قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: سَلُوا اللهَ عِلْمًا نَافِعًا
وَتَعَوَّذُوا بِاللهِ مِنْ عِلْمٍ لَا يَنْفَعُ. (هـ)
بيغمبر
أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردلر ."
الله تعالى دان فايدالى علم إستينز فايده ورمين علمدن اللهه صغننز ."
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Allâhü Teâlâ’dan faydalı ilim isteyiniz. Fayda vermeyen ilimden Allâh’a sığınınız.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i İbn-i Mâce)
Hicrî: 25 Rabiulevvel 1437 Fazilet Takvimi
HAKÎKÎ İLİM
Hakîkî ilim Allâhü Teâlâ’ya âittir. Zira onun ilmi zâtındandır. Ondan başkasının ilmi ise zatından olmayıp ancak Allâhü Teâlâ’nın öğretmesi iledir. Bütün yaratılmışların ilmi onun ilmi yanında okyanustan bir damla bile değildir. Nitekim Hızır Aleyhisselam ve Mûsâ Aleyhisselam gemiye bindiklerinde bir serçe gelip geminin bir tarafına kondu. Sonra gagasını denize daldırıp çıkardı. Hızır Aleyhisselam, Mûsâ Aleyhisselam’a dedi ki:
“Senin ve benim ilmim Allâhü Teâlâ’nın ilmi yanında ancak şu serçenin denizden alabildiği kadardır.”
İmâm Ebû Yusuf Rahimehullah’a bir mesele soruldu, “Bilmiyorum” dedi. Soran kişi:
“Bulunduğun makam câhillerin işgal edecekleri yer değildir” deyince şöyle buyurdu:
“Mekân bazı şeyleri bilen, bazılarını da bilmeyenler içindir. Amma her şeyi bilen Allâhü Teâlâ mekândan münezzehdir, onun için mekân yoktur.”
Muhakkak Allâhü Teâlâ, gizliyi de en gizliyi de bilir. Yerde ve gökte onun ilminden hâriç bir zerre bile yoktur.
Hazret-i Ali (k.v.) buyurdu: “İlim nehir, hikmet denizdir. Âlimler nehir etrafında dolaşır. Hikmet ehli denizin ortasına dalar. Ârifler ise necât (kurtuluş) gemisinde seyreder (gider)ler”.
Allâhü Teâlâ, İbrâhim Aleyhisselam’a şöyle vahyetti:
“Ey İbrâhim, muhakkak ben Alîm (her şeyi bilen)im, her ilim sâhibini severim.”
Süleyman Aleyhisselam, ilim, mal ve mülkten (saltanattan) birini tercihte serbest bırakıldı, ilmi tercih etti. Mal ve mülk de onunla birlikte kendisine verildi. (Hulâsatü’l-Ahbâr, Aziz Mahmud Hüdâî)
Hicrî: 25 Rabiulevvel 1437 Fazilet Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder