قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَفْضَلُ دِينَارٍ يُنْفِقُهُ الرَّجُلُ دِينَارٌ يُنْفِقُهُ عَلَى عِيَالِهِ وَدِينَارٌ يُنْفِقُهُ الرَّجُلُ عَلَى دَابَّتِهِ فِي سَبِيلِ اللهِ وَدِينَارٌ يُنْفِقُهُ عَلَى أَصْحَابِهِ فِي سَبِيلِ اللهِ. (م)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : بر كمسنيك حارجاديغى بارالريك أك فضيلتلسى ، آئله سينه ، الله يولنده قوللاناجاغى واسطاسنه و الله يولنداكى آرقاداشلرينه حارجاديغى بارادر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Bir kimsenin harcadığı paraların en faziletlisi; ailesine, Allah yolunda kullanacağı vâsıtasına ve Allah yolundaki arkadaşlarına harcadığı paradır.”
(Sahîh-i Müslim)
Hicrî: 02 Ramazân 1446 Fazilet Takvim
ŞÂH-I NAKŞİBEND (K.S.) HAZRETLERİNDEN HİKMETLER
Şâh-ı Nakşibend (k.s.) Hazretleri, Serahs şehrinde iken, Herât’ta hüküm süren Kert sultanı Melik Muizzüddin Hüseyin ile görüştüler. Sohbet sırasında sultanın bazı suâllerine cevap verip ona, Nakşibendî tarîkatının usûllerini anlattılar ve şöyle buyurdular: “Bizim usûlümüz, Hâce Abdülhâlık Gucdüvânî Hazretlerinin buyurduğu ‘Halvet der-encümen’ usûlü üzeredir. Yani zâhiri, halk ile ülfet eyleye; bâtını ise devamlı Cenâb-ı Hakk’ın zikri ile meşgul ola. Halk ile olan ülfeti onu, Allâhü Teâlâ’nın fikir ve zikrinden aslâ geri koymaya!”
Sultan, “Peki bu hâl, kendisinde kemâliyle hâsıl olan kimse var mıdır?” diye sorunca buyurdular ki: “Evet. Nitekim Allâhü Teâlâ, şöyle buyurmuştur -meâlen-: ‘Öyle adamlar vardır ki ne bir ticaret ne de bir alışveriş, onları, Allâh’ı zikretmekten alıkoymaz…” (Nûr Sûresi, âyet 37)
Hâce Hazretleri, mürîdlerinin nefse devamlı muhalefet etmeleri için Hazret-i Allâh’a niyâz etmekten geri durmaz ve şefkatle şöyle buyururlardı: “Her kim nefse muhalefet ameliyle müşerref olursa o amelin, çok büyük neticelerini görür ve yüksek derecelere ulaşır. Ancak, Allâh’ın yardımı erişmeden nefse muhalefet etmek mümkün değildir.
Nefsinizi her an töhmet altında tutunuz (onu dâimâ kusurlu görünüz). Kim bu amele muvaffak olursa Allâhü Teâlâ, ona, bu amelin karşılığıyla muamele eder de o kimsede, büyük ve yüksek amellerin yükünü çekmeye kuvvet ve tahammül hâsıl olur. Böylece Allâhü Teâlâ’ya yakınlık elde ederek saâdete nâil olur. “Ben, nefsimi temize çıkarmam, muhakkak ki nefis, kötülüğü şiddetle emreder. Ancak Rabb’imin rahmet ettikleri müstesnâ.” meâlindeki, Yûsuf Sûresi’nin 53. âyet-i kerîmesi hükmünce her kul, işlediği her günah ve isyanı, kendi nefsine isnat etmelidir. Zira nefsin cibilliyeti icabı, ondan daha fenâ günahlar işlemesi düşünülebilir. Beşer hakkında her ne kusur anlatılırsa, olabilmesi imkân dâhilindedir.
Her kim Allâh’ın inayetiyle kendi nefsini kötü olarak tanır ve onun tuzaklarını gereği gibi bilirse, o kişinin, nefsine muhalefeti kolay olur.”
Hicrî: 02 Ramazân 1446 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder