قَالَ اللهُ تَعَالَى: إِنَّ الَّذِينَ
يُحِبُّونَ أَنْ تَشِيعَ الْفَاحِشَةُ فِي الَّذِينَ آمَنُوا لَهُمْ عَذَابٌ
أَلِيمٌ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَاللهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا
تَعْلَمُونَ. (سورة النور، ١٩)
الله تعالى شويله بيوردو : "
محقق اونلر ( منافقلر ) كى ، إيمان أدنلر آراسنده جركن ، ياراماز شيلريك يايلماسنى
آرضو أدرلر . او كمسه لر إيجن دنياده و آخرتده بك آجقلى بر عذاب واردر . و الله
بلر ، سزلر ايسه بلمزسنز ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Muhakkak onlar (münâfıklar) ki, iman
edenler arasında çirkin, yaramaz şeylerin yayılmasını arzu ederler. O
kimseler için dünyada ve âhirette pek acıklı bir azap vardır. Ve Allah
bilir, sizler ise bilmezsiniz.”
(Nûr sûresi, âyet 19)
Hicrî: 25 Zilhıcce 1437 Fazilet Takvimi
DÂVÛD-İ TÂÎ RAHİMEHULLÂH
Ebû Süleyman Dâvûd bin Nasr-ı Tâî hazretleri, evliyâullâhdan ve İslâm büyüklerinden âbid ve fakîh bir zât idi. İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe hazretlerinin talebelerindendir.
Abbâsîler devrinde hicrî 185 senesinde vefât etti.
Dâvûd-i Tâî (rah.) bir dakikasını bile zayi etmeden gece ve gündüz ibâdete devâm etmiş, zarûri olmayanmeşguliyetlerden uzak durmuştur.
Kırk sene devamlı oruç tuttuğunu ev halkından gizlemiştir. Zira evinden çıkacağı zaman yemeğini yanına alıp yolda sadaka olarak verir, dükkânına da biraz geç vardığı için evinde yemiş olduğu zannolunurdu.
Bir gün İmâm-ı A‘zam hazretleri ona:
“Elhamdülillah, bunca zaman içinde âlet kabilinden olan ilimleri güzelce tahsîl edip esas maksada hazırlık yapmış oldun” buyurdular. Davud-i Tâî (rah.):
“Efendim, bunlardan başka en çok gayret edilecek ne var” deyince buyurdular ki:
“Dünyâ ve âhiretin saâdetine ulaştıran en mühim şey ilmimiz ile amel etmektir.”
Bu söz ona çok tesir edip tasavvuf yoluna girdi, Habîb-i Acemî hazretlerine intisâb edip mürîdi oldu.
Hikmetli sözlerinden:
“Gece ve gündüz, insanların ömür yolculuğunun merhaleleridir. İnsanlar merhale merhale yolculuğa devam ederler, nihâyet seferlerinin son merhalesine ulaşırlar. Her merhalenin azığını önceden hazırlamak gerektir. Zîrâ ecel ansızın gelir.”
“Her nefis dünyâdan susuz olarak gidecektir. Ancak Allâhü Teâlâ’yı zikreden kul bundan müstesnâdır.”
“Senin ayıplarını araştıran kötü insanlarla arkadaş olma.”
“Nice kimse vardır ki başına gelen bir hâle sevinir. Hâlbuki o hal onun helâkine sebep olur. Nice kimsenin başına gelen belâ onun din ve dünyasının düzelmesine, bazı isteklerinin eline geçmesine sebep olur. Öyle ise kula düşen vazife ancak takdîr-i ilâhîye râzî olmaktır.”
Hicrî: 25 Zilhıcce 1437 Fazilet Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder