9 Eylül 2015 Çarşamba

TEBEASININ HER FERDİYLE MEŞGUL OLAN SULTAN ABDÜLHAMİD HAN




قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِنَّ أَخْوَفَ مَا أَخَافُ عَلَى أُمَّتِي كُلُّ مُنَافِقٍ عَلِيمِ اللِّسَانِ. (حم)
" امتم حقنده أك جوق قورقتوغم كمسه علمى ( سادجه ) دلنده اولان ( اتقادى بوزق علميله عمل اتمين ) منافقلردر ."
Ümmetim hakkında en çok korktuğum kimse ilmi (sadece) dilinde olan (itikadı bozuk, ilmiyle amel etmeyen) münafıklardır.”
(Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ahmed bin Hanbel)
Hicrî: 13  Zilkâde 1436   Fazilet Takvimi 

Tebeasının Her Ferdiyle Meşgul Olan SULTAN ABDÜLHAMİD HAN


Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın Musahibi (hususi hizmetçisi) Nâdir Ağa anlatıyor:
“Sultan ikinci Abdülhamîd Han devrinde, size, fakir bir memurun macerasını anlatayım!.. Aksaray’da oturan fakir bir memur... Ayda, o zamanın parasıyla 500 kuruş alıyor. Zevcesi hamile ve doğum yakındı. Nihayet, beklenmedik, tedariksiz bir anda sancılar başlıyor. Mevsim de kış... Adamın on parası yok... Ne doktor getirtebilir, ne de ebe.. Ne yapsın şimdi bu adam?... Hemen Bakırköy telgrafhanesine koşuyor. O zaman Yıldız’a telgraflar yalnız Bakırköy Postahanesi’nden çekilebilirdi. Zât-ı Şâhâne’ye hitaben acıklı bir telgraf çekiyor... Aynı günün gecesi, Sultan Abdülhamid Han, salonda otururken, telgrafı arzediyorlar. Aynen görmek istiyor, bir kere, bir kere daha okuyor ve mırıldanıyor:
“Demek benim tebeam arasında bu kadar çaresiz kalanlar da varmış”. Hükümdâr, derhal beni çağırttı ve emretti:
“Hemen bir saray arabası hazırlat ve sarayın doktor ve ebelerini gönder! Son süratle gitsinler! Şu bir kese altını da al, hediye olarak götür, çocuğun masraflarına karşılıktır. Bana da neticeyi süratle bildir!”
Huzurdan çıkar çıkmaz emri yerine getirdim. Yanımda Besim Ömer ve eski Şehremini (belediye reisi) Cemil Paşa gibi en muktedir doktorlar ile hastanın imdadına yetiştik. Sabaha karşı döndüğüm zaman, sultanın hâlâ uyanık olduğunu hayretle gördüm. Sultan, bu kadar basit bir iş üzerinde bile merak ve heyecanla, dalgın ve düşünceli neticeyi bekliyor. Belki de bu basit hadiseyi, devlet reisiyle tebeanın bir ferdi arasındaki ince bağ noktasından fevkalâde ehemmiyetli buluyordu.
Sultana, nur topu gibi bir oğlan çocuk doğduğunu ve kendisine babası tarafından “Abdülhamîd” ismi verildiğini anlattım.
Sultanın çehresinde ılık bir tebessüm oldu, rahat bir nefes aldı ve huzur içinde istirahat köşesine doğru gitti.” Rahmetullahi aleyh. (Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın Aile Hayatı, Çamlıca B. Y.)
Tebeasının Her Ferdiyle Meşgul Olan SULTAN ABDÜLHAMİD HAN Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın Musahibi (hususi hizmetçisi) Nâdir Ağa anlatıyor: “Sultan ikinci Abdülhamîd Han devrinde, size, fakir bir memurun macerasını anlatayım!.. Aksaray’da oturan fakir bir memur... Ayda, o zamanın parasıyla 500 kuruş alıyor. Zevcesi hamile ve doğum yakındı. Nihayet, beklenmedik, tedariksiz bir anda sancılar başlıyor. Mevsim de kış... Adamın on parası yok... Ne doktor getirtebilir, ne de ebe.. Ne yapsın şimdi bu adam?... Hemen Bakırköy telgrafhanesine koşuyor. O zaman Yıldız’a telgraflar yalnız Bakırköy Postahanesi’nden çekilebilirdi. Zât-ı Şâhâne’ye hitaben acıklı bir telgraf çekiyor... Aynı günün gecesi, Sultan Abdülhamid Han, salonda otururken, telgrafı arzediyorlar. Aynen görmek istiyor, bir kere, bir kere daha okuyor ve mırıldanıyor: “Demek benim tebeam arasında bu kadar çaresiz kalanlar da varmış”. Hükümdâr, derhal beni çağırttı ve emretti: “Hemen bir saray arabası hazırlat ve sarayın doktor ve ebelerini gönder! Son süratle gitsinler! Şu bir kese altını da al, hediye olarak götür, çocuğun masraflarına karşılıktır. Bana da neticeyi süratle bildir!” Huzurdan çıkar çıkmaz emri yerine getirdim. Yanımda Besim Ömer ve eski Şehremini (belediye reisi) Cemil Paşa gibi en muktedir doktorlar ile hastanın imdadına yetiştik. Sabaha karşı döndüğüm zaman, sultanın hâlâ uyanık olduğunu hayretle gördüm. Sultan, bu kadar basit bir iş üzerinde bile merak ve heyecanla, dalgın ve düşünceli neticeyi bekliyor. Belki de bu basit hadiseyi, devlet reisiyle tebeanın bir ferdi arasındaki ince bağ noktasından fevkalâde ehemmiyetli buluyordu. Sultana, nur topu gibi bir oğlan çocuk doğduğunu ve kendisine babası tarafından “Abdülhamîd” ismi verildiğini anlattım. Sultanın çehresinde ılık bir tebessüm oldu, rahat bir nefes aldı ve huzur içinde istirahat köşesine doğru gitti.” Rahmetullahi aleyh. (Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın Aile Hayatı, Çamlıca B. Y.)

Daha fazlası için: http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/28.html
Tebeasının Her Ferdiyle Meşgul Olan SULTAN ABDÜLHAMİD HAN Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın Musahibi (hususi hizmetçisi) Nâdir Ağa anlatıyor: “Sultan ikinci Abdülhamîd Han devrinde, size, fakir bir memurun macerasını anlatayım!.. Aksaray’da oturan fakir bir memur... Ayda, o zamanın parasıyla 500 kuruş alıyor. Zevcesi hamile ve doğum yakındı. Nihayet, beklenmedik, tedariksiz bir anda sancılar başlıyor. Mevsim de kış... Adamın on parası yok... Ne doktor getirtebilir, ne de ebe.. Ne yapsın şimdi bu adam?... Hemen Bakırköy telgrafhanesine koşuyor. O zaman Yıldız’a telgraflar yalnız Bakırköy Postahanesi’nden çekilebilirdi. Zât-ı Şâhâne’ye hitaben acıklı bir telgraf çekiyor... Aynı günün gecesi, Sultan Abdülhamid Han, salonda otururken, telgrafı arzediyorlar. Aynen görmek istiyor, bir kere, bir kere daha okuyor ve mırıldanıyor: “Demek benim tebeam arasında bu kadar çaresiz kalanlar da varmış”. Hükümdâr, derhal beni çağırttı ve emretti: “Hemen bir saray arabası hazırlat ve sarayın doktor ve ebelerini gönder! Son süratle gitsinler! Şu bir kese altını da al, hediye olarak götür, çocuğun masraflarına karşılıktır. Bana da neticeyi süratle bildir!” Huzurdan çıkar çıkmaz emri yerine getirdim. Yanımda Besim Ömer ve eski Şehremini (belediye reisi) Cemil Paşa gibi en muktedir doktorlar ile hastanın imdadına yetiştik. Sabaha karşı döndüğüm zaman, sultanın hâlâ uyanık olduğunu hayretle gördüm. Sultan, bu kadar basit bir iş üzerinde bile merak ve heyecanla, dalgın ve düşünceli neticeyi bekliyor. Belki de bu basit hadiseyi, devlet reisiyle tebeanın bir ferdi arasındaki ince bağ noktasından fevkalâde ehemmiyetli buluyordu. Sultana, nur topu gibi bir oğlan çocuk doğduğunu ve kendisine babası tarafından “Abdülhamîd” ismi verildiğini anlattım. Sultanın çehresinde ılık bir tebessüm oldu, rahat bir nefes aldı ve huzur içinde istirahat köşesine doğru gitti.” Rahmetullahi aleyh. (Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın Aile Hayatı, Çamlıca B. Y.)

Daha fazlası için: http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/28.html
Tebeasının Her Ferdiyle Meşgul Olan SULTAN ABDÜLHAMİD HAN Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın Musahibi (hususi hizmetçisi) Nâdir Ağa anlatıyor: “Sultan ikinci Abdülhamîd Han devrinde, size, fakir bir memurun macerasını anlatayım!.. Aksaray’da oturan fakir bir memur... Ayda, o zamanın parasıyla 500 kuruş alıyor. Zevcesi hamile ve doğum yakındı. Nihayet, beklenmedik, tedariksiz bir anda sancılar başlıyor. Mevsim de kış... Adamın on parası yok... Ne doktor getirtebilir, ne de ebe.. Ne yapsın şimdi bu adam?... Hemen Bakırköy telgrafhanesine koşuyor. O zaman Yıldız’a telgraflar yalnız Bakırköy Postahanesi’nden çekilebilirdi. Zât-ı Şâhâne’ye hitaben acıklı bir telgraf çekiyor... Aynı günün gecesi, Sultan Abdülhamid Han, salonda otururken, telgrafı arzediyorlar. Aynen görmek istiyor, bir kere, bir kere daha okuyor ve mırıldanıyor: “Demek benim tebeam arasında bu kadar çaresiz kalanlar da varmış”. Hükümdâr, derhal beni çağırttı ve emretti: “Hemen bir saray arabası hazırlat ve sarayın doktor ve ebelerini gönder! Son süratle gitsinler! Şu bir kese altını da al, hediye olarak götür, çocuğun masraflarına karşılıktır. Bana da neticeyi süratle bildir!” Huzurdan çıkar çıkmaz emri yerine getirdim. Yanımda Besim Ömer ve eski Şehremini (belediye reisi) Cemil Paşa gibi en muktedir doktorlar ile hastanın imdadına yetiştik. Sabaha karşı döndüğüm zaman, sultanın hâlâ uyanık olduğunu hayretle gördüm. Sultan, bu kadar basit bir iş üzerinde bile merak ve heyecanla, dalgın ve düşünceli neticeyi bekliyor. Belki de bu basit hadiseyi, devlet reisiyle tebeanın bir ferdi arasındaki ince bağ noktasından fevkalâde ehemmiyetli buluyordu. Sultana, nur topu gibi bir oğlan çocuk doğduğunu ve kendisine babası tarafından “Abdülhamîd” ismi verildiğini anlattım. Sultanın çehresinde ılık bir tebessüm oldu, rahat bir nefes aldı ve huzur içinde istirahat köşesine doğru gitti.” Rahmetullahi aleyh. (Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın Aile Hayatı, Çamlıca B. Y.)

Daha fazlası için: http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/28.html
Hicrî: 13  Zilkâde 1436   Fazilet Takvimi 
Tebeasının Her Ferdiyle Meşgul Olan SULTAN ABDÜLHAMİD HAN Sultan İkinci Abdülhamîd Han’ın Musahibi (hususi hizmetçisi) Nâdir Ağa anlatıyor: “Sultan ikinci Abdülhamîd Han devrinde, size, fakir bir memurun macerasını anlatayım!.. Aksaray’da oturan fakir bir memur... Ayda, o zamanın parasıyla 500 kuruş alıyor. Zevcesi hamile ve doğum yakındı. Nihayet, beklenmedik, tedariksiz bir anda sancılar başlıyor. Mevsim de kış... Adamın on parası yok... Ne doktor getirtebilir, ne de ebe.. Ne yapsın şimdi bu adam?... Hemen Bakırköy telgrafhanesine koşuyor. O zaman Yıldız’a telgraflar yalnız Bakırköy Postahanesi’nden çekilebilirdi. Zât-ı Şâhâne’ye hitaben acıklı bir telgraf çekiyor... Aynı günün gecesi, Sultan Abdülhamid Han, salonda otururken, telgrafı arzediyorlar. Aynen görmek istiyor, bir kere, bir kere daha okuyor ve mırıldanıyor: “Demek benim tebeam arasında bu kadar çaresiz kalanlar da varmış”. Hükümdâr, derhal beni çağırttı ve emretti: “Hemen bir saray arabası hazırlat ve sarayın doktor ve ebelerini gönder! Son süratle gitsinler! Şu bir kese altını da al, hediye olarak götür, çocuğun masraflarına karşılıktır. Bana da neticeyi süratle bildir!” Huzurdan çıkar çıkmaz emri yerine getirdim. Yanımda Besim Ömer ve eski Şehremini (belediye reisi) Cemil Paşa gibi en muktedir doktorlar ile hastanın imdadına yetiştik. Sabaha karşı döndüğüm zaman, sultanın hâlâ uyanık olduğunu hayretle gördüm. Sultan, bu kadar basit bir iş üzerinde bile merak ve heyecanla, dalgın ve düşünceli neticeyi bekliyor. Belki de bu basit hadiseyi, devlet reisiyle tebeanın bir ferdi arasındaki ince bağ noktasından fevkalâde ehemmiyetli buluyordu. Sultana, nur topu gibi bir oğlan çocuk doğduğunu ve kendisine babası tarafından “Abdülhamîd” ismi verildiğini anlattım. Sultanın çehresinde ılık bir tebessüm oldu, rahat bir nefes aldı ve huzur içinde istirahat köşesine doğru gitti.” Rahmetullahi aleyh. (Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın Aile Hayatı, Çamlıca B. Y.)

Daha fazlası için: http://www.fazilettakvimi.com/tr/2015/8/28.html



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder