7 Aralık 2012 Cuma

İ'TİDAL





Hadis-i Şerif: “İslâm dini gerçekten kolaydır, her kim onu zor gösterirse, onlar ziyandadır.”

İ'TİDAL


Bugünkü hutbemiz İ’tidal hakkında olacaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her hâl ve hareketiyle bizlere numune olmuş ve âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir Peygamberdir. Rabbimize sonsuz teşekkür ederiz ki; bizleri onun ümmetinden olarak yarattı. O rahmet peygamberi, güzel ahlâkı tamamlamak üzere gelmişti. İşte bu güzel ahlâkının biri de İ’tidâl, yani ölçülü olmaktır.

Peygamber efendimiz (s.a.v.) her zaman sukûnetle ve ağırbaşlılıkla hareket etmiştir. Her hususta olduğu gibi bu meselede de ona benzemek, benzemeye çalışmak üzerimize bir vecîbedir.


وَكَذَلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِّتَكُونُواْ شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا

Ve kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe alen nâsi ve yekûner resûlu aleykum şehîdâ(şehîden)

Cenâb-ı Allah, İslâm ümmetinin i’tidâl üzere olmasını tavsiye ediyor ve Bakara suresinde şöyle buyuruyor: (Bakara, 143) “(Ey müslümanlar!) Böylece sizi dengeli (seçkin ve adaletli) bir ümmet kıldık ki, insanlara karşı adaletin örneği ve hakikatin) şahitler(i) olasınız ve Peygamber de sizin lehinizde şahit olsun...”

İslâmın tebliği de i’tidâl esasına dayanmaktadır. İnsanların sosyal, kültürel seviyelerine, eğitim ve moral durumlarına göre onlara ikazda bulunmalı ve onlara doğruları anlatmalıdır. Buna riâyet edilmezse; bir mü’min kardeşimizi düzeltmeye çalışırken onu kırabiliriz. İ’tidal ve ağırbaşlılık bize her yerde ve her zaman lâzımdır. Mu’tedil, yani ağirbaşlı hareket eden ve hadiseleri soğukkanlılıkla değerlendiren kardeşlerimiz hem yuvalarında hem de cemiyetin içerisinde daima huzurlu olurlar. Atalarımız ne güzel söylemişler: “Öfke ile kalkan zararla oturur”. İslâmî tavsiye ve ikâzlarımızda ise önce ikaz edeceğimiz meseleyi kendi nefsimizde tam yaşıyor olmamız lâzımdır. Aksi takdirde kendimizin tatbik etmediği, noksanı olduğu bir meselede bir başkasını ikâz etmek hiç yakışık almayacaktır.

Ayrıca mü’min bir kul, başka hiçbir kimseye kendi şahsından dolayı zahmet vermemeli ve eziyet etmemelidir. 

مَا أَنزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقَى    إِلَّا تَذْكِرَةً لِّمَن يَخْشَى  
 
 Mâ enzelnâ aleykel kur’âne li teşkâ.  İllâ tezkireten li men yahşâ.

Bakınız, Rabbimiz Teâlâ Hazretleri TâHâ süresinde şöyle buyuruyor “(Rasûlüm!) Biz Kur'an'ı sana zahmet çekmen için değil, ancak (Allah'tan) korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik”

الَّذِينَ إِذَا أَنفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذَلِكَ قَوَامًا

Vellezîne izâ enfekû lem yusrifû ve lem yakturû ve kâne beyne zâlike kavâmâ(kavâmen).

Cenâb-ı Hakk yine Kur’an’da bize sosyal hayatta nasıl davranmamız gerektiğini şu ayetlerde tavsiye etmektedir: (Furkan, 67) “(Rahman'ın o has kulları) ki, harcadıkları zaman israf etmezler, cimrilik de yapmazlar, (harcamaları hususunda) bu (ikisi) arasında bir denge tuttururlar.”

Yine Kur’an-ı Kerim’in değişik âyetlerinde israfı men eden, ve her hususta i’tidal üzere yaşamayı ve davranmayı tavsiye eden âyetler vardır. Ayrıca Peygamber Efendimizin bu hususta pek çok Hadis-i Şerifleri vardır. Bunlardan biri “İslâm dini gerçekten kolaydır, her kim onu zor gösterirse, onlar ziyandadır.”

Bu konuda asr-i Saadet devrinden bir hadise  “Abdullah İbnu Amr İbni'l-As hazretleri anlatıyor “Hz. Peygamber Efendimiz (sav)'e benim “Hayatta kaldığım müddetçe vallahi gündüzleri oruç tutacağım geceleri de namaz kılacağım" dediğim haber verilmiş. Beni çağırtarak: “Sen böyle böyle söylemişsin doğru mu?” dedi. “Annem babam sana feda olsun, evet böyle söyledim ey Allah'ın Resulü” dedim. “İyi ama, dedi, sen buna güç yetiremezsin, bazan oruç tut, bazan ye; gece kalk, ama uyu da. Ayda üç gün tut (bu yeter), zira hayırlı işleri Allah on misliyle kabul ederek ücret veriyor. Bu üç gün, aynen yıl orucu yerine geçer” buyurdu. Ben: “Söylediğinizden daha fazlasına güç yetiririm” dedim. “Öyleyse” dedi, “bir gün oruç tut, iki gün ye” Ben tekrar “Bundan başkasına da güç yetiririm” dedim. “Öyleyse,” dedi, “bir gün tut, bir gün ye. Bu Hz. Davud aleyhisselam'ın orucudur. Bu en kıymetli en efdal oruçtur.-” Ben yine: “Ben bundan daha fazlasına güç yetiririm” dedim. Resulullah (sav): “Bundan efdali yoktur” buyurdu.

Özet olarak biz de yaşayışımızı, davranışımızı ve hatta konuşmalarımızı, Peygamberimizi örnek alarak yapmalı. Tamamen onun gibi yapamasak da o uğurda gayret göstermeli çaba sarfetmeliyiz.

Cenâb-ı Allah bizleri Peygamber Efendimizin ahlâkı ile ahlâkladırsın ve ona lâyık bir ümmet, bir fert olmayı bizlere nasip eylesin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder