9 Şubat 2014 Pazar

KOCAKARI SOĞUKLARININ KIYAMET İLE ALAKASI NE?




KOCAKARI SOĞUKLARININ KIYAMET İLE ALAKASI NE?


Amerika’da hemen her yıl kopan fırtınalar, dünyada haber oluyor. Fırtına sonrası maddi tahribâtın verileri açıklanırken, görüntüler en fazla birkaç gün hatırlanıyor. Fırtına deyip geçmeyin, her fırtına aslında bir şeylerin habercisi veya ikazı. Bunu anlamak için kocakarı soğuklarının asıl sebebini bilmek kâfî gelecektir.
Berberden gayet memnun ayrılan Mehmet Efendi “Ah bir de şu kocakarı soğukları olmasa” diye iç geçirdi. Yeni tıraşlı kafası bütün soğuğu emiyordu çünkü.
Evine vardı Mehmet Efendi, zevcesi “saatler olsun” dedi.
Zaten çocukların arkadaşları “cümbür cemaat” doldurmuşlar evi, cinli perili oyun oynuyorlardı. “İyi saatte olsunlar.”
Mehmet Efendi, bir an durup, biraz da şubat soğuklarının etkisiyle olacak, düşündü. Yahu bu “Saatler olsun” ne demekti, niye saatler olsundu. Çocuklar niye cümbür cemaat…
Yukarıdaki kısa hikâyede üç deyim ve bir tabirin, zamanla galatlaşmış olduğu dikkatinizi çekti mi? ‘Cümbür cemaat’in aslı cumhur cemaattir, cumhur; halk, topluluk anlamını taşır; cemaat kelimesi ise bir ortaklık belirtir. Yani hep birlikte topluca bir şeyler yapmayı gösterir. Saatler olsun, deyiminin aslı “sıhhatler olsun” şeklindedir. Tıraş olan yahut abdest alanlar için sağlık temennisi olarak söylenir. Yine aynı şekilde, iyi saatte olsunlar deyiminin aslı da iyi sıhhatte olsunlar. Buna benzer şekilde bazı tabirler de zamanla galatlaşıp farklı şekilde söylenebiliyor. Buna bir misal kocakarı soğukları olarak bilinen berdü’l acûz’dür.
Berdü’l acûz, halk ağzında ve Türkçe’nin en nâdide lügatlerinden biri olan Kâmus-ı Türkî’de de kocakarı soğukları olarak geçiyor. Kocakarı soğukları diye bilinen ve şubat ayının son günlerinde ortaya çıkan berdü’l acûz aslında soğukların sonu anlamına gelmektedir.
Bu bilgi Hicri 1303′de yani hâlihazırda kullandığımız Miladi takvime göre 1887′de Mehmed Şemseddin Efendi tarafından çıkarılan Çocuklara Talim Dergisi’nde geçiyor. Osmanlı harfleriyle çıkarılan dergi, 5. sayısında bu konuya bir açıklık kazandırmıştır. Çocuklara yönelik bir dergi olmasına rağmen berdü’l acûz’ün teferruatlı şekilde izah edilmesi dikkat çekiyor. Zira günümüzde halk arasında çoğu kimse berdü’l acûz’ü kocakarı soğuğu olarak biliyor. Berdü’l-acüz’ün lügat manasının didik didik edildiği yazı şöyle başlıyor:
Husum yahut berdü’l acûz
Her sene şubat ayı nihayetine doğru birkaç gün olan sertçe ve fırtına soğuğa pek çok kimse kocakarı soğuğu demektedir. Bu soğuk ve fırtınanın vaktini bildirmek için, takvimlerin bazısı “berd-i acûz ” ve “berdü’l acûz” yazar. Bazısı da husum fırtınası diye beyan eder. Buna kocakarı soğuğu diyenler galiba berd-i acûz yazan takvimlerdeki acûz lafzını, kocakarılara denilen acüze zanneylediklerinden ötürü kocakarı soğuğu diyorlar.”
Metinde kocakarı soğuğu denilmesinin halk arasında anlatılan hikâyelerden kaynaklandığını söyler.
“Güya vaktiyle kocakarının biri kırda keçilerini otlatmaktayken birdenbire şiddetli ve soğuk bir fırtına çıkmış. Bu sebeple hem kendisi hem de keçileri donmuş, helak olmuş, tarzında sair birtakım uydurma kıssalar da söylemektedirler. işte bu gibi zanların hepsi yanlıştır.”
Bu soğukların sebebini kitabî olarak anlatmaya başlar. Kıyamete inanmadıkları için helak olan Âd ve Semud kavminden bahseder.
“Bunun doğrusu ise şöyledir: Hûd Aleyhisselâm zamanında yemen civarında Hadramut ve Badiye-i Ahkaf denilen yerlerde Âd kavmi namıyla bir cins insanlar vardı.”
Âd kavmi, Âd-ı ûla ve Âd-ı âhir olmak üzere ikidir. Hud Aleyhisselâm Âd-ı ûlâ kavmine gönderilmiştir. Bu kavmin soyu da Âd bin Avs, bin irem, bin Sam, bin Nuh Aleyhisselâm’dır. Başka kavimlere verilmeyen boy pos, güç kuvvet de bu kavme verilmiş. Gayet verimli topraklar üzerinde yaşayan bu kavim iman etmediği için helak olmuştur. Bereketleri kesilmiştir. Bugün bu araziler Hadramut’tan Yemen’e kadar olan yerlerdir, yağmursuz ve kurak topraklardır.
“Bunlar gökteki aya taparlardı. Aya tapmaktan vazgeçmeleri ve Hazreti Allah’a ibadet etmeleri için Hazreti Hûd bunları dine davet ettiyse de kabul etmediler. Hûd Aleyhisselâm’a türlü türlü ezâ ve cefâ eylediler. Bu sebeple, Hak Teala hazretleri bu Âd kavmini tahminen bundan 4438 sene evvel, (bu tarihe 120 yıl daha eklersek daha doğru olur. Yani günümüzden yaklaşık 4558 sene evvel) şubat ayının yirmi altıncı günü başlayan şiddetli soğuk ve fırtına ile helak edilmiştir.”
Kıyamete inanmadıkları için helak oldular
“Bu fırtına, Kur’ân-ı Azîmüşşân’da El-Hâkka suresinde mealen: “Semud ve Âd kavimleri kıyameti yalanladılar. Semud kavmi korkunç bir nâra ile helak edilirken Âd kavmi azgın bir fırtına ile helak edildi. Allah o fırtınayı yedi gece, sekiz gün arka arkaya musallat etti.” beyan buyrulduğu üzere, sekiz gün yedi gece devam etmiş . Fırtınanın sonunda Âd kavmi ‘içleri kof hurma kütükleri gibi yıkılıp kalıvermişler.’
“işte bu sebeple her sene şubatın yirmi altıncı gününden itibaren sekiz gün yedi gece, takvimlerin bazısı ‘husum fırtınası’ yazar. Ayette geçen husumun lügat manası: Şeâmet, bahtsızlık, birdüziye (yeknesak) olan zarar ve fenalık. Husum kelimesi ile fırtınanın hiç kesilmeden art arda yedi gece devam ettiği manası anlaşılmıştır.
“Gelelim “berd-i acûz” sözlerine: ‘berd’ Arapça’da soğuk demektir. Acüz; kuyruk, son ve nihayet manasındadır. Bu halde “berd-i acûz” yahut ‘berdü’l acûz’ soğuğunun nihayeti ve sonu demektir. Şubatın yirmi altısından sonra, ilkbahara on bir gün kaldığı cihetle, kış mevsiminin bitmek üzere bulunduğunu bildirmek için takvimlerde son soğuklar manasına olarak, husum fırtınası yerine “berd-i acûz” sözlerini yazarlar.”
Tefsir-i Kebir de bu bilgileri tasdik edici mahiyettedir. “Bu günlerin, Eyyamü’l-acûz (kocakarı fırtınaları) günleri olduğu da iddia edilmiştir. Çünkü, Âd kavminden bir kocakarı fırtınanın ulaşamayacağını zannettiği bir yere gizlenmiş. Fırtına onu da sekizinci gün oradan çıkarmış ve helak etmiştir. Bu günlerin, kışın son günleri olduğu da belirtilmiştir.”
İnsan ve Hayat Dergisi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder