Hadîs-i
Şerîf:
"Sizin fetvâya, (yâni; dînî meselelere dâir cevap vermeye) en
fazla cüret göstereniniz ateşe atılmaya en cüretkârınızdır."
(, Sünen-i Dârimî)
Hicrî:21 Cemâziyelevvel 1435 •Fazilet Takvimi
FETVÂDAN KAÇINMAK
Hakiki âlimler, kendilerine bir şey sorulduğunda cevap vermekte acele etmez, kurtuluş yolunu aramak için çekingen davranırlar. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
"(Dîn) ilimlerinin aslı üçtür: Kitâb (Kur'ân-ı Kerîm), (sahîh isnâd ile sâbit) sünnet ve (bilmediğine) lâ edrî: bilmiyorum demek". İmâm Şa'bî (rh.) buyurdu:
"Bilmiyorum demek, ilmin yarısıdır. Bilmediğinde Allah için sükût edenin alacağı mükâfat, konuşandan az değildir. Zira nefse en ağır gelen şey cehaleti kabul etmektir."
Sahâbenin (r.anhüm), selefin ve önceki âlimlerin âdeti böyle idi. İbn-i Mes'ûd (r.a.) buyurdu:
"İnsanların her suâlini cevaplandıran, delidir. Âlimin kalkanı 'bilmem' demektir. Eğer kalkanı kullanmakta hatâ ederse, hasmının silâhına hedef olur" İbrâhîm Edhem (rh.) buyurdu:
"Alimin bâzı meselelerde konuşup bâzılarında sükût etmesinden Şeytan'ın daha çok gücüne giden şey yoktur. Şeytân: "Bunun sükûtu; susması bana konuşmasından daha ağırdır" der. "Mecburiyet olmadıkça konuşmamak ve sorulmadan konuşmamak ebdalin (evliyaullahın) vasfındandır. Onlar sorulan şeye cevâp verecek kimse varsa sükût eder, yoksa o zaman cevâb verirler." Hakikî âlime bir mesele sorulduğunda (cevâbın hesabını vermenin zorluğunu düşünerek) dişi sökülen adam gibi olur, ıztırab duyar. Hz. Abdullah İbn-i Ömer, sual soranlara;
"Siz cehenneme gitmek için bizi köprü yapmak istiyorsunuz." derdi. Ebû Hafs Nisabûrî (rh.) buyurdu:
"Hakiki âlim, suali cevaplandırırken kıyâmette bu cevâbı nereden buldun" diye sorulacağından korkan zâttır.
Hicrî:21 Cemâziyelevvel 1435 •Fazilet Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder