قَالَ صَلَّى
اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا عَلِيُّ ثَلَاثٌ لَا تُؤَخِّرْهَا الصَّلَاةُ إِذَا
آنَتْ وَالْجَنَازَةُ إِذَا حَضَرَتْ وَالْأَيِّمُ إِذَا وَجَدْتَ لَهَا كُفْئًا.
(ت)
" يا
على اؤج شي واركى اونلرى كجكترمه : واقتاكى كلديغى زمان نمازى حضر اولديغى زمان
جنازه ي و دنكى بولنديغى زمان بكارلرى أولندرمَي ."
“Yâ Ali! Üç şey var ki onları geciktirme: Vakti geldiği zaman
namazı, hazır olduğu zaman cenâzeyi ve dengi bulunduğu zaman bekârları
evlendirmeyi.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 28 Safer 1437 Fazilet Takvimi
PEYGAMBERİMİZ’İN (S.A.V.) MERHAMETİ
Hazret-i Âişe vâlidemiz bir gün Resûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) “Yâ Resûlallâh! Sana Uhud gazasının yapıldığı günden daha şiddetli, daha zor bir gün erişti mi? diye sordu. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
Yâ Âişe! Senin kavmin (Kureyş)den gelen birçok zorluklarla karşılaştım. Fakat onlardan Akabe günü karşılaştığım vaziyet hepsinden daha şiddetli idi. Ben (Kureyş’ten gördüğüm ezâ üzerine Tâif’e gidip) hayatımın korunmasını, himayesine almasını (Tâifli) İbn-i Abd-i Yâlîl’e teklif ettiğim zaman dileğime cevap vermemişti. Ben de kederli ve hayret içinde geri (Mekke’ye) dönmüştüm. Karn-i Seâlib mevkiine gelince burada başımı kaldırıp (semâya) baktığımda bir bulutun beni gölgelendirmekte olduğunu gördüm. Buluta (dikkatle) baktığımda bunun içinde Cebrâil (a.s.)’in bulunduğunu gördüm. Cebrâil bana:
“Yâ Muhammed! Allah, kavminin senin hakkındaki dediklerini muhakkak işitti, seni korumadıklarına da vâkıf oldu. Allah sana şu dağlar meleğini gönderdi (emrine âmâdedir), kavmin hakkında ne dilersen ona emredebilirsin!” dedi. Bunun üzerine dağlar meleği selâm verdi ve:
Yâ Muhammed! Sen ne dilersen emrine hazırım: Eğer (Ebû Kubeys ile Kayakan denilen) şu iki yalçın dağın Mekkeliler üzerine çökerek birbirine kavuşmasını (ve müşrikleri tamamıyla ezmesini) istersen onu da emret!” dedi. Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem de:
(Hayır, onu istemem.) Ben Cenâb-ı Hakk’ın, bu müşriklerin neslinden yalnız Allâh’a ibâdet edecek ve Allâh’a hiç bir şeyi ortak koşmayacak bir nesil meydana çıkarmasını isterim.” buyurdular.
DÖRT SINIF İNSAN
İmâm Halîl bin Ahmed (rh.) buyurdu: İnsanlar dört sınıftır:
Bilmeyen ve bilmediğini de bilmeyen adam. Bu ahmaktır, ondan uzak durun.
Bilmeyen, lâkin bilmediğini bilen adam. Bu câhildir, ona öğretin.
Bilir, lâkin bildiğini bilmez. Bu gâfildir, uykudadır onu uyandırın.
Bilir, bildiğini de bilir. İşte bu âlimdir, ona uyun.
Hicrî: 28 Safer 1437 Fazilet Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder