3 Aralık 2016 Cumartesi

SEYYİD AHMED (EMİR) BUHÂRÎ KUDDİSE SİRRUH



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أَنْ يُرَوِّعَ مُسْلِمًا. (د)
بيغمبر أفندمز صلى الله عليه وسلم بيوردلر ."      بر مسلمانين باشقه بر مسلمانى ( شقه بله اولسه ) قورقوتماسى هلال اولمز ."
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Bir müslümanın başka bir müslümanı (şaka bile olsa) korkutması helâl olmaz.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)
Hicrî:    03 Rebîulevvel   1438  Fazilet Takvimi 

SEYYİD AHMED (EMİR) BUHÂRÎ KUDDİSE SİRRUH


Seyyid Ahmed Buhârî Hazretleri Nakşibendî tarikatının Anadolu’da yayılmasına vesîle olmuştur. Nakşibendî büyüklerinden Hâce Ubeydullâh Ahrâr hazretlerinin emriyle Şeyh İlâhî’ye bağlandı. Sonra Şeyh İlâhî (k.s.) Anadolu’ya gidince bütün âilesini Buhârâ’da bırakıp onunla seyahat etti.
Şeyh İlâhî (k.s.), Seyyid Ahmed’e (k.s.) çok itibâr eder, her meclisde sağına oturturdu. Simav’da kaldıkça imamlığı ona havâle ederdi. Şeyhi, onun altı yıl sabah namazını yatsı namazı abdestiyle kıldırdığını haber vermişti.
Sonra şeyhinin izni ile Hicaz tarafına gitti. Bir sene kadar Mekke-i Mükerreme’de ve bir müddet de Kudüs-i Şerîf’te kaldı. Mekke’de iken gece bir saat bile uyumamış, devamlı ibâdetle meşgul olmuştu. Her gün yedi tavaf ve yedi sa‘y yapıyordu. Vücudu gâyet zayıf olmasına rağmen Allâhü Teâlâ’nın inâyetiyle bir gün bile bunu aksatmadı. Daha sonra şeyhinin mektûbu ve daveti ile Simav’a döndü. Onun vefâtından sonra irşâd makamına geçti.
Bilahare İstanbul’a geldi. Etrâfına sayılamayacak kadar çok talebe ve muhibbânı toplandığından talebenin kalması için pek çok odaları bulunan bir mescid yaptırdı ve birçok vakıflarla onu kuvvetlendirdi. Müşkili olanlar huzurunda suâllerini hiç lisâna getirmemişken Şeyh hazretleri onların tamamının cevabını verirdi. Meclisinde dünyâ kelâmı konuşulmaz, dâimâ zikr-i hafîye devâm olunurdu.
922/1516 senesinde 73 yaşında pazartesi günü vefât edip Fâtih’deki mescidinde defnolundu. Halîfesi Mahmûd Çelebi anlatır:
Şeyh Emîr Buhari hazretleri vefât eylediğinde onu yıkarken beni öyle bir hicab ve hayâ kapladı ki kan ter içinde kalmıştım. Ahbâbımızdan bir kimse benim terimi silip diğeri de su koyar idi. Yıkarken üç kere mübârek gözlerini açıp hayatta iken baktıkları gibi bana baktılar. Na’şını kabre koyduğumuzda hiç kimse dokunmadan kıbleye döndü. Bu hali bütün hâzır bulunanlar gördüğünden hepsi salevât getirdiler.
(Mecdî Efendi, Zeyl-i Şakâik)
Hicrî:    03 Rebîulevvel   1438  Fazilet Takvimi 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder