hâsıl olursa -ki böyle olmaktan Allâhü Teâlâ’ya sığınırız- ve sadrı daralır, içinde bir sıkıntı olursa, bu kimse kulluk dairesinden uzaktır; Mevlâ’sına yakın olmaktan tard edilmiş ve uzaklaştırılmıştır.
İşte şu zamandaki tâûn hastalığı, Allâhü Teâlâ’nın takdîridir. Bunu, kul, kendisinin arzu ettiği bir şey gibi bilip mesrûr ve mütebessim olmalı; bu tâûn istilasından dolayı yüzünü ekşitip üzülmemelidir. Bilakis, mahbubunun (sevdiği Mevlâ’sının) takdiri olduğu için ondan lezzet duymalıdır. Herkes için bir ecel vardır ki o ecelde, ziyade ve noksanlık olmaz. Böyle olunca ızdırap ve üzüntünün ne manası vardır?
Hâsılı; kul, belâlardan âfiyette olmayı talep etmeli ve Allâhü Teâlâ’nın gadabından yine Hazret-i Allâh’a sığınmalıdır. Zira Allâhü Teâlâ’nın rızası, kulunun dua etmesinde ve istemesindedir. Mü’min Sûresi’nin 60. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Rabb’iniz buyurdu ki: Bana dua edin, yalvarın ki size icabet edeyim (dualarınızı kabul edeyim).” buyurulmuştur.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 2 / m. 88)
EÛZÜ OKUMAYI DİLİNDEN EKSİK ETMEMELİDİR
Hasan-ı Basrî Hazretleri buyurmuştur ki: Her kim (eûzü okuyarak) Cenâb-ı Hakk’a sığınırsa, Cenâb-ı Hak, o kimse ile Şeytan arasına üç yüz perde çeker ki her birinin genişliği yerle gök arası kadardır. Şeytan, o kimseye ulaşmaya aslâ yol bulamaz. Bu sebeple mümin kimse, eûzü okumayı dilinden eksik etmemelidir.
Hicrî: 26 Muharrem 1447 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder