23 Nisan 2012 Pazartesi

Mürşid-İ Kâmile İhtiyaç





Mürşid-İ Kâmile İhtiyaç

Akıllı kişi, rıza tarikatına seyr-ü sülük ederek halini düzeltmeli, Allah’tan gelene rızâ göstermeli, geçmiş şeylere nedamet duymalı, nefsini kötü ahlaktan tezkiye etmeli ve kalbini temizleyip safî bir hale getirmelidir. Kendisini Melik ve Hallak olan Allahü Teâlâ hazretlerinin nuru akıp pak edinceye kadar, kalbini tasfiye edip temizlemelidir.

Bu durum ise, yani, kalbe ilâhî nurun ve feyzin akması çok defa kolay elde edilmez. Bu ancak, hakikat ehlinden olan bir Mürşid-i kâmil’in terbiyesiyle hâsıl olur. Çünkü kişi. Rabbinden mahcûbtur, yâni önünde perde ve örtüler vardır.. 

Kişinin hicabı (perdesi ise) gafletidir. Bu gaflet perdesi ancak ve ancak Allahü Teâlâ hazretlerinin fazl-ü keremiyle kalkar. Lâkin bu gaflet perdesinin kalkmasının birçok sebepleri vardır. 

Hastanın ilacını bulması, ancak bir tabîb-i hâzik yâni kendi dalında mütehassıs bir doktorun İşaretiyle mümkündür.

Bu mütahassıs doktor, Mürşid-i Kâmil’dir. Kalbden kir ve pas zail olduğu zaman, kalbden gaybe bir pencere açılır. Sâlikin ikrân tahkîkî olur; taklîdî değil… Yâni iman ve ikrarı, taklit olmaktan çıkar, tahkîkî olur. Tevhîdi. tecrid ve tefrîdî olur. İşte bu durumda emir akseder:
Sâlik sağır olur. Sâlik mahbûb-u hakîkfnin dışındakilerin haberlerini işitmekten sağır olur.
Sâlik dilsiz ve ahraz olur. Sâlik, hakîkat sırrını ifşa etmek konusunda dilsiz olur.
Sâlik kör olur. Sâlik bu fânî dünyâda ağyarı görmekte görme konusunda kördür. Allah’tan gayrisini görmez.
Allahım! Bizi taklitten kurtar. Bizi Tevhîdin hakîkatına ulaştır. Muhakkak ki sen, hamîd ve mecîdsinî Amin.

Kaynak : İsmail Hakkı Bursevi, Rûhu’l-Beyan Tefsiri: 2/251-252.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder