قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : وَمَنْ اَضَلُّ مِمَّنْ يَدْعُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَنْ لَا يَسْتَجِيبُ لَهُٓ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ وَهُمْ عَنْ دُعَٓائِهِمْ غَافِلُونَ. (سورة الاحقاف، ٥)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : اللهى براقب ده كندسينه قيامت كونونه قدار جواب وره ميه جك اولان شئ ( بوطه وسائره يه ) طابان كمسه دن دها سابقين كيم اولابلر ؟ حالبوكى او بوطلر ، بونلريك طابمالارندان خبرسزديرلر . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen: “Allah’ı bırakıp da kendisine kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek olan şeye (puta vesâireye) tapan kimseden daha sapkın kim olabilir? Hâlbuki o putlar, bunların tapmalarından habersizdirler.”
(Ahkâf Sûresi, âyet 5)
Hicrî: 13 Zilkâde 1445 Fazilet Takvim
FİL VAK‘ASI -2
Ebrehe, yaptırdığı binanın alâka görmesi için Kâbe’yi yıkmak üzere ordusuyla Mekke’ye doğru harekete geçti. Tâif’e gelince konakladı. Bir miktar askerle bir adamını Mekke’ye gönderdi. O da gelip Mekke ahalisinin hayvanlarına el koydu. Bu esnada, Peygamber (s.a.v.) Efendimizin dedesi Abdülmuttalib’e ait develere de el koymuştu.
Bunun üzerine Ebrehe’nin yanına gelen Abdülmuttalib, ona, “Burada otlamakta olan develerime el koymuşsunuz, onları almaya geldim, develerimi verin.” dedi.
Ebrehe, “Demek, sadece develerini istiyorsun, ben de Kâbe hakkında bana ricâya geldiğini sanmıştım.” dedi.
Abdülmuttalib, “Ben, develerin sahibiyim, develerimi isterim. Kâbe-i Muazzama’ya gelince, onun sahibi Hazret-i Allah’tır. Onu, o korur.” dedi.
Bu söz, Ebrehe’ye tesir ederek vücudunda büyük bir titreme meydana getirdi ve hemen develeri verdi.
Abdülmuttalib, develerini aldı, Kâbe’ye geldi. Ağlayarak, “Yâ Rabbi! Bizde, o azgın Ebrehe’ye karşı koyacak güç yok, Kâbe’nin sahibi sensin, Beyt-i Şerîf’ini sen koru yâ Rabbi!” diye dua etti. Mekke ahalisine de “Bu beytin sahibi, onu muhafaza eyler, korkmayınız.” diyerek teselli verdi.
Ebrehe, konakladığı yerden ordusunu kaldırdı. Önde en büyük fille birlikte diğer filleri ve develeri, Kâbe’ye doğru yürütmek için zorluyor, fakat filler ve develer yere çöküyorlar, bir türlü o tarafa gitmiyorlardı. Şam, Yemen, Irak cihetlerine döndürülünce hemen yürüyorlardı.
Ebrehe, ordusunu böyle Kâbe’ye saldırmaya zorlarken, Cenâb-ı Hak tarafından birçok ebâbîl kuşu geldi. Her biri ağzında ve ayaklarındaki birer ufak taşı Ebrehe’nin askerlerinin üzerine bırakıverdiler. Taşlar hangisine isabet ettiyse yaraladı ve öldürdü. Birçoğu bu sûretle mahvoldu. Kalanları, düşe kalka Yemen’e kaçtılar. Hâdiseyi gören Ebrehe de kaçtı, sarayına geldi. Olanları, oradakilere anlattı. Topal bir kuş da onu takip ediyordu. O da taşını attı. Ebrehe orada öldü. -Devamı yarın-
Hicrî: 13 Zilkâde 1445 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder