21 Ekim 2014 Salı

UBEYDULLÂH EL-AHRÂR (K.S.)



Hadisi Şerif: 
"Bir kimsenin (din) kardeşine üç günden fazla dargın kalması helâl olmaz."
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)
Hicrî: 15  Zilhicce  1435   •Fazilet Takvimi

HÂCE UBEYDULLÂH EL-AHRÂR (K.S.)


Silsile-i Sâdât'ın on sekizinci halkası olan Hâce Ubeydullâh Ahrâr (k.s.) Hazretlerinin babası Hâce Muhammed, dedesi ise Hâce Şihâbüddîn'dir. Asıl ismi Nâsıruddîn Ubeydullâh Ahrâr Şâşî Semerkandî'dir. Hâce Hazretleri, 806 senesi Ramazân ayında (M.1404) Taşkend'in Bağistan köyünde doğdu. Şeyh Ömer Bağıstânî (k.s.) annesi tarafından dedesi olup neseb-i şerîfleri on altı vâsıta ile Abdullah b. Ömeru'l-Fâruk'a (r.anhümâ) ulaşır. Hâce Hazretleri doğdukdan sonra vâlideleri nifasından temizlenip gusledinceye kadar annesinin memesini kabul etmemiş, kırk gün süt emmemişlerdir.
Hâce Ubeydullâh Hazretleri yirmi iki yaşında iken dayısı Hâce İbrâhîm onu ilim tahsili için Taşkend'den Semerkand'a gönderdi. İki sene Mâverâunnehir âlimlerinin meclislerinde ilim tahsil etti. Yirmi dört yaşında Herat'a gitti. Beş yıl kadar da Herat'taki büyük zâtların meclislerinde bulunduktan sonra yirmi dokuz yaşında vatanı Taşkend'e döndüler.
Hâce Ubeydullâh Hazretleri (k.s.) tasavvufta Ya'kûb-i Çarhî (k.s.) Hazretlerinin terbiyesinde yetişmiştir.
Ubeydullâh Ahrâr Hazretleri (k.s.) devrin sultanlarının îtibar ettiği bir zattı. Sultanlara hep nasihatlerde bulunmuş, aralarında ihtilaf olan sultanlarla görüşüp birbirlerine karşı sevgi ve muhabbeti tesis etmişlerdir.
Ubeydullâh Ahrâr Hazretleri, 895 (M. 1490) senesi, Rebîülevvel ayının son günlerinde Semerkand yakınlarındaki Kemânkerân'da vefat etmiş, na'ş-ı şerîfleri Sultan Ahmed Mirza tarafından Semerkand'a nakledilip defnedilmiştir. Ömrü 89 sene olduğu gibi âhir ömründeki hastalık müddeti de 89 gündür.
İrşad vazifesine Mevlânâ Muhammed Zâhid Bedahşî (k.s.) devam etmişlerdir.
Ubeydullâh Hazretlerinin eserlerinden bazıları şunlardır: Risâle-i
Vâlidiyye, Fıkarâtü'l-Arifın ve Risâle-i Havrâiyye. Buyurdular ki:
"Ehl-i râbıtada bu'd-i sûrî (maddî uzaklık), kurb-i ma'nevîye (manevî yakınlığa) mâni değildir."
Hicrî: 15  Zilhicce  1435   •Fazilet Takvimi

UBEYDULLÂH AHRÂR'IN (K.S.) BİR KERAMETİ


Babür Şah'ın dedesi Mirza Ebû Saîd anlatıyor: Bir gün şarap içmek gibi kötü bir arzuda bulunmuştum. Evimde bulunmadığından hizmetçilerimden birisine, 'Gece olunca şarap şişesini benim penceremin önüne getir. Ben yukarıdan ip sarkıtır alırım,' diye tenbih ettim. Hizmetçi şişeyi getirdi. Ben de ipi pencereden sarkıttım. Şişeyi ipe iyice bağladı. Yukarı çekmeye başladım. Nasılsa şişe duvara çarpıp kırıldı. Çok canım sıkıldı. Yatıp uyudum. Sabah olunca erkenden kimse görmesin diye şişe parçalarını oradan kaldırdım. Sonra da Hâce Ubeydullâh Ahrâr Hazretlerinin hizmetlerine gittim.
Beni görünce ilk sözleri "Bu gece aşağıdan yukarıya doğru çektiğin şişenin kırılmasını işittik. Eğer o şişe kırılmasa idi bizim kalbimiz kırılacaktı ve bir daha birbirimizle görüşemeyecektik." oldu. Ben son derece mahcub ve pişman oldum. Can u dilden tevbe ve istiğfâr ettim.
Hicrî: 18  Zilhicce  1435   •Fazilet Takvimi




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder