Tükeniyor, Ölüyoruz Haberimiz Yok
İnsanların tüketim arzuları dizginlenemez bir seviyeye ulaştı.
Tüketim çağı olarak tabir edilen bu süreç, ne sadece ceplere, ne sadece
midelere hücum ediyor. Tüketim çılgınlığı çok farklı ve zararlı maskeler
altında, hayatın çok geniş bir sahasına yayıldı ve hızla yayılmaya
devam ediyor.
Hayatımıza yerleşmiş bütün markalar, tabelalar, reklamlar hatta
bankaların sunduğu imkânlar, gönderdiği kolaylık sağlayıcı mesajlarda
bile çılgınca tüketime davet var! Bu davet, yerini ihtiyaçlardan doğan
sınırlı isteklerin yerine, suni talep doğrultusunda oluşturulan fuzuli
ihtiyaçlara bıraktı.
Büyük alışveriş merkezlerinin kuruluş felsefesi de
zaten, gerçek olsun fuzuli olsun, ceplerdeki parayı son kuruşuna kadar
almak üzerine kurulu. Ve maalesef emeğin ve paranın akış yönü,
sağlıklıya, kaliteliye doğru değil; fuzuli ihtiyaçlarla çekilen,
gösterilen yere doğru.
Böyle bir tüketim çılgınlığı ortamında hiçbir değer üretilmiyor demek
haksızlık olur. Fakat mevcut değerlerin bu kadar büyük bir hızla ve
hoyratça aşındırılması iç acıtıyor.
Her şey o kadar büyük bir hızla
tüketiliyor ki; talebi karşılamak adına tarihi gerçekler çarpıtılarak
sunuluyor, medya ile kabul etmeye hazır beyinlere. Biri biterken diğeri
başlıyor ve her dizi bir başka değerimize saldırarak oluşturduğu suni
ihtiyaçları pazarlıyor. Bir yerden alırken öteki yerden satmaya
çalışıyor.
Siyasetçilerin, devlet adamlarının biri giderken biri geliyor. Ve
giden çok çabuk unutuluyor. Yeni gelen hep yeni umut. Önemli olan
insanlar değil çünkü önemli olan çarkların dönmesi.
Mesela kitapları ele alalım. Çok satan kitap listeleri hızla
değişiyor. Kitapların biri okunup sindirilmeden ve toplum genelinde
istenilen tesiri göstermeden raflardaki yerini yenilerine bırakıyor. Bu
hızlı değişim verimden yoksun hikâyeler mezarlığı olmuş zihinlerde. Bir
üst rafa çıkma kaygısıyla, hızla hazırlanan hormonlu fikirler bir yandan
zehirliyor yeni nesli diğer yandan da eskiler yavaşça bu ölüme şahitlik
ediyor.
Oyuncakları ele alalım. Onlar çılgın kitap tüketiminden daha zor
durumdalar. Emek verilmeden seri olarak üretilen oyuncaklar çocukların
gelişimi için değil de üreticinin menfaati için hazırlanmış gibi
duruyor. Diğer taraftan çocukların eline
ulaştırılan tek tip oyuncaklar, ortak bir kültür oluşturmanın temellerini atıyor sanki.. Ve yine her çocuk odası bir oyuncakçı dükkânı. Oyuncağa göre oyun kurmak, o oyuncağın etrafında dönerek yeni icatlar yapıp küçük bir dünya kurmak artık çok zor.
ulaştırılan tek tip oyuncaklar, ortak bir kültür oluşturmanın temellerini atıyor sanki.. Ve yine her çocuk odası bir oyuncakçı dükkânı. Oyuncağa göre oyun kurmak, o oyuncağın etrafında dönerek yeni icatlar yapıp küçük bir dünya kurmak artık çok zor.
Şimdiki çocuklar
oyuna göre oyuncak aldırıyorlar anne babalarına. Oyun bittiğinde ise
kırıp atıyorlar ya da bir daha yüzüne bakmıyorlar.
Kırılması, bozulması, kullanılamaz hale gelmesi beklenmeden, sırf
eskidiği için atılmış ürünler çöplüğüne dönüyor dünyamız. Hâlbuki
değerini varlığını korumuş olan eski eserleri çıkarmak için, gece gündüz
çalışıyor arkeologlar. Uzun zamanda yapılan, uzun zaman muhafaza ediyor
varlığını.
Yemek yemek için acıkmaya gerek duyulmaz oldu. Keyfi yemekler, Ve
yine her çocuk odası bir oyuncakçı dükkânı. Oyuncağa göre oyun kurmak, o
oyuncağın etrafında dönerek yeni icatlar yapıp küçük bir dünya kurmak
artık çok zor.
körüklenen harcama alışkanlığının getirdiği birkaç yeni ara öğün, atıştırmalık yiyecekler hayatımızda önemli yer tutmaya başladı. Ve bereket olmayan sofralarda, doymak bilmeyen midelere yeni hastalıklar müptela oldu.
körüklenen harcama alışkanlığının getirdiği birkaç yeni ara öğün, atıştırmalık yiyecekler hayatımızda önemli yer tutmaya başladı. Ve bereket olmayan sofralarda, doymak bilmeyen midelere yeni hastalıklar müptela oldu.
Eskiden sıkça kullanılan baba yadigârı kavramı duyulmaz oldu. Toprağa
bağlılık zayıfladı. Savaşlar ve göçler sonucu güç bela bir karış
toprağa sahip olan insanlar, toprağa tutunmak için canla başla
çalışıyorlardı. Oysa günümüzde toprak ve evler kolayca el değiştiren
yatırım araçlarına dönüştüler.
Bir zamanlar boşa damlayan su, yedi kat yabancıya ait bile olsa,
israf oluyor diye önüne set çekiliveriyordu. Bolluk olduğu zaman ise bu
bolluk çar çur edilmiyor ihtiyacın durumuna, zaruretine göre sarf
ediliyordu.
Şimdi ise yastık altında kara gün için bekleyen birikimler bile, adı
uzman olan ve kimin için çalıştığı meçhul finansçıları rahatsız ediyor!
Tüketim çılgınlığı, günümüzün her anında bizi çepeçevre kuşatarak
hissettiriyor varlığını. Parası olan son kuruşuna kadar harcayıp borca
girmekten kendini alamıyor. Kredi kartları ise sanki nihayetinde biz
ödemeyecekmişiz gibi güven veriyor. Ve tüketim çağı zehrini öyle nazik
zerk ediyor ki; ölüyoruz ama kendimizi mutlu hissediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder