27 Ocak 2016 Çarşamba

İÇKİDEKİ ON ZARAR VE TEHLİKE



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اَلْخَمْرُ أُمُّ الْفَوَاحِشِ وَأَكْبَرُ الْكَبَائِر. (طب)
بيغمبر أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر : " شراب { إجكى }  بتون كوتولكلرين آناسيدر و أن بويوك كوناحلرداندر ."
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Şarap (içki), bütün kötülüklerin anasıdır ve en büyük günâhlardandır.” 
 (Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu‘cemü’l-Kebîr)
Hicrî: 18  Rebîulâhir  1437  Fazilet Takvimi  

İÇKİDEKİ ON ZARAR VE TEHLİKE


Ebu’l-Leys es-Semerkandî hazretleri buyurdular:
“İçki içmekten sakın. Zîrâ içki içmekte on kötülük vardır:
1- İçki, içeni sarhoş ve mecnun (deli) gibi yapar. Çocukların maskarası olur, büyükler kendisini kınar, ayıplar.
2- İçki, malı telef eder, aklı giderir.
3- Kardeşler ve dostlar arasında düşmanlığa sebep olur.
4- Allâhü Teâlâ’yı zikretmekten ve namaz kılmaktan alıkoyar.
5- Zinâya sebep olur. Zîrâ sarhoş iken bilmeden, farkında olmadan hanımını boşayacak söz söyler, nikahsız olduğundan hanımıyla zinâ yapmış olur.
6- İçki, bütün kötülüklerin anahtarıdır. Çünkü sarhoş iken bütün günahları işlemek kolay olur.
7- Günah işlenen yerlere girdiğinde, buradaki günahların kötü kokuları hafaza meleklerine eziyet olur.
8- Cezâ olarak seksen sopa vurulmayı hak eder. Bu cezâ dünyada vurulmazsa, âhirette bütün insanların gözü önünde ateşten sopalarla vurulur.
9- İçki içen, semanın kapılarını kendisine kapatmış olur; sevapları, duâ ve ibâdetleri kırk gün huzuru ilahiye arz olunmaz.
10- İçki içen, kendini büyük bir tehlikeye atmış olur. Zîrâ bu hâlde iken ölürse imansız gitmesinden korkulur.
Bunlar, daha dünyada iken karşılaşacağı tehlikelerdir. Âhiretteki cezâları ise sayılamayacak kadar çoktur. Hâl böyle olunca akıllı kimseye yaraşan geçici bir lezzet için âhiretteki ebedî lezzetlerden mahrum kalmamaktır.” (Tenbîhü’l-Gâfilin)
Hicrî: 18  Rebîulâhir  1437  Fazilet Takvimi  



ŞEYH EDEBÂLÎ HAZRETLERİ



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: يَا مَعْشَرَ مَنْ أَسْلَمَ بِلِسَانِهِ وَلَمْ يُفْضِ الْإِيمَانُ إِلَى قَلْبِهِ لَا تُؤْذُوا الْمُسْلِمِينَ وَلَا تُعَيِّرُوهُمْ وَلَا تَتَّبِعُوا عَوْرَاتِهِمْ فَإِنَّهُ مَنْ تَتَبَّعَ عَوْرَةَ أَخِيهِ الْمُسْلِمِ تَتَبَّعَ اللهُ عَوْرَتَهُ وَمَنْ تَتَبَّعَ اللهُ عَوْرَتَهُ يَفْضَحْهُ وَلَوْ فِي جَوْفِ رَحْلِهِ. (ت)
بيغمبر أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر : "  أى دليله مسلمان اولوب إيمانى قلبنه إنميا كمسلر  !  مسلمانلره أزيت أتمين ، اونلرى عيبلاماين ، اونلريك أكسكلكلرنى عيبلرنى آراشترماين ، زيرا هركم مسلمان قردشنيك عيبلرنى آراشتررسه الله تعالى ده اونون عيبنى ميدانه جقرير .  الله تعالى عيبنى اورطايه جقرديغى كمسي أوينيك إجنده بله اولسه رزيل و رسواى أدر ."   
Ey diliyle Müslüman olup imanı kalbine inmeyen kimseler! Müslümanlara eziyet etmeyin, onları ayıplamayın, onların eksikliklerini, ayıplarını araştırmayın. Zîrâ her kim Müslüman kardeşinin ayıplarını araştırırsa Allâhü Teâlâ da onun ayıbını meydana çıkarır. Allâhü Teâlâ ayıbını ortaya çıkardığı kimseyi nihâyet evinin içinde bile rezil ve rüsvay eder.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)
Hicrî: 16  Rebîulâhir  1437  Fazilet Takvimi  

ŞEYH EDEBÂLÎ HAZRETLERİ


Şeyh Edebâlî Hazretleri Osmanlı Devleti’nin mânevî mîmârı, Osman Gâzi’nin kayınpederi, şeyhi ve büyük İslâm âlimidir. Karamanoğulları topraklarında doğdu. Doğum târihi bilinmemektedir.
Şeyh Edebâlî Hazretleri, ilk tahsilini memleketinde yaptıktan sonra Şam’a gitti. Pek çok âlimden fıkıh, tefsir, hadîs ve diğer ilimleri tahsil etti. Tasavvuf yoluna girip mânevî kemâle, olgunluğa erdi. İrşâd için memleketine döndü. Bir rivâyette Baba İlyâs Horasânî’nin halîfelerinin ileri gelenlerindendi. Eskişehir yakınlarında bir köyde ikâmet eder, ilim öğretmekle meşgul olurdu. İslâm dünyâsında eskiden beri mevcud olan fütüvvet ehli ve Anadolu’da mühim bir tesiri olan ahîlerle irtibâtı vardı. Anadolu Selçuklu Devleti sultânı tarafından devletin Batı Anadolu sınırlarındaki Söğüt civârına yerleştirilen Kayı Boyu reîsi Ertuğrul Gâzi’nin oğlu Osman Gâzi, kendisini, ilim ve feyzinden istifâde için sık sık ziyâret ederdi.
Şeyh Edebâlî Hazretleri, kendi parasıyla Bilecik’te bir dergâh yaptırarak, gelen geçenlere, fakir ve muhtaçlara ikrâmda bulundu. Osman Bey de birçok defa burada müsâfir kaldı. Meşhur rüyâyı müsafir bulunduğu sırada bu dergahta görmüştür. Şeyh Edebâlî Hazretleri kızını Osman Gâzi ile evlendirdi.
Şeyh Edebâlî Hazretleri 1326 (H. 726) senesinde 125 yaşlarında iken Bilecik’te vefât etti. Bugün Bilecik şehrinin kurulduğu vâdînin sırtında olan dergâhının yanına defnedildi. Eskişehir’de de adına bir makâm türbe yapıldı. Vefâtından bir ay sonra Osman Gâzi’nin hanımı olan kızı Mal Hâtun, dört ay sonra da dâmâdı Osman Gâzi vefât etti.
Şeyh Edebâlî Hazretleri, Sultan Osman’ın hürmet ettiği, her hususta istişârede bulunup danıştığı en yakın yardımcılarından oldu. Osmanlı Devleti’nin inkişâfındaki payın büyük bir kısmının Şeyh Edebâlî Hazretleri gibi büyük zâtlara âit olduğunda hiç şüphe yoktur. (Osmanlı Tarihi, Çamlıca B.Y.)
Hicrî: 16  Rebîulâhir  1437  Fazilet Takvimi  


HAZRET-İ ALİYYÜ’L-MURTEZÂ’DAN (K.V.) HİKMETLER



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: اِنَّ اللهَ لاَ يَنْظُرُ اِلَى صُوَرِكُمْ وَاَمْوَالِكُمْ وَلَكِنْ يَنْظُرُ اِلَى قُلُوبِكُمْ وَاَعْمَالِكُمْ. (م)
بيغمبر أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) بويوردولر : "  الله تعالى سزيك دش كورونوشونوزه و ماللرينزه اعتبار اتمز . آنجق سزيك قلبلرينزه و عمللرنزه اعتبار أدر ."    
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: “Allâhü Teâlâ sizin dış görünüşünüze ve mallarınıza itibar etmez. Ancak sizin kalblerinize ve amellerinize itibar eder.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
Hicrî: 15  Rebîulâhir  1437  Fazilet Takvimi  

HAZRET-İ ALİYYÜ’L-MURTEZÂ’DAN (K.V.) HİKMETLER


Zâlimin ömrü kısa olur.
Akıllı düşman, ahmak dosttan hayırlıdır.
Kanâatkâr yaşarsan sultan olursun. Kanâatkârda gam olmaz.
İnsan önce güçlük sonra kolaylıkla karşılaşır. Muhakkak her geceyi bir gündüz takip eder.
Nefsinin şerrinden selâmet bulan felâh bulur.
Nankörlerin nimeti ellerinden çıkar.
Hasmına tahammül ve sabır ile galib olursun.
Kalbin katılaşması çok yemektendir.
Hiçbir keder ve üzüntün olmasa öleceğini bilmen yeter!
Hasedçinin hakkından hasedi gelir. Hasedçi asla rahat edemez.
Mülâyim (yumuşak) ve tatlı söz kalblerin bağıdır.
Yüz aklığı doğruluktadır. İnsan doğrulukla büyüklerin mertebesine ulaşır.
Sana düşmanlık etmeyen dostun demektir.
Minnetkârın (yaptığı iyiliği başa kakanın) verdiği sadakanın günahı, sevabından çoktur.
Lâyık olmayan yere yapılan ihsan (iyilik), zulüm sayılır.
Küçük çocuğu olanların rızkı geniş olur.
Saîd (bahtiyar) âhiret için, şakî (saâdetten uzak olan) dünyâ için gam çeker. Saîdlerle (iyi insanlarla) görüşen onlardan olur.
Sadaka ömrü uzatır.
Nemmâm (koğucu, söz gezdiren), bir saatte birkaç ayda çıkmayacak fitneyi çıkarır.
Allâh’a itimad edenin vakti hoş geçer.
Dünyalık emelleri kısa olanın ömrü uzun olur.
Hırs sahibini hırsı öldürür.
İlmin kazandırdığı şan ve şevket zevâl bulmaz, yok olmaz.
Ölümü unutmak kalbi paslandırır.
Geceleri namaz kılmak mü’minin nûrudur.
Yalnız oturmak, kötü arkadaşla oturmaktan evlâdır.
Hodbinlik (kendini beğenmek) kişinin helâkine (mahvolmasına) sebeptir.
Hicrî: 15  Rebîulâhir  1437  Fazilet Takvimi  



BEN İLMİN ŞEHRİYİM, ALİ O ŞEHRİN KAPISIDIR



قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لِعَلِيٍّ: لَا يُحِبُّكَ إِلَّا مُؤْمِنٌ وَلَا يُبْغِضُكَ إِلَّا مُنَافِقٌ. (طس)
بيغمبر أفندمز ( صلى الله عليه وسلم ) حضرتى عليه : "  سنى آنجق مؤمن سور ، صنه آنجق منافق بغض أدر ."     
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hz. Ali’ye “Seni ancak mümin sever, sana ancak münâfık buğzeder.” buyurdu
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 14 Rebîulâhir  1437  Fazilet Takvimi  

“BEN İLMİN ŞEHRİYİM, ALİ O ŞEHRİN KAPISIDIR”


Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi Hazret-i Ebûbekir, sonra Hazret-i Ömer, sonra Hazret-i Osman ve sonra Hazret-i Ali’dir. Bu dört zât-ı şerîfe Hulefâ-yı Râşidîn denir.
Hazret-i Ali (k.v.) Aşere-i Mübeşşere (Cennetle müjdelenmiş on sahâbe)dendir. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Medîne’de Ensâr ve muhâcirleri kardeş kıldığı zaman Hazret-i Ali’yi zât-ı şerîfleriyle kardeş kılmıştır. Peygamberimizin damadı, Hazret-i Hasan ve Hüseyin’in babasıdır. (Radıyallâhu Anhüm.)
İlk Müslümanlardan ve en meşhûr İslâm cengâverlerindendir. Buyurdu ki: “Peygamberimiz’e risâlet, Pazartesi günü verildi. Ben de Salı günü ona iman ettim.” 9 yahut 10 yaşında Müslüman oldu. Asla puta tapmadı.
Peygamberimiz ile birlikte Bedir’de, Uhud’da ve bütün harblerde bulundu. Yalnız Tebûk seferinde Medîne’de kaymakam olarak kaldı. Pek çok kahramanlıkları vardır. Peygamberimiz harplerde sancağı çok kere ona verirdi. Uhud günü on altı yara almasına rağmen sebât etti. Peygamberimiz Hayber’in onun eliyle fethedileceğini müjdeleyip sancağı ona verdi. Hayber fethinde bir kale kapısını yerinden koparıp kalkan gibi kullandı. Hâlbuki harbden sonra o kapıyı ancak kırk adam yerinden oynatabildi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Ali’ye bakmak ibadettir.”
“Kim Ali’yi severse beni sevmiş olur. Beni seven Allâh’ı sevmiş olur. Ali’ye düşman olan bana düşmandır. Bana düşmanlık eden ise Allâhü Teâlâ’ya düşmanlık etmiş olur.”
Hazret-i Ali buyurdu ki: “Resûlullâh beni çağırdı: Ey Ali, sen Îsâ aleyhisselâm gibisin. Şöyle ki: Yahûdiler ona düşmanlık ettiler, daha ileri gidip annesine iftirâ ettiler. Hıristiyanlar da onu sevdiler, aşırı gidip onu layık olmadığı bir yere indirdiler.” buyurdu.
Hazret-i Ali buyurdu: Benim hakkımda iki adam helâkdedir: Bana olan sevgisi onu ifrâta götürüp bende olmayan fazîleti bana nisbet eden ve diğeri de bana düşmanlığı sebebiyle iftirâ edip kötüleyendir. (Târihu’l-Hulefâ, İmam Suyûti)
Hicrî: 14 Rebîulâhir  1437  Fazilet Takvimi  




OSMANLI’DA ESNAF



قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَيْلٌ لِلْمُطَفِّفِينَ، الَّذِينَ إِذَا اكْتَالُوا عَلَى النَّاسِ يَسْتَوْفُونَ، وَإِذَا كَالُوهُمْ أَوْ وَزَنُوهُمْ يُخْسِرُونَ. (سورة المطففين، 1-3)
الله تعالى شويله بويوردى : "  آلش ورشلرنده هيله يابانلريك واي حاللرينه . او كمسلركى كنديلرينه اؤلجتوكلرى وقت إنسانلر عليهنه دولغون اؤلجرلر . إنسانلر ايجن اؤلجتوكلرى ويا طارتدقلرى وقت أكسلترلر ."     
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Alışverişlerinde hile yapanların vay hallerine. O kimseler ki kendilerine ölçtükleri vakit -insanlar aleyhine- dolgun ölçerler. İnsanlar için ölçtükleri veya tarttıkları vakit eksiltirler
(Mutaffifîn Sûresi, âyet 1-3)
Hicrî: 13 Rebîulâhir  1437  Fazilet Takvimi

OSMANLI’DA ESNAF


Osmanlılar zamanında bir esnaf, istediği zaman, istediği yerde bir dükkân açıp esnaflık yapamazdı. Devlet, semtin ihtiyacını göz önünde bulundurarak esnaf ve ahâlinin mürâcaatını kabul edip yeni bir dükkânın açılması için izin vermedikçe dükkân açılamazdı. İzin alıp açanların da hileli terazi kullanmamak, bozulmuş veya âdî mal satarak müşteriyi mağdur etmemek gibi esnaf kanunlarına riayet etmeleri şarttı. Nitekim 1680’de Sultan Dördüncü Mehmed devrinde esnaf nizamnâmesinin şartlarından biri şu idi:
“Müşterilerin alacağı nesneyi eksik tartıp veren esnafın hakkından gelinecektir. Teraziler boş dururken gözlerinin iki tarafı denk olacaktır. Kullanılan ağırlıklar da aynı olacaktır. Her malın iyisini kötüsünden ayıracaklar, müşteriye kötü mal satmayacaklardır.”
Osmanlı devrinde esnaf dükkânı ve imalâthânelerinde ustanın yanında kalfa ve çıraklar bulunurdu. Bir sanatta yetişmesi istenen çocuk 9-10 yaşına gelince babası tarafından ‘sanatı öğrenmesi’ ricâsıyla bir ustaya teslim edilirdi. İşe yeni başlayan çocuk çırak ve kalfalığı öğreninceye kadar önce ayak hizmetlerini yaparlardı. Sonra yavaş yavaş mesleğe dâir işler yapmaya başlardı.
Çıraklık ve kalfalık müddeti kişinin kâbiliyetine bağlıydı. İşinin ehli olan çırak, ustası tarafından yapılan imtihanda muvaffak olursa kalfa olurdu. Çırağın ustası, çocuğun yetiştiğini kendi ustabaşına haber verir, o sanatın ustalarının olduğu mecliste yapılan imtihanla kalfalığını tasdik ederlerdi. Usta, kalfasının yaptığı işlerden numûneleri alarak ustabaşının yanına gider, ustabaşı ve ihtiyar ustalar işi beğenirlerse kalfanın ustalığa geçişine izin verilirdi. Usta olacak kalfaya çok gösterişli peştemal (şed) merâsimi yapılırdı. Bundan sonra dilerse kendi dükkânını açabilirdi. (Osmanlı’dan Tarihe Not Düşen Kareler, Çamlıca B.Y.)
Hicrî: 13 Rebîulâhir  1437  Fazilet Takvimi