قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : اِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ اَنَّ لَهُمْ مَا فِي الْاَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لِيَفْتَدُوا بِهِ مِنْ عَذَابِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَا تُقُبِّلَ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ. (سورة المائدة، ٣٦)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : محقق كى او كافرلر ، أكر يريوزنده بولونان هر شى و اونون بر مثلى قدارى دها اونلريك اولسا ده قيامت كونونون عذابندان ( قورطولمق إيجن ) اونى فدا أتسلر ، ينه كنديلرندن قبول اولنماز , اونلر إيجن بك أليم بر عذاب واردر . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen- : “Muhakkak ki o kâfirler, eğer yeryüzünde bulunan her şey ve onun bir misli kadarı daha onların olsa da kıyamet gününün azâbından (kurtulmak için) onu feda etseler, yine kendilerinden kabul olunmaz. Onlar için pek elîm bir azâp vardır.”
(Mâide Sûresi, âyet 36)
Hicrî: 15 Cemâziyelâhir 1447 Fazilet Takvim
NASİHATİ ÖNCE KENDİN TUT
Bilinmelidir ki, bir başkasını kötülükten menetmek isteyen kimseye düşen ilk vazife kendisinin o kötülüğü işlememesidir. Kendi yanında akrepler ve yılanlar varken, başkasının yüzündeki sineği defetmek için eline sineklik alan kimse gibi olmamak gerekir. Yaptığı nasihatin tesirli olması, ancak kendisi o nasihate dikkat ettiği zaman mümkündür.
Allâhü Teâlâ, İsa aleyhisselâm’a şöyle vahyetti:
“Kendi nefsine nasihat et, nasihati kendin yerine getirdiğin zaman artık insanlara nasihat ver. Böyle yapmazsan benden utan.”
Denilmiştir ki: Bir insan halka vaaz etmek, nasihat etmek için oturduğunda bir melek, ona, “Kardeşine verdiğin nasihati, kendine de yap. Yoksa Rabb’inden utan. Çünkü o, seni görüyor.” der.
O hâlde kalbinin takvâsıyla ve güzel bir niyetle insanlara nasihat ver. İçin kötülükle doluyken dışını güzelleştirerek nasihat etme. İçi nurlu olanın sözleri hedefine ulaşır.
Bir söz, kalpten çıkarsa kalbe ulaşır. O zaman, ya acı verici bir korku ya da heyecan verici bir şevke sebep olur. Eğer dilden çıkarsa, onun ulaşacağı yer kulaklardır. Biliniz ki nehyettiği şeyi işleyene düşen vazife, önce kendisini düzeltmektir.
BEŞ NASİHAT
Beş şeyi beş şeyde aramak lazımdır:
• İzzet ve şerefi tevâzuda ara, mal ve asâlette değil;
• Zenginliği kanaatte ara, çoklukta değil;
• Belâ ve musîbetlerden emniyeti, Cennet’te ara, dünyada değil;
• Rahatı azlıkta ara, çoklukta değil;
• İlmin faydasını onunla amel etmekte ara, çok rivâyet etmekte değil.
Hicrî: 15 Cemâziyelâhir 1447 Fazilet Takvim

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder