قَالَ عَلِيٌّ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ : إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَيْكُمُ اتِّبَاعُ الْهَوَى وَطُولُ الْأَمَلِ أَمَّا اتِّبَاعُ الْهَوَى فَأَنَّهُ يَصُدُّ عَنِ الْحَقِّ وَأَمَّا طُولُ الْأَمَلِ فَيُنْسِي الْآخِرَةَ. (هب)
حضرتى على رضى الله عنه بيوردوكى : سزيك حقنزده أك جوق قورقديغم شيلر ، هوى لرينزه ( نفسنزين آرضولرينه ) تابى اولمانز و طولى أمل ( صونى كلمين دنيالق إستكلر ) دير . زيرى هوايه تابى اولمق ( سزى ) ، حق يولدان جقارير . طولى أمل إيسه ( سزه ) ، آخرتى اونوطدورور . "
Hazret-i Ali radıyallâhü anh buyurdu k: “Sizin hakkınızda en çok korktuğum şeyler, hevâlarınıza (nefsinizin arzularına) tâbi olmanız ve tûl-i emel (sonu gelmeyen dünyalık istekler)dir. Zira hevâya tâbi olmak (sizi), hak yoldan çıkarır. Tûl-i emel ise (size), âhireti unutturur.”
(Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)
Hicrî: 20 Zilhicce 1446 Fazilet Takvim
KALBÎ BİR HASTALIK: TÛL-İ EMEL
Tûl-i emel, kişinin uzun yaşamayı arzu etmesidir ki kalbî hastalıklardandır. Ancak daha güzel amel işlemek için geleceğe ait bir emel beslemek câizdir. Arzu ve isteklerimizi “İnşâallah ve Allâh’ın izniyle” gibi bir söz ile söylemeli ve uzun yaşamak arzusu ileride ümmet-i Muhammed’e faydalı bir hizmet yapmayı istemek gibi makbul bir amel işlemek niyetiyle olmalıdır. Tûl-i emelin bazı zararları şunlardır:
- İbadette tembelliğe sevk eder. Ameli işlemeye kudreti olan zamandan gücünün kaybolduğu vakte tehîrine sebep olur. Hem geciktirmesinden dolayı hem de ameli tam îfâ edemediğinden dolayı cezalanır.
- “Vakitler geniştir, yarın tevbe ederim” ve “Ben gencim, ne vakit olsa kendimi düzeltirim.” gibi aldatıcı sözlerle tevbenin geciktirilmesine sebep olur. Hâlbuki ecel, kişiye ulaşmakta rızkından daha acelecidir.
- Ölümü anmayı unutturduğu için kalbin katılaşmasına ve kendisine yapılan nasihatin dahi tesir etmemesine sebep olur. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz, “(Dünyalık) lezzetleri yıkan ölümü çok anınız.” buyurmuşlardır.
- Âhiret amellerini terk ettirerek tamamen dünyaya hırsla çalışmaya sebep olur.
Hâlbuki Allâhü Teâlâ, Hadîd Sûresi’nin 20. âyet-i celîlesinde buyurmuştur ki -meâlen-: “Biliniz ki: dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve aranızda bir tefâhur (öğünüş), mal ve evlatta çokluk yarışından ibarettir.”
Dünya hayatı hoş gibi görünür, lâkin neşesi pişmanlık; zevki, elem, hicran ve Cehennem azâbı ile neticelenir. Amma Allâhü Teâlâ’nın rızasına vesile edinilmesi cihetiyle ne güzel metâ, ne güzel vesiledir.
O hâlde dünya hayatının geçici zevklerine kendini kaptırmayıp bir taraftan o şiddetli azâbı, bir taraftan da o mağfiret ve Cennet’i düşünmeli de, yalnız azâp korkusuyla değil, o mağfirete ve Allâh’ın rızasına lâyık bir aşk ve muhabbet ile âhiret için çalışmalı, o büyük murada ermelidir.
Hicrî: 20 Zilhicce 1446 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder