1 Ağustos 2018 Çarşamba

BABA VE OĞLUNA HOCA NASÎHATİ



قَالَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ثَلَاثٌ يُدْرِكُ بِهِنَّ الْعَبْدُ رَغَائِبَ الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ: اَلصَّبْرُ عِنْدَ الْبَلَاءِ وَالرِّضَا بِالْقَضَاءِ وَالدُّعَاءُ فِي الرَّخَاءِ. (كنز)
رسول الله  أفندمز  ( صلى الله عليه وسلم )  بويوردولر   :"  اؤج شى واردركى قل بونلرله ، رغبت اولونان دنيا و آخرت نعمتلرينه نائل اولور : بلا أسناسنده صبر ، قضى يه ( تقديرى إلاهيه ) رضى : رفاح و بوللق زماننده دعاء :"
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular: “Üç şey vardır ki kul bunlarla, rağbet olunan dünya ve âhiret nîmetlerine nâil olur: Belâ esnasında sabır, kazâya (takdîr-i ilâhîye) rızâ; refah ve bolluk zamanında duâ” 
(Kenzü’l-Ummâl)
Hicrî:   19  Zilkâde   1439  Fazilet Takvimi 

BABA VE OĞLUNA HOCA NASÎHATİ

Tâbiînden Ebû Hâzım el-A’rec (radıyallâhü anh) evini ilim talebelerine, vaaz ve nasîhat isteyenlere mescit yapmıştı.
Abdurrahman bin Cerîr (rahimehullah) oğlu ile beraber Ebû Hâzım’ın (radıyallâhü anh) ders halkasına geldiler. Ders esnasında aralarında şu konuşma geçti:
Abdurrahman bin Cerîr (rahimehullah): “Ey Ebû Hâzım, kalplerimizi gafletten nasıl uyandırabiliriz?”
Ebû Hâzım (radıyallâhü anh): “Kalbini düzelttiğin zaman büyük günahların affolunur. İnsan, günahları terk etmeye azmederse kalbi gafletten uyanır. Unutma ey Abdurrahman, dünyanın ufacık bir işi bizi âhiret amellerimizin birçoğundan meşgul eder. Seni Allâhü Teâlâ’ya yaklaştırmayan her nimet bir cezâdır.”
Abdurrahman’ın oğlu “Bizim âlimlerimiz çoktur. Hangisine tâbi olmamızı tavsiye edersiniz?” diye sordu.
Ebû Hâzım (radıyallâhü anh): “Evlâdım, her yerde Allâhü Teâlâ’dan korkan, günâha bulaşmaktan sakınan, gençlik vakitlerinde nefsini ıslâh edip de ihtiyarlığına bırakmayan kimselere tâbi ol.
Ey oğul, güneşin doğduğu her gün ilim ile hevâ, talebeye gelir ve onun kalbinde iki hasmın kavga ettiği gibi kavga ederler. Eğer ilim gâlip gelirse o gün o talebe için ganîmettir. Eğer hevâ gâlip gelirse o gün onun için hüsrândır.”
Abdurrahman bin Cerîr (rahimehullah) tekrar “Çoğu zaman bizi şükre teşvik ediyorsun. Peki, hakîki şükür nedir?” diye sordu.
Ebû Hâzım (radıyallâhü anh) da “Bizim her bir uzvumuzun üzerine vâcip olan bir şükür vardır:
Gözlerin şükrü: Eğer onlarla hayırlı bir şey görürsen diğer insanlara bildirmek, eğer günah olan bir şey görürsen onu örtmek, kimseye söylememektir.
Kulakların şükrü: Onlarla hayırlı bir şey işitirsen onu hemen hıfzetmek, kötü bir şey işitirsen onu unutmaktır.
Ellerin şükrü: Onlarla senin olmayan şeye dokunmamak ve Allâhü Teâlâ’nın haklarından olan bir şeyi men etmemektir.”
Hicrî:   19  Zilkâde   1439  Fazilet Takvimi 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder