9 Şubat 2014 Pazar

KAPALI ALANDAKİ HAVA KALİTENİZ NASIL?



KAPALI ALANDAKİ HAVA KALİTENİZ NASIL?


İnsan nefes almadan ancak üç-dört dakika yaşar, bu süreden sonra oksijene duyarlı beyin hücrelerinde geri dönüşümü olmayan hasar oluşmaya başlar Hava içerisindeki her türlü kimyasallar, partiküller, tozlar, dumanlar ve allerjenler hava yolu için astımdan akciğer kanserine kadar birçok hastalığın habercisidir.
Zamanının büyük bölümünü kapalı alanlarda geçiren insanın, bu alanların hava kalitesine ihtiyacı iki kat arttı. Temiz havanın kalitesi, zararlı hava yoğunluğu seviyelerinin üstünde kirletici madde içermeyen ve bu havayı soluyan insanların büyük çoğunluğu tarafından havanın kalitesiyle ilgili herhangi bir rahatsızlık hissetmediği hava olarak ifade ediliyor.
Kapalı alan hava kalitesinin standardı nedir?
Kapalı alan hava kalitesinin “iyi”, yani insanların konfor seviyelerine göre “uygun” olup olmadığını belirleyen birçok faktör vardır. Çevre faktörlerinden en önemlileri: ortamın sıcaklığı, nem seviyesi, temiz hava oranıdır. Sağlıklı bir iç hava ortamı, binada bulunanların sağlık ve konfor gibi ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Konforlu bir alanda sıcaklık ve nem kontrol altındadır. Karbondioksit (CO2) gibi solunum sonucu meydana gelen gazların normal derişiklikleri sabit değerdedir. Hava kirletici kokular içermez. Ayrıca ışık ve ses seviyeleri, ergonomik şartları ve iş verimini destekleyecek seviyede olmalıdır. Bu faktörler, hava kalitesi için kesin hassasiyetle ele alınabilecek konular değildir. Ancak ortamda yaşayanların iç hava kalitesini algılayabilmelerini etkilediklerinden, sağlıklı iç ortam için de önemlidir.
Evler, işyerleri ve okullar gibi endüstriyel olmayan ortamlardaki iç hacimlerde de son yıllarda giderek artan ölçüde iç havanın temizliği ile ilgili endişeler gelişmektedir. insanların zamanlarının hemen hemen tamamına yakınını kapalı mekânlarda geçirdikleri ve bu iç hacimlerdeki insan yoğunluğunun fazla olacağı ve bundan kaynaklanan problemlerin olduğu görülmüştür. Yine son yıllarda yapılan çalışmalarda hasta bina sendromu gibi kavramlar ortaya çıkmış ve iç hacimlerdeki kirlilikten kaynaklanan hastalıkların olduğu anlaşılmıştır. Konu ile ilgili çalışmalar buna paralel olarak artmış, makaleler yayımlanmış, sempozyumlar yapılmış ve yaptırım gücü olan yeni standartlar ortaya çıkmıştır. Bu standartlardan ASHRAE-62-1989 numaralı olanı, konuyu en geniş biçimde ele almaktadır.
Hava kalitesini düşüren sebepler
iç hava kalitesini etkileyen kirleticiler; iç mekânlarda, insanlar ve makinelerden gelen kirleticiler başta gelmektedir. Arkasından bina malzemeleri ve mekân içindeki döşeme ve
dekorasyon malzemelerinden ve taze havadan, havalandırma ve hava sızıntısı ile gelen kirleticiler şeklinde sıralanabilir.
Şayet kirleticilerin kaynakları kontrol edilmezse havalandırma/klima sistemi düzgün çalışsa bile problem çözülemez. Hava kirleticileri çok sayıdaki partiküllerden, liflerden, biyolojik aerosoller ve gazlardan oluşur. Buna ilave olarak okul binalarında binanın yerleşim yeri, sınıfın konumu, yeni boyanmış olması, laboratuar veya atölye amaçlı kullanılması kirlenmede etkili olmaktadır.
İç hava problemlerinden kaynaklanan hastalıkların belirtilerini şu şekilde özetlemek mümkündür:
  • Burun kanamaları,
  • Öksürük,
  • Teneffüs zorlukları,
  • Göz sulanmaları ve kızarıklıkları,
  • Ateşlenme,
  • Titreme,
  • Hızlı kalp atışı,
  • Kas ağrıları,
  • İşitme kayıpları,
  • Ağız ve burun içi kuruluğu,
  • Baş ağrısı,
  • Mide bulantısı,
  • Kas seğirmesi,
  • Tanımlanamayan alerjik reaksiyonlar vb.
Bu şikâyetlerin tümüne “hasta bina sendromu” adı verilmektedir. Aşağıdaki maddelerde iç hava kirleticilerinin potansiyel kaynakları özetlenmiştir
Organik bileşenler sinir hastalılarına sebep oluyor
Parfüm, saç spreyleri ve boya, vernik, yapıştırıcılarda bulunan uçucu organik bileşenler sinir sistemine zarar veriyor. Ayrıca kimyasal olan bu organik birleşenler ev içerisinde mobilya cilalarında, halı ve iplik boyalarında, ahşap koruyucularda ve depolanmış yakıtlar ile otomotiv ürünlerinde karşımıza çıkıyor. Ortama dağılan bu kokular karaciğere zarar verebiliyor ve kalbi etkileyebiliyor.
Pestisitler beyne zarar veriyor
Parçacık tutuculardan olan formaldehitler alerjik tepkilere neden oluyor. Ev içerisinde bunlar mobilya, dolap ve köpük yalıtım katkıları ile halı ve kumaşlarda bulunuyor. Bunun yanında böcek ve karınca ilaçları içerisinde bulunan pestisitler beyne zarar veriyor. Genelde mikrop öldürücüler içerisinde bulunan pestisitler fare ilacı olarak kullanıldığında ya da ot ilaçlamak için evde saklanıldığında teneffüsten kaçınmak gerekiyor. Çünkü kalıcı davranış bozukluğuna sebep olabilecek kadar güçlü bir bileşen olan pestisitler çok tehlikeli sonuçlara sebep olabiliyor.
Tütün ürünleri başta olmak üzere, araç egzozları, gazlı sobalar, odun sobaları, ocaklar ve havlandırmasız kerosen ısıtıcılar evdeki karbon kaynaklarını oluştururlar. Bu karbon kaynaklarından karbonmonoksit azot ve karbondioksit salınır. Sobalarda, endüstride, yakıt olarak arabalarda karşımıza çıkan karbonmonoksit kapalı alanda en tehlikeli boğulma kaynaklarını oluşturur. Kalp karaciğer uyumsuzluğuna sebep olur. Sağlıklı kişilerde halsizlik, baş ağrılarının artması ve göz küçülmeleri belirtilerini gösterir. Madensularından tanıdığımız karbondioksit ise volkanik bölgelerde ve özellikle egzoz dumanında tehlike arz eder. Solunumda uyarıcı etki yapar. insanları hızla halsizleştirir, adale seğirmesi, baş ağrısı ve şuur bulanıklığına neden olur.
Hava kalitesini artırmanın yolları
Hava kalitesini artırmak için öncelikle kirleticilerin kapatılması gerekir. Ya da kirleticilerin iyi yönetilmesi ile işe başlamak gerekir. Arkasından iç ortamda bulunan kirletici kaynakların uzaklaştırılması, dış ortama çıkartılması süreci gelir. Son olarak havalandırma ve kirlilikte kalma süresini azaltma ya da uygun seviyeye indirmek gerekir.
Hava temizleyiciler kapalı ortamlarda ve özellikle evlerde belli seviyede partikül ve mikrobiyolojik ajanları filtreleyerek astım, bronşit hastalarının evlerde tedavisinde kullanılabilmektedir. Ancak bu cihazların bakımlarının muntazam ve mükemmel yapılması çok önemlidir. Aksi takdirde bu cihazlar kendileri de hastalık kaynağı olabilir.
Klima ile hava kalitesi
Dünyada kabul edilmiş araştırmalara göre, insanlar belli bir sıcaklık ve nem aralığında ve temiz havalı ortamlarda rahat etmektedirler. Bu aralık konfor bölgesi olarak tanımlanmıştır (nem %30 ile %60, sıcaklık 20-27 C). Sıcaklığın gereğinden fazla veya az olmasının rahatsız edici olduğu açıktır. Nem düzeyinin az olması boğaz kuruluğu, gözlerde yanma gibi rahatsızlıklara yol açmasının yanında, fazla nem de terlemeye ve bunaltıcı bir sıcaklık hissine neden olur. Ayrıca ortamın havası temiz ve taze olmalıdır, toz, duman, polen ve diğer zararlı maddelerin filtre edilmesi ve insanın fark etmeyeceği ama temiz havayı getirip kirli havayı götürecek bir hava dolaşımı gereklidir.
Temiz hava için tavsiyeler
Temiz hava için ortamların taze hava ihtiyacına uygun olarak tasarlanmış havalandırma sistemlerine ihtiyaç vardır. Günümüzde büyük ticari binalarda merkezi klima sistemleri yapılmaktadır. Ancak küçük işyerleri, okul binaları ve konutlarda havalandırma ihtiyaçları göz ardı edilmektedir. PVC’den yapılmış pencereler evlerin doğal havalandırılmasını engellemiştir. Dolayısıyla ev projelerinde bile mekanik havalandırma sistemlerine ihtiyaç vardır. Mesela kişi başına en az 25 metreküp taze hava ihtiyacı bulunduğunu dikkate alırsak kapalı bir yatak odası yatmadan önce havalandırılmış olsa bile en fazla 2 saat içinde kirlenecek, insanlar sabah uyandıklarında beyinlerine yeterli oksijen ulaşmadığından yorgun uyanacaklardır. Split klimalar havayı tazelemez, sadece ısıtır ve soğutur. Bundan dolayı taze hava ihtiyacı ancak doğal veya mekanik havalandırma yöntemleriyle sağlanabilir.
İnsan ve Hayat Dergisi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder