قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : فَادْعُوا اللّٰهَ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ. (سورة المؤمن، ١٤)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : آرتق ( أى مؤمنلر ) كافرلريك حوشونه كتمسه ده ، ( سزه إلهى نعمتلرينى إحسان أدن ) اللهه اونون ديننده إخلاص ( و صميميت ) صاحبى اولديغونوز حالده دعا و عبادت أديك . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen- : Artık (ey müminler), kâfirlerin hoşuna gitmese de, (size İlâhî nimetlerini ihsân eden) Allâh’a, onun dininde ihlâs (ve samimiyet) sahibi olduğunuz hâlde dua ve ibadet edin.”
(Mü’min Sûresi, âyet 14)
Hicrî: 22 Muharrem 1447 Fazilet Takvim
MÜMİN DÂİMA İHLÂSLI OLMALIDIR
Abdülkâdir Geylânî kuddise sirruh Hazretleri, bir sohbetinde şöyle buyurmuştur:
Sen, Allâhü Teâlâ’ya, onun Resûlüne ve Allâh’ın sâlih kullarına tâbi olursan kalbin ve ruhun ile Hak Teâlâ’ya, onun rızasına kavuşursun. Gücün yettiğince sâlih zatlara hizmet etmeye çalış; bu, seni, dünya ve âhirette hayırlara ulaştırır.
Eğer sen, bütün dünyaya mâlik olsan, fakat kalbin sâlih zâtların kalbi gibi olmasa -fâni dünya, ebedî âhirete göre yok hükmünde bulunduğundan- hakikatte bir zerreye bile sahip değilsin demektir.
Yaşarken neyin gayretinde ve derdinde olduğuna bakarak kıymetini ölç! Tek derdin yemek, içmek, en güzel şeyleri giymek, evlenmek, hırsla dünya malı toplamaksa sen, dünya ehlinden ve âhiret fakirlerindensin. O çok sevip büyüttüğün bedenin çürüyecek; onu toprakta kurtlar, böcekler yiyecektir.
Mümin kimsenin bütün fiillerinde niyeti, sâlih, güzel ve Allah rızası için olur. Mümin, dünyada hep dünya için çalışmaz, daha çok âhiretini bina eder. Allâh’ın zikrinin yapıldığı, ilminin öğretildiği yerleri bina eder. Bundan başkası için de bina edecekse; kendi nefsi ve hevâsı için değil de ailesinin, fakir ve muhtaçların ihtiyaçlarını gidermek için yapar ki kendisi için âhirette onun bedeli bina olunsun.
Allâh Azze ve Celle’yi hakkıyla zikreden, ebedî olarak diri demektir; onun ölümü, bir hayattan diğerine intikal etmektir. Allâhü Teâlâ’yı zikir, bir kalbe yerleştiğinde, bu kalbin sahibi olan kul, Mevlâ’yı devamlı zikre muvaffak olur. Dili zikretmese, kalbi zikreder.
Kul, Allâh’ı zikre devam ettiği müddetçe, Hak Teâlâ’nın rızası da ona ulaşmaya devam eder; yani bu kul, Allâhü Teâlâ’nın razı olacağı amelleri işlemeye muvaffak olur. Bu kâmil teslimiyetleriyle, Ashâb-ı Kehf gibidirler ki her hareketleri, Cenâb-ı Hakk’ın rızasına muvâfık olur.
Hicrî: 22 Muharrem 1447 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder