28 Ağustos 2015 Cuma

Tebeasının Her Ferdiyle Meşgul Olan SULTAN ABDÜLHAMİD HAN



قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَى أُمَّتِي كُلُّ مُنَافِقٍ عَلِيمِ اللِّسَانِ. (حم)
" امتميك حقنده أك جوق قورقتوغم كمسه علمى ( ساده جه ) ديلنده اولان ( اتقادى بوزق علميله عمل أتمين )مناقلردر ."
Ümmetim hakkında en çok korktuğum kimse ilmi (sadece) dilinde olan (itikadı bozuk, ilmiyle amel etmeyen) münafıklardır.” 
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
Hicrî: 12  Zilkâde 1436   Fazilet Takvimi 

Tebeasının Her Ferdiyle Meşgul Olan SULTAN ABDÜLHAMİD HAN


Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın Musahibi (hususi hizmetçisi) Nâdir Ağa anlatıyor:
“Sultan ikinci Abdülhamîd Han devrinde, size, fakir bir memurun macerasını anlatayım!.. Aksaray’da oturan fakir bir memur... Ayda, o zamanın parasıyla 500 kuruş alıyor. Zevcesi hamile ve doğum yakındı. Nihayet, beklenmedik, tedariksiz bir anda sancılar başlıyor. Mevsim de kış... Adamın on parası yok... Ne doktor getirtebilir, ne de ebe.. Ne yapsın şimdi bu adam?... Hemen Bakırköy telgrafhanesine koşuyor. O zaman Yıldız’a telgraflar yalnız Bakırköy Postahanesi’nden çekilebilirdi. Zât-ı Şâhâne’ye hitaben acıklı bir telgraf çekiyor... Aynı günün gecesi, Sultan Abdülhamid Han, salonda otururken, telgrafı arzediyorlar. Aynen görmek istiyor, bir kere, bir kere daha okuyor ve mırıldanıyor:
“Demek benim tebeam arasında bu kadar çaresiz kalanlar da varmış”. Hükümdâr, derhal beni çağırttı ve emretti:
“Hemen bir saray arabası hazırlat ve sarayın doktor ve ebelerini gönder! Son süratle gitsinler! Şu bir kese altını da al, hediye olarak götür, çocuğun masraflarına karşılıktır. Bana da neticeyi süratle bildir!”
Huzurdan çıkar çıkmaz emri yerine getirdim. Yanımda Besim Ömer ve eski Şehremini (belediye reisi) Cemil Paşa gibi en muktedir doktorlar ile hastanın imdadına yetiştik. Sabaha karşı döndüğüm zaman, sultanın hâlâ uyanık olduğunu hayretle gördüm. Sultan, bu kadar basit bir iş üzerinde bile merak ve heyecanla, dalgın ve düşünceli neticeyi bekliyor. Belki de bu basit hadiseyi, devlet reisiyle tebeanın bir ferdi arasındaki ince bağ noktasından fevkalâde ehemmiyetli buluyordu.
Sultana, nur topu gibi bir oğlan çocuk doğduğunu ve kendisine babası tarafından “Abdülhamîd” ismi verildiğini anlattım.
Sultanın çehresinde ılık bir tebessüm oldu, rahat bir nefes aldı ve huzur içinde istirahat köşesine doğru gitti.” Rahmetullahi aleyh. (Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın Aile Hayatı, Çamlıca B. Y.)
Hicrî: 12  Zilkâde 1436   Fazilet Takvimi 



HAZRET-İ ALİYYÜ’L-MURTAZÂ’DAN HİKMETLER



قَالَ عُمَرُ رَضِيَ اللهُ عَنْهُ  أَقْرَؤُنَا أُبَيٌّ وَأَقْضَانَا عَلِيٌّ. (خ)
" حضرتى عمر شويله دمش در . بزم أك دوزكون قرآن كريم اوقويانمز اؤبى ( إبن كعب ) در . أك إصابتلى حكم ورنمز ده على ( بن أبى طالب ) در ."
“Hz. Ömer (r.a.) şöyle demiştir: ‘Bizim en düzgün Kur’ân-ı Kerîm okuyanımız Übey (ibn-i Ka’b)’dir. En isâbetli hüküm verenimiz de Ali (bin Ebî Tâlib)dir.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Buhârî)
Hicrî: 11  Zilkâde 1436   Fazilet Takvimi 

HAZRET-İ ALİYYÜ’L-MURTAZÂ’DAN HİKMETLER

 

  • Cimri zengin, cömerd fakirden daha fakirdir. Eli sıkı olanın gönlü de dar olur.
  • Evliyânın anılması rahmetin inmesine sebeptir.
  • Ölümü anmak kalbe cilâ verir.
  • Bir günah çoktur, bin ibadet azdır.
  • Sen babanın haklarına riayet et ki oğlun da sana riayet etsin; saygılı olsun.
  • İlim rütbesi rütbelerin en yücesidir.
  • Kısmetin seni arar bulur, rahat ol.
  • Dünyaya gelmek ölümün habercisidir.
  • Sâlih zâtların verdiği zahmet rahmet sayılır.
  • İnsanın selâmeti dilini tutmaktadır.
  • Sükût eden pişman olmaz.
  • İnsanların en hayırsızı, herkesin kendisinden sakındığı adamdır.
  • Allâh’ın kelâmı kalbin devâsıdır.
  • Kur’ân-ı Kerîm’i okumak gönüllere şifâ verir.
  • Oruç tutmak sıhhate sebeptir.
  • Kişinin sadâkati; doğruluğu onun kurtuluşudur.
  • Gece namaz kılanın yüzü gündüz güzel görünür. Gece namazı mü’minin nurudur. Geceleri namaz kılarak kalbini nurlandır.
  • Dîn takvâ ile kemâle erer, dünyaya tamah ile bozulur.
  • Birbirine buğz; düşmanlık edenlere dünya bile dar gelir.
  • Dostun darbesi daha büyük elem verir.
  • Dil yarası kılıç yarasından daha şiddetlidir.
  • Helâl yemek kalbi nurlandırır.
  • Herkesin rızkı Allâh’a aittir. Senin onu aradığın gibi rızkın da seni arar.
  • Allâh’a itimad edenin ömrü huzurlu geçer.
  • Düşmana itimat etmek helâke; mahvolmağa sebeptir.
  • Dünyalık emeli yani; hırsı az olanın ömrü uzun olur.
  • Emsâlinizle (denklerinizle) geziniz.
  • Edeb peşinde olmak altın peşinde olmaktan evladır.
  • Âfiyet verilen kimse ne bahtiyardır.
Hicrî: 11  Zilkâde 1436   Fazilet Takvimi 



25 Ağustos 2015 Salı

HAYVANLARA MERHAMET İLE MUÂMELE



قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْحُجَّاجُ وَالْعُمَّارُ وَفْدُ اللهِ إِنْ دَعَوْهُ أَجَابَهُمْ وَإِنْ اِسْتَغْفَرُوهُ غَفَرَ لَهُمْ. (هـ)
" حج و عمره يابانلر الله تعالى يه ( بيتنه ؛ كعبيه ) كلن ألجلردر . الله تعالى دان بر شى استسلر إستدكلرنى ورير إستغفار أتسلر اونلارى باغشلر ."
Hac ve umre yapanlar Allâhü Teâlâ’ya (beytine; Ka’be’ye) gelenelçilerdir. Allâhü Teâlâ’dan bir şey isteseler istediklerini verir, istiğfar etseler onları bağışlar.” 
 (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)
Hicrî: 10  Zilkâde 1436   Fazilet Takvimi 

HAYVANLARA MERHAMET İLE MUÂMELE


Peygamber Efendimiz (s.a.v.) âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. O, insanlara merhametli olduğu gibi hayvanlara da son derece merhametli olmuş ve ashâbına da onlara merhameti tavsiyede bulunmuşlardır. Hayvanların aç ve susuz bırakılmamasını, fazla yük yükletilmemesini,  dövülmemesini, ateşle veya vurmak için hedef yapılarak eziyet edilmemesini tavsiye etmişlerdir.
Resûlullâh (s.a.v.) bir gün hayvanlarının üzerinde durup bekleyen bir topluluğa rastladı. Buyurdular ki:
“Hayvanlarınıza, onları yormadan güzelce binin ve (ihtiyacınız olmadığı zaman da) onları dinlendirin. Yollardaki, çarşı ve pazardaki konuşmalarınız için kürsü edinmeyin (üzerlerinde durup lakırtı etmeyin). Nice binilen hayvan vardır ki, sırtına binenden daha hayırlıdır ve Allâhü Tebâreke ve Teâlâ’yı ondan daha çok zikretmektedir.” (Müsned-i Ahmed)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Âişe’yi daha önce hiç binilmemiş bir deveye bindirmiş ve ona “Yâ Âişe! Bu deveye yumuşak davran. Çünkü yumuşak huyluluk kimde olursa onu süsler ve kimden çıkarılırsa da onu lekeler.” (Sünen-i Ebû Dâvûd)
İbn-i Ömer (r.anhümâ) bir tavuğu hedef dikerek ok atan beş on gence rastlamıştı. Bu gençler İbn-i Ömer’in (r.anhümâ) geldiğini görünce dağıldılar. Hz. İbn-i Ömer (r.anhümâ) “Bu tavuğu kim dikti? İyi biliniz ki Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir tavuğu (veya herhangi bir hayvanı) böyle hedef dikerek öldüren kimseye lanet etti.” demiştir. (Sahîh-i Buhârî)
Resûlullâh (s.a.v.) bir deve gördü. Açlıktan sırtı karnına yapışmıştı. “(Açlık, susuzluk, yorgunluk gibi hallerini) anlatmaktan aciz olan bu hayvanlar hakkında Allah’tan korkun. Sağlam oldukları zaman onlara binin, kesmeye elverişli oldukları zaman da onları (kesip) yiyiniz.” buyurdular. (Sünen-i Ebû Dâvûd)
Hicrî: 10  Zilkâde 1436   Fazilet Takvimi