اَسْتَعِيذُ
بِاللهِ : قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللهُ
وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ. (سورة آل عمران, 31)
" ( حبيبم آحمد ) دكى
: أكر سز اللهى سويورسانز همن بانه اويونكى الله ده سزى سوسن و كوناحلرنزى
باغشلاسين الله غفور در رحيم در ."
“(Habîbim Ahmed) De ki: Eğer siz Allâh’ı seviyorsanız hemen bana
uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah
Gafûr’dur, Rahîm’dir.”
(Al-i İmrân Sûresi, âyet 31)
Hicrî: 21 Safer 1437 Fazilet Takvimi
ASHÂB’IN RESÛLULLÂH’A (S.A.V.) BAĞLILIKLARI
Mekke müşrikleri Bedir harbinde fena halde mağlup olmuşlardı. Bunun intikamını almak için Medine’ye geldiler. Uhud harbinde ilk anda müşrikler mağlup oldular. Bazı Müslüman askerler Resûlullâh’ın emrettiği yerlerinden ayrılınca bu kere müşrik ordusu Müslümanlar üzerine hücum etti, Müslümanlar dağıldılar. Fakat yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in etrafında toplandılar. Müşrikler Müslümanları mağlup edemeyeceklerini anlayınca harpten vazgeçtiler. Mekke yolunu tutup gittiler. Fakat Ebû Süfyan ve arkadaşları Uhud’dan ayrılıp Revha denilen yere vardıklarında “Çoğunu öldürdük, azı kalmıştı. Niye bırakıp geldik. Dönüp köklerini kesmeliyiz.” diyerek Müslümanlara tekrar hücum etmek istediler.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de bunu derhal haber almış ve onları yıldırmak, kendinin ve ashâbının kuvvetini göstermek üzere ashâbını teşvîk etmiş ve “Dün Uhud harbinde bulunanlar hazırlanıp gelsinler. Düşmanın arkasına düşülecek.” buyurdu. Yetmiş kişi Peygamber Efendimiz’le (s.a.v.) beraber hareket ettiler.
Medîne’ye sekiz mil mesafede bulunan Hamrâ-i Esed denilen yere kadar vardılar. Ashâb-ı Kirâm yaralı idiler. Çok zahmet çekiyorlar, ama ecirlerini kaybetmemek için katlanıyorlardı. İçlerinde öyle yaralılar vardı ki nöbetleşerek birbirlerini sırtlarında taşıyorlardı. Biraz birisi yükleniyor, biraz sonra, binen inip arkadaşını sırtına alıyordu. Yine içlerinde, yaralarının ızdırabından zaman zaman birbirlerine dayanarak gidenler bulunuyordu. Fakat Cenâb-ı Allâh müşriklerin kalblerine korku verdi de kaçıp gittiler.
İşte, bu vaziyette dahi Resûlullâh’ın (s.a.v.) davetine icâbet eden mü’minlerin fazîleti ve elde ettikleri büyük dereceyi bildirmek için âyet-i kerîme nazil oldu ki meâli şöyledir: “Hele o, kendilerine yara isâbet ettikten sonra Allâh’ın ve peygamberin emrine icâbet edenler: müminler içinden bilhassa böyle ihsân edenler ve Allâh’dan korkanlar için pek büyük bir ecir vardır.” (Âli İmrân Sûresi, âyet 172)
Hicrî: 21 Safer 1437 Fazilet Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder